Hani MENBİÇ’E girecektik? Hamaset nutuklarıyla mangada kül bırakmadan “MENBİÇ’e de gireceğiz, ABD karşımıza çıkmasın, biz Osmanlının torunlarıyız, Osmanlı tokadını bilirsiniz’’ diyerek efelenmiştik ya! Hani ne oldu, neler oldu da sustunuz? Önce babalanıp sonra ayakkabı kutularından gelen al şunu da sus ve idare et alışkanlığı ile ABD’ye F-35 savaş uçağı ve yolcu uçağı siparişini ver, satın alma parasını peşin yatır, Rusya’dan da S-400 füzelerini alcağız diye imzalar at. Bütün bunlar şirin görünme günü idare etme gayretleridir.
Geçtiğimiz günlerde Moskova da yapılan Türkiye-İran- Rusya Dış Bakanlarının üçlü toplantısında, değil efelenmek adeta havlu atıldı. Ve çıkan ortak anlaşmada Türkiye’nin de taraf olduğu bildiri de üç ülkede “Suriye’de terörle mücadele adı altında sahada yeni gerçeklikler yaratacak tüm çabalara karşı çıkarlar” deniyor. Açıkçası geçmişte “ESET gidecek bu iş bitecek” derken, ESAD oldu yine ESAD… Mehmetçiğin kanıyla yazdığı zaferler diplomasinin kuyruğuna takılmış durumda.
ABD Dış işleri Bakan yardımcısı MİTCHELL’in yaptığı kabul edilemez açıklamaya bakın “Türkiye ile ABD Müttefik ve yakın olmasına rağmen Rusya ve İran’la işbirliğini artırmaktadır. Türkiye’nin AB ve ABD ile birliğini koruması ABD çıkarlarına uygundur. Rusya’dan S-400 Füze savunma sistemi satın almaya hazırlanan Türkiye’ye yaptırım uygulanır” diyor. Bunlar dost ve müttefik bildiğimiz dost dediklerimizin sözleridir. Bir yandan T.C. ne düşman olan PKK-YPG-PYD gibi terör örgütlerine destek olacaksın ve ağır silahlarla donatıp eğitim vereceksin, öte yandan MENBİÇE girersen beni karşında bulursun diyeceksin. Ve sen kalkıp bu meydan okumanın karşısında suskun kalacaksın! Dünya lideri olmak, Osmanlının torunu olmak, Osmanlı tokadını bilir misiniz diye sormak nerede kaldı?
Evet! Türkiye diplomasisi yanlış yolda ilerlemektedir. Ben Büyük Ortadoğu projesinin eş başkanıyım diyenler, bugün Türkiye ve Ortadoğu’da oluşan tehlikeli gidişi duymazdan gelmemelidirler. Bu gün artık Suriye, bir oldubittiye geçiş vermeyeceğini kanıtlamış durumdadır. Ayakta kalmaya devam etmektedir. Artık gözler Ortadoğu da başkaca ülkelerdedir. Kana doymayan Emperyalizm başka ülkeleri hedef seçmiştir. Şimdilik Türkiye Okyanus ötesine biat ettiği için göz ardı edilmektedir. Sırada İran vardır. ABD, İran’la yaptığı nükleer anlaşmasından çekilmiştir. İRAN tarafının nükleer anlaşma konusunda yalan attığını bahane ederek yeni savaş alanları yaratma çabasındadır.
Türkiye bu oldubittiler karşısında tarafsız ve dikkatli olmak zorundadır. Zira ülkenin içine düştüğü hem içte hem de dışta diplomatik ve ekonomik sıkıntılarımız vardır. Ekonomik kriz kapıyı çalmıştır. Döviz dur-durak bilmemektedir. Kamu giderlerini karşılayacak zorluklar vardır. Cari açık durmadan artış göstermektedir. Her şey ithalata dayanmıştır. Böyle bir durumda ülkenin Ortadoğu’da ki bir oldu-bitti karşısında tarafsız kalması zorunludur. İç siyasette baş gösteren sorunlar nedeniyle ülke sıkıntıdadır. Türkiye yönetim zorlukları yaşamaktadır. Baskı ve korkunun ve de endişenin yarattığı ortamda halkımız huzursuz ve mutsuzdur. Sanayinin-ekonominin-üretimin her kesiminde endişe gözlenmektedir.
Bu olumsuzlukların yarattığı ortamda acil seçim kararı alınmıştır. AFRİN zaferinden sonra alınan ani seçim kararı oya tahvil edilememiş ekonominin ve dış dünyada ki gelişmelerin olumsuz gidişi nedeniyle acil seçim seçeneği oluşturulmuştur. Daha düne kadar AFRİN yetmez sırada MENBİÇ var diyenler şimdi susmuşlardır. Artık siyasetin çözüm oluşturamadığı siyasilerinde toplumu sürükleyecek enerjilerinin kalmadığı görülmektedir. Bu seçim yorgunluğun iflas etmenin teslimiyetin göstergesidir. Hem kendileri yorulmuşlardır hem de toplumu yormuşlardır. Yapılan vaatler de umut yaratmamaktadır. Şimdi toplumda baş gösteren Enerji Sinerji ye dönüşmektedir. Bu Sinerji ancak ekonomide ve dış dünyada karşılaştığımız sorunlara çözüm getirecek umudu doğmuştur.
Dış ve İç dünyamızda karşılaştığımız sorunlara çözüm, ancak milli bir dayanışmanın toplumda kabul görecek bir ittifakın oluşumuyla giderilebilir. Bunun içinde güçlü bir siyasi kadroya ihtiyaç vardır. Bu da güçlü bir ittifak kadrosuyla sağlanabilir. Milletin iradesi TBMM’ye yansımalı ve kararlar buradan çıkmalıdır. Tek kişinin deyişlerine arzusuna bırakılmamalıdır. Elbette ki ABD ve diğer emperyalist güçler, karşılarında güçlü bir millet iradesini görmek istemezler onlar için önemli olan tek kişinin iradesini satın almak daha kolay olacaktır.
İşte bunun içindir ki ben tek adam olmalıyım her konuda ben söz sahibi olmalıyım, benim yasalarımla-yasaklarımla her şeyi idare ederim diyenlerin peşinden gitmek ülkeyi ve toplumu maceraya itmek olacaktır. MENBİÇ için atılan hamasi nutuklar böyle bir maceranın sonucudur.
Gün birlik olma ve ittifak içersinde davranma günüdür. Türkiye ilerde kendisini bekleyen ve var olan olumsuzluklarını ancak bu yolla atlatabilir.