HARAMIN SAHTESİ NASIL OLUYORMUŞ?

Abdullatif Acar

    Tamamen Hıristiyanların inanç ve kültürlerinin bir yansıması olan yılbaşı kutlamaları yaklaşırken o kutlamalarla bütünleşmiş bazı haram şeyler artık gazete ve televizyonların gündemine gelmeye başladı.  Su gibi o gecede tüketilecek olan içkinin reklamı belki yapılmıyor ama piyasaya sürülmek üzere üretilen tonlarca sahte içkinin yakalandığını haberlerden duyuyoruz.   Kumar oynatılan yerlere polis tarafından yapılan baskın haberlerini suç unsuru olarak izlerken,  bizzat devletin tekelinde bulunan Milli Piyangonun reklamlarını ümitle, çekilişlerini heyecanla takip ediyoruz. 
    Sigara haramdır, reklamı yasaktır. Bu sadece yılbaşına özgü bir şey de değildir; her yerde satılır. Çocuklara satılması yasak iken büyükler bunu kolayca temin ederler.  Ancak sigaranın kaçağı olduğunda kolluk kuvvetleri harekete geçer, suçluyu yakalayıp adliyeye sevk eder.
   Herhalde en sahtesi olmayan, yılbaşının olmasa olmazı kabul edilen hindidir.   Yılbaşı nedeniyle talepler fazla olunca fiyatlarda aşırı bir yükselme olur. Helal olan hindi bu niyetle Müslüman için zehir oluverir. Adeta fazla parayla daha çok günah işlemeye sebep olur.
    Çam süslemeleri çok meşhurdur yılbaşında. Özellikle mağaza vitrinlerini süsleyebildiğiniz kadar ilgi çekiyor ve müşteri toplayabiliyorsunuz. Çam ağacını kesmek yasaktır, bir yerlerden aşırmışsanız peşine düşen de pek olmaz. 
          Bütün bunları anlatmamın asıl sebebi şu:   
    İçkinin sahtesi zararlıyken gerçeği çok mu masum?   Ya da dinen haram kabul edilen bir şeyin sahtesi söz konusu olunca daha mı haram ve zararlı olmuş oluyor. “Yok, efendim sahtesi hemen öldürüyor” derseniz elbette ki müdahale edilsin.  Normal içkiyle yavaş yavaş ölmek yerine ölümü erkene almaya kimsenin hakkı olmamalı! 
   Milli Piyango biletini matbaada bastırıp piyasaya sürseniz insanları aldatma ve sahtekârlık söz konusu olduğundan kanunlara göre suç işlemiş olursunuz; cezası vardır.  Faka çekilişle çıkan ikramiye aldatma kabul edilmez.
    Haramı helal saymanın dini açıdan tehlikesini anlatmaya bile gerek yok. Anlatsanız da kimse dinlemez. Ancak zararlı bir şeyin sahtesi de kötü, gerçeği de...  İçkinin sahtesine karşı yapılan mücadeleler ve yaptırımlara karşın gerçeğine karşı insanları korumak niyetiyle söylediklerimiz temenni ve tavsiyelerden öteye geçmiyor.  Ayrıca sahte içkiye karşı yapılan mücadeleden sahte olmayanı üretenler kendilerini daha haklı görmeye başlarlarsa buna ne diyeceksiniz?
 Mesela eroini ve esrarı içene, bildiğim kadarıyla  ceza yokken satana ceza veriliyor.  Hâlbuki İslam’da haram kabul edilen bir şeyin imal edilmesi, içilmesi, yenilmesi, kullanılması, ondan doğrudan yada dolaylı faydalanılması haram olduğu gibi, bu şeylere aracı olmak, yardımcı olmakta haramdır.  Beşeri kanunlarda bu tutarlılığı göremezsiniz.  
   Bayram kredisi veren banklalar faizi düşük tuttuklarından bayramlara saygı nedeniyle bunu yapıyorlar mı diyeceğiz? Hâlbuki faizin azıda haramdır çoğu da. Haram bir parayla dini bir bayramın kutlanması da haramdır.  
    Aynı kredi yılbaşı nedeniyle verilince fazla bir şey söylemeye gerek bile duymazsınız. Yani haram krediyle içki alan, yılbaşı kutlayan insana çok fazla kızamıyorsunuz;  “aldığı da haram, kullandığı yerde haram” der geçersiniz. 
     İnanç sahibi olsun olmasın her millet faizin zararlı olduğunu bilir. Faiz oranlarının düşmesi demek o ülkenin paralarının yatırıma yönelmesi, ekonominin çarklarının dönmesi demektir. 
  Faiz,  paradan para kazanma anlamına gelir. “Faizi İslam dini haram kılmıştır”  denlince karşı çıkıldığı gibi “zararlı” denilince her nedense tereddütsüz kabul edilir.
  Faizi kanunlarla düzenler, tefecileri suç işledi diye yakalar, hapse atarsanız faizin zararını kimseye anlatamazsınız. Faizle işleyen sistem o sistemin meşru ve kanunla kurulmuş bankaları, öteki ise dipte  köşede faiz üzerine paranın ticaretini yapan gerçek kişiler... Biri, kanunlarla meşru hale getirilen, öteki kanun dışı, düzensiz, ilgili insanların insafıyla miktarı belirlenen şey. Aslında ikisi de insanı sömürür ve topluma zarar verir.
    Özellikle yılbaşında işlenen haramlardan bir tanesi de Milli Piyango’dur malumunuz. İkramiyenin en büyüğü Hıristiyanların kültürü, gelenek ve göreneği olan yılbaşı kutlamalarında verilir. Dinen içki, fal okları, loto, toto, şans oyunları, bahis, ganyan  vs. şeyler gibi bu da haramdır. Çünkü bu bir şans oyunudur. İnsanların, ümitleri üzerinden sömürülmesidir.   İnsanlardan toplanan paraların birilerine devlet eliyle verilmesidir.  Özellikle bu haramın milli olması daha yaralayıcıdır.  Elbette ki onun milli olması haramlılığını ortadan kaldırmaz. Haram her zaman haramdır. Kanunen meşru olan bir şeyin dinen de meşru olacağı anlamına gelmez.
 Haramı millileştirmenin yanlışlığından daha yanlış olan bir şey daha var. O da; Milli Piyango biletinin üzerinde zaman zaman Mehmet Akif Ersoy, Yunus Emre ve Mevlana Celalettin Rumi gibi manevi değerlerimizin sembolleri olan şahsiyetlerin resimlerinin olması.  Bu gibi değerler bizim bağrımızda beslenen, İslam kültürünü en güzel ve farklı yönleriyle temsil eden insanlardır.  Yanlış olan,  kumarı millileştirip bu insanları o kumara alet etmek. 
   Özet olarak şunu ifade etmek isterim:
   Haram her zaman insana zararlıdır. Bu dünyada olmasa ahrette zararını mutlaka görülür. Doğrudan haram ile dolaylı haram işleme arasında fazla bir fak yoktur. Sadece zararı, yok etmek yerine zamana yaymış olursunuz. Önemli olan zararlı şeyleri doğrudan ve kökünden halletmek, bu hususta önemli maddi ve manevi müeyyideler getirmektir. 
   İşlediğimiz günahlara kılıf uydurmanın da mazereti olamaz. Çünkü Allah, bizim içimizde geçeni de açığa vurduğumuzu da aşikâra çıkardığımızı da en iyi bilendir.
  Yukarıda ifade ettiğimiz gibi Yılbaşı geleneğinin membaı Hıristiyanlara dayanır. Onlar,  Noel ve daha sonra yılbaşı kutlamalarını dini bir gelenek olarak yerine getiriyorlar.   Bu kutlamaların her bir alt birimi “Milli Piyango, içki, dansöz oynatma” gibi şeyler haram olduğu gibi yılbaşını kutlama  gayesi  ile eğlenmek ve bu gecede  farklı bir hazırlık içerisinde olmakta haramdır. 
 Vesselam…