Ha Duyun-U Umumiye, Ha Mc Kinsey!

Selami Mutlu

MC KİNSEY, Kapitalizmin en vahşi uygulayıcısı en acımasız ve en karanlık odakların aklayıcısı olan sırdaş bir şirket. Türkiye, maliye ve Hazinesini beraberinde 16 Bakanlığın Gelir idaresini bu şirkete teslim etseydi, akıllara şu soru gelmiş olacaktı. “Ben bu işi beceremedim ve yönetemedim arada yanlış şeyler de yaptım bu karanlığı benle sırdaş olarak sen çöz ve yönet” bilindiği gibi bu durum Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde yaşananlar gibi bir benzerlik göstermektedir. Ekonomiyi yönetirken, geçmişten gelen rahatlıkla üretim kaynaklarımızı artırıcı planlı bir yol izleme, ne var ne yok tüm Cumhuriyet döneminin kazanımlarını yok pahasına sat, her malı ithal ederek sağla, tarımı- sanayi gelişimimizi sekteye uğrat, bunun sonucunda da Cumhuriyet tarihinde görülmemiş ekonomik krizi ülkeye davet etmiş olursunuz.

Türkiye Maliye ve Hazinesini teslim edecekken son anda gelen tepkiler sonucu anlaşmadan vazgeçtiğiniz MC KİNSEY adlı şirket ABD kökenli olup az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde boy göstermektedir. Dünyanın 84 ülkesinde de 127 ofisi vardır. Bu ülkeleri ahtapotun kolları gibi kıskaca almıştır. Dolayısıyla bu ülkelerin kozmik odaları sayılacak ekonomileri ve sırları kamuoyuna açıklanmadan bu şirket aracılığı ile ABD eline verilmektedir.  Bu yol göstericilik ve yön verme maskesi altında dolar bazında vahşi ücretler almaktadır. Bu legal görüntülerinin altında illegal faaliyetleri de vardır. İktidarların bu ve benzeri şirketlere itibar etmesi yaşadıkları ekonomik krizin ve yaptıkları yanlışları örtme ve gizleme korkusundan gelmektedir.

1881’de Osmanlı ekonomisi çok uluslu şirket gibi çalışan MC KİNSEY benzeri Duyun-u Umumiye ye teslim edildi. Dünden bu yana hiçbir çok uluslu şirket ve programı Türkiye ekonomisini kurtaramadı. Oysa Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği şu sözlere sadık kalınsaydı ülkemizde hiçbir ekonomik kriz bu boyutta yaşanmayacaktı. “HANGİ İSTİKBAL VARDIR Kİ YABANCILARIN NASİHATLERİ VE PLANLARI İLE YÜKSELEBİLSİN” Zamanında bu günleri de görerek Atamızın söyledikleri sözler dinlenmiş olsaydı şimdi bu durumlara düşülmezdi. Maalesef ülkemizi yönetenler daha Merhum Başbakan Adnan Menderes ile başlayan ve 1952’de ABD ile yapılan 52 maddelik anlaşma ile bu günlere kadar gelen zincirin yarattığı ekonomik uydulaşmanın içerisindedir.

Osmanlı padişahlarından ikinci Abdülhamit döneminde çıkarılan Muharrem kararnamesi ile ülkemiz yabancı ellere mahkûm edildi. O dönemde de akılsızca ve israf boyutunda gereksiz harcamalar saraylar yapılarak dış borçlar alınmış alınan borçlar Duyun-u Umumiye ye kadar gelmiştir. Bu günde aynı yanlışlarla bu yollarda yürünmektedir. İsrafın-Sarayların- Uçan sarayların – betona paraları gömmenin acılarını yaşıyoruz. İÇİMİZDE Kİ BU YABANCIYI SİLMEDEN, KENDİMİZ OLMADAN MİLLİ VE YERLİ EKONOMİMİZİ VAR ETMEDEN AYAĞA KALKIP DİK DURMAMIZ MÜMKÜN OLMAYACAKTIR.

Türkiye de seçmen siyasi muktedirlerini seçerken ülkeyi iyi ve Adaletli yönetsinler refaha-huzura toplumumuzu taşısınlar ülkede barışı kardeşliği hâkim kılsınlar diye seçer. Bu beceriyi gösteremeyenler ekonomiyi-sanayi ve tarımını yabancı ellere teslim edenler muktedir olmaktan uzaktırlar. Bir siyasi muktedir kalkıp “Türkiye bu ekonomik sabotajın üstesinden gelecektir” diyor dileriz öğle de olur. Ancak bu ülkeye sabotaj hep müttefik dediklerimizden geliyor. ABD ye ülkede sallayıp duruyoruz demediğimiz kalmıyor. ABD PKK ya silah yardımını tırlar dolusu yapıyor. Terör odaklarını örgütlüyor, para ile eğitimle destek veriyor, ama biz yine ABD ye biat etmiş gibi bir durumdayız. Baskı ile papaz maskesi altında PKK ile içli dışlı destek içinde Rahip karşısında bile direnemedik. Bahanemiz hazırdı zaten “Türkiye de yargı karar verecek ona müdahale edemeyiz” Gülsek mi ağlasak mı bu halimize.

Aleyhimizde bu kadar çaba göstererek bizi baskılayan ABD kaynaklı MC KİNSEY için de ülkenin kozmik odası sayılacak yerleri kalkıp teslim etmek büyük bir zafiyet örneğidir. Yıllardır aynı umursamazlık vurdumduymazlık ile bu günlere kadar gelmedik mi? Hala Osmanlı kırıntısı ve yaşam tarzı özlemiyle bir yere varılamayacağını anlayamadık mı?  Ne demişler kılavuzu karga olanın burnu b… tan kurtulmaz diye. Siz hala kılavuzum ABD derseniz olacağı da budur. Türkiye’nin ekonomik krizden dış politikalarda girdiği çıkmazlardan kurtulmasının yolu, ülkede ki Hukukun üstünlüğü-demokrasi-İnsan Hak ve Özgürlüklerinin Evrensel değerlere kavuşturularak,  içimizde ki bu yabancıyı silerek mümkün olacaktır.

MC KİNSEY adlı şirketi 1994-2003 yılları arasında yöneten RAJAT GUPTA adlı zat dolandırıcılık suçundan hapis yatmış kişidir. Bu şirketin IMF den çok farkı tarafı vardır. IMF en azından ne yapacağını Türkiye raporuyla kamuoyuna açıklar. Bundan bütün dünyayı bilgilendirir. MC KİNSEY ise illegal bir sırdaş hesap gibidir. Ne ülke kamuoyunu ne de dünyayı bilgilendirir. IMF’nin kendine göre çok Uluslu kavramları ve kuralları vardır. Öğle Kamusal gelirlerle istediğiniz gibi harcama yapamaz savurgan davranıp vatandaşın vergilerini saraylarda harcayamazsınız. Öğle istediğiniz kişiye kuralsız yöntemsiz ihale veremezsiniz. IMF ülkeniz için yaptığı uygulamaları ve aldığı sonuçları kamuoyuna ve dünya ya açıklar. Oysa MC KİNSEY öğle yapmaz. Her yapılan harcama şirket ile o ülkenin muktediri arasında sırdaş olarak kapalı kapılar arkasında kalır.

Türkiye 19 kez IMF ile STAND- BY anlaşması yapmıştır. En son yapılan 5 Şubat 2005 tarihlidir. Mevcut iktidar 6.6 Milyar dolar borç olarak IMF’den almıştır. IMF bunu Türkiye raporunda açıklayarak bu paranın AKP iktidarınca kullanıldığını kamuoyuna açıklamıştır. Akla gelen soru şudur “IMF olmaz diye inat etmelerinin asıl nedeni bu açıklamalıdır.” Kendi ekonomisinin yönetim zorluklarını çözemeyenler, karanlıkta kalmasını istedikleri sonuçları kapalı kapılar arkasında iş bitiren MC KİNSEY yolunu tutarlar. Piyasada güven oluşmadıkça demokrasinin bağımsız adaletin varlığı sağlanmadıkça, insan hak hukuk ve özgürlükleri korunmadıkça kısacası biz kendimiz olmadıkça, ekonomik krizler dış kapının tokmağı gibi belirli aralık ve tarihlerde kapımızı çalmaya devam edecektir.