Ülke ekonomisine nasıl zarar verebiliriz diye kırk yıl düşünülse ancak böyle bir karara varılabilir. Plansız ve programsız gelişmeler sonrası ülkenin girdiği zorlukları aşabilmek için Merkez Bankası’nda ihtiyat bütçesi olarak, savaş ve felaketlerde kullanılabilir olan ihtiyat akçesini hazineye devrederek kullanıma açtılar. Üç-dört milyar dolar kaynağı belirsiz bir parayı seçimlerde iktidarı sürdürebilmek için harcayıp, savurgan bir tutum içerisinde plansız-programsız bir yol izleyeceksin sonrada ülke dara girdiğinde halk tabiri ile ülkenin kalp parasına el uzatacaksın. Diyelim ki dara düştün, bu harcanacak paranın yerini doldurmak için para basarak piyasaya süreceksin. Piyasaya para girdiğinde de dengeler iyiden iyiye bozulacak. Faiz-döviz değerleri-enflasyon artacak. Şimdiye kadar kullanıma açılmamış bir parayı bile devreye soktuğuna göre ülkenin içine düştüğü dar boğazı siz düşünün.
Bir yandan “Başkanlık Sistemine” geçildiğinde ülke uçacak bizi tutan olamaz o zaman diye mangalda kül bırakmadınız. Öte yandan uygulanan yanlış siyaset ve üretim politikalarıyla, kör ideolojilerinize inatla sarılacaksınız. Hele bir Başkanlık Sistemine geçelim karar almakta kolaylaşacak ekonomimiz uçuşa geçecek diyordunuz ya..! Bırakın uçuşa geçmeyi daha dünü bile arar hale geldi ülke. Tek kişinin vereceği kararlarla olmuyor işte. Şimdiye kadar alınan kararların, uygulamaların hayata geçirilen en büyük olduğu iddia edilenlerin çıkardığı sorunlar ortada. Demokratik Parlamenter sistemin var olduğu yaklaşık bir yıl öncesi şöyle diyordu siyasi muktedir “Başkanlık sistemine geçilirse istikrar kalıcı olacak, refah gelecek, gelir düzeyimiz yükselecek, icraat hızlanacak, ekonomik büyüme ivmemiz hızlanacak” deniyordu. Bırakın bu hedeflere varmayı millet arabasına mazot alamaz, çiftçi tarlasını ekemez oldu. Yetmedi dış itibarımız ve çevremizde dost ülke kalmadı. Bu muydu sizin sağlayacağınız istikrar ve refah?
Ülke üretemeyen, borç bulamayan, yatırım yapılamayan, işsizliğin ve ekonomik çıkmazların tavan yaptığı bir noktaya vardı. Ama yine de akıllara tüm uyarılara rağmen rasyonel tedbirler alarak, planlı kararlarla üretimi artırmaya ihracatı artırmaya yatırımı artırmaya temel oluşturacak, “Hak-Hukuk-Adalet” ve güven ortamını oluşturmak gelmedi. Hiç akıllara sadece son bir yılda bir buçuk milyon işsiz gencin olduğu gelmedi. “Devlet herkese iş bulmak zorunda değil” diyerek işin içinden sıyrıldınız. Sonunda ülke durmadan küçülen üretemeyen bir duruma gelerek resesyona girdi. Sırayla yol arkadaşlarınız bile trenden inmeye başladılar.
Türkiye ekonomisi, Başkanlık sistemi ile yönetilen ve tek kişinin ağzından çıkacak sözlerle yürümez hale geldi. Giderek küçülen ekonomide yüksek enflasyon ve işsizliğin yanı sıra giderek büyüyen bütçe açığı da var. İşsizlik zaten büyümedeki düşüşten, büyümenin yavaşlamasından kaynaklanan bir sonuçtur. Ancak bu olumsuz gelişmeleri fırsata çevirmenin de yolları vardır. Her şeye rağmen Türkiye rekabetçi güvenli iş ve yatırım ortamını geliştirebilirse, tarım, sanayi ve alternatif oluşturan turizm olanakları, genç ve eğitimli nüfusu girişimci ruhu ile bu gün bile tahmin edemeyeceğimiz bir büyüme ve kalkınma seviyesine gelebilir. Güven ortamı oluşturmanın da en baş faktörü “Hak-Hukuk-Adalet ve Özgürlüklerin” toplumsal yaşamımıza geçirilmesi ile mümkün olur.
Başkanlık sistemi gelince elimizde ne varsa üçe katlanacağını, uçacağımızı kanatlanacağımızı söylüyorlardı. Peki, neden böyle tökezledik? Artık devamlılık arz eden işsizlik ve ekonomimizde ki küçülme neyin nesi? Neredeyse tüm sanayi kollarında üretim daralması yaşanırken siz ülkeyi yönetenler nerelerdesiniz? Finans dünyasının da kendine özgü kuralları oluşmuş durumda kör tuttuğuna türkü söylüyor. Bu kuralların geçerli olduğu yerde kur artışını da faizi de baskı altına alamazsınız. Ülkede giderayak kötüleşen makroekonomik ortamın tüketici güvenini olumsuz yönde etkilemeye devam ettiği görülmektedir. Emir-komuta zinciri ile piyasalar dengeye gelir sanıyorsanız yanılırsınız. Siyasi baskı ile ne enflasyon ne de döviz kuru düşüş kaydeder.
Yeni Merkez başkanının yılsonuna kadar 600 Baz puan indirim yapacağı söylentisi ile faizin yüzde on sekiz seviyelerine çekileceği rivayet edilmektedir. Dileriz niyetleri tutar. Ancak niyet bu olsa da gerçek, piyasalarda ancak kendini gösterecektir. “Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter sistem-Hak-Hukuk-Adalet- Güven ortamı-Demokrasi” gibi değerler birliği oluşmadığı sürece Başkanlık sistemi büyüme sergileyemediği gibi küçülmenin de ülkenin “Resesyona” girmesine de temel oluşturacaktır.