Haberlerde görmüyoruz ama bazı üniversitelerde ‘karşıt görüşlü’ öğrenci kavgaları başladı. Düne kadar karşıt görüşlü değillerdi sanki, eş zamanlı birden karşıt görüşlü oldukları akıllarına gelmiş. Türkiye ne zaman istenileni yapmasa bu karşıt görüşlülerin aklı başına geliyor. Gençler pek bilmiyor ama 1970-80 arasını yaşayanlar, 1990’ların karanlık tünellerinden geçenler, çok iyi tanıyor bu karşıt görüşlüleri.
2007 ile 15 Temmuz 2016 arasında, bir kez daha kışkırtmanın zirvesini yaşadık. Bütün tahrikler ve sonuçları, 934 yıl önce devlete kast eden Haşhaşiler’den bin beter, devlet tarihinin en sinsi, tehlikeli ve gözü kara örgütlenmesi FETÖ’yü açığa çıkardı.
12 Eylül 1980’de olduğu gibi, 15 Temmuz 2016’da da bir gecede duruldu kaynayan sokaklar. Birbiriyle çatıştırılan resmi kurumlar, bir gecede hizaya geldi.
ATEŞLENMEYİ BEKLEYEN MAYINLAR
Çok müsaade ettik bu yabancı ellerin ülkeye hastalık bulaştırmasına. Kılcal damarlarımızda dolaşıyorlar, virüsü bünyeden atması biraz daha zaman alacak.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’ye “Silahlı örgütle bağınızı kesin” çağrısı ardından tesadüfe bakın ki TUSAŞ saldırısı gerçekleşti. Aylar alacak bir planlama gerektiren saldırı, tam da o günün ertesine denk geldi.
Neymiş; ABD’si, İngilteresi, İsrail’i, Almanyası, Fransası ve onların kuyruğu Avrupa ülkeleri gibi saymakla bitmeyen fitne fesatçı, sömürgeci ülkeler, istediği olmayınca gömdüğü mayınları ateşlemeye hazır halde bekletirmiş her zaman olduğu gibi. Üniversitedeki olaylar ise İsrail’e keskin muhalefetimiz sonrası başlamıştı zaten.
Tabii ki Rusyası, Çin’i, İran’ı, Suudi Arabistan’ı, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler de bulduğu fırsatları değerlendirmekten geri kalmıyor ama hiçbirinin verdiği zarar bu Batı virüsünün bünyede yarattığı zararın eline su dökemiyor. Batı, itham ettiklerinin aksine, mevcut sistemin tam bir şer eksenine dönüştü uluslararası kargaşanın kaynaklığını yaparak.
KILAVUZU ABD OLANIN
Kılavuzu ABD olan Avrupa’nın ki Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda gibi ülkeleri de bu safta saymak gerek, iki ayağı çukurda. Biri Ukrayna’da; orada paraları suyunu çekiyor, diğeri Filistin’de, insanlıkları. Hızla bile bile girdikleri bataklığa gömülüyorlar.
Yunanistan’ı, Gürcistan’ı, zaten batmış Ermenistan’ı ve dahi garibim Moldovya’yı, bataklığa değil de plaja davet ediyorlar sanki. İçlerinden şimdilik Gürcistan direniyor sürüklenmek istendiği bataklığa girmemeye.
Türkiye’nin de o eski alışkanlıklarıyla paçasına asılmaktan geri kalmıyorlar. Ama Türkiye, o bataklığa basmadı, ayakları toprakta. Ayakları toprakta başka ülkelerin oluşturduğu birliklerle dayanışmaya başladı.
KAN KUSTURAN 40 YIL UNUTULACAK SANMASINLAR
Kışkırtma bulutları kararıyor ama Batı’nın bu eski usul kışkırtma senaryoları, sokakları ateşe ve kana bulama planları, puslu havada malı götürme hesapları, eskisi gibi işlemeyecek galiba. Hırçınlaştıkça batağa gömülüşleri de hızlanıyor bu sömürgeci muhterislerin.
PYD/YPG kurulduktan sonra ABD ve gölgesi Avrupa, 40 yıldır istediğinden fazlasını verdiği halde başaramayan PKK’yı sattı. İlk defa da değil bu satışları. Devlet Bahçeli de örgütten geriye kalan siyasi ayağını hedefe koydu. DEM Parti’ye uzanan eli sıkmakla sıkmamak belirleyecek hedef oluşun kaderini. Bu millete kan kusturan 40 yılı, kimsenin unutacağını sanmasınlar, bedeli ödenmedikçe.
Daha dokunmadan PYD/YPG lideri ağlamaya başlamış son müdahalelerden sonra “Türkiye’yi niye durdurmuyorsunuz?” diye. Dur kardeş, seninle daha yeni başladık, bu milletin sabır eşiği çok yüksek.
Batı’dan gelen yeni kışkırtma bulutları yoğunlaşıyor ama dünyanın istikrarsız hava koşulları gibi yağıp yağmayacağı belli değil. Sonu, FETÖ’nün ifşa süreci gibi bereketli bir yağışa da dönüşebilir.