YARINA KALMAZ GİRECEKTİK.
Boşa kürek sallamışsınız. Bugün girdik olmazsa yarın muhakkak bizi AB kabul edecektir. Bütün kriterleri aştık, bütün fasılları geçtik derken geldiğiniz noktaya bakın. Giderayak neredeyse Arap toplumuna benzeşeceğiz. Meydanlarda boşuna üfürmüşsünüz. Bu ülkenin hedefi vardığınız nokta olmamalıydı.
Her geçen gün Avrupa birliği, Türkiye’nin AB standartlarından saptığını, Demokrasinin Hak ve Özgürlüklerin Hukukun devamlı ihlal edildiğini söyleyip duruyor. Türkiye’ye verilen AB fonlarından da kesintiye gidiyor. Türkiye’nin AB ülkeleri ile sorunları en çok Demokratik Hakların ve hukuk uygulamalarının tartışılmasından kaynaklanıyor. Türkiye Demokratik bir dil ve Diplomatik bir hitap şekli geliştiremediği için hep eleştiriliyor. Eleştirinin boyutları arttıkça Türkiye ile AB arasındaki kapılarda kapanıyor. Türkiye giderek soyutlanıyor ve yalnızlaşıyor.
Türkiye’yi daha başından beri destekleyen yalnız bırakmayan düşünce kuruluşları ve aydın kesim bile artık desteklerini çeker olmuşlar. Bu çevrelerde Türkiye’ye karşı tavır sergilemeye başlamışlardır. AB hedefimiz, Türkiye’nin siyasi muktedirlerinin sergilediği bu tutum nedeniyle Temel Hak ve Özgürlüklerinde ve Hukuk’ta geldiği durumdan ötürü herhangi olumlu bir gelişme kaydedemediği için ülkemiz dış dünyada yalnızlaşıyor ve giderek Ortadoğu toplumları ile benzer duruma gelerek eleştiriliyor.
Türkiye kendi içersinde yeniden Evrensel standartları kuramaz ve hayata geçiremezse yalnızlaşarak Ortadoğu toplumlarına benzeşecektir. Bu gün bu duruma gelmemizin Siyasi-Ekonomik ve Kültürel nedenleri vardır. Türkiye’de İnsan Hak ve Özgürlüklerine, Demokrasiye, Hukuka özen gösterilmesi ve onun korunması, kollanması adına görev yapan makamlardan biri İç İşleri Bakanlığı diğeri Adalet Bakanlığıdır. Her iki kurumda vatandaşın Hak ve Hukukunu korumakla yetkilidir. Siyasi ayrım yapmadan vatandaşa çözüm getirilmesini sağlayan, vatandaşın zorda kaldığında sığınacağı iki limandır. Bu limanı yöneten siyasi muktedirlerin öfkesine hâkim olamayarak tehdit içeren ağır sözler sarf etmesi kabul edilemez.
Konumunu ve bunun önemini unutarak taraf olup dilini ve elindeki silahlı gücü tehdit unsuru olarak kullanmamalıdır. Yapılacak eleştiri ifade edilemeyecek Hakaret-İftira-Tehdit oluşturmamalıdır. Değil bir siyasi parti mensubuna sade bir yurttaşa bile o makamlardaki siyasi muktedirin ‘’Ya taraf olursun ya da bertaraf olursun’’ demesi kabul görmez. En basit örneği ile siyasette ki dil bu şekilde icra ediliyorsa, hiç AB değerleri ile örtüşür mü? AB den gelen defalarca uyarı ve serzenişlere rağmen AB değerleri devamlı ihlal ediliyorsa sizi hangi gerekçelerle AB toplumu kendi içinde benimseyip Entegre edecek?
Türkiye ile AB arasındaki gerginlik sadece Demokratik Hak Hukuk düzleminde kalmıyor. Ekonomik alanda da kendini göstermeye başlamıştır. Türkiye’nin katılım öncesi fonlardaki alacakları yeniden yapılandırılarak kesintiye uğramıştır. Fonlarda oluşan bütçeden 105 Milyon Euro kesilmiştir. Kesintinin gerekçesi de Türkiye’nin AB değerlerinden giderek