Birçok kişi, çocukken babaanne veya anneannesinden masal, ninni dinlemiştir. Bende durum biraz farklıydı. Anneannem çok güzel ağıt yakar. Sadece cenaze olduğu zaman değil her zaman ağıt yakabilir. Biz küçükken yan bahçeye büyük bir hamak kurarlardı. Hamağa da altı kuzen yan yana otururduk. Annemlerin temizlik yapacağı zaman anneannem bizi sallardı. Bir yandan da ağıt yakardı. Annemler bizim seslerimizi duyamayınca geldikleri zaman hepimizin ağladığını görürlerdi. Ağlamaktan içimiz çıkardı.
Velhasılıkelam aslında biz milletçe ağlamayı seviyoruz. İzlediğimiz filmler de bile ağıt yakılıyor. Ayrılan anne ve çocuklar, dağılmış aileler, kavuşamayan âşıklar gibi dramları çok seviyoruz. Bir şarkı dinleyip ağlamaktan içimiz çıkıyor. Hayatımız güzel sağlığımız yerine, aç değiliz açıkta değiliz kendimizden ne istiyoruz? Sanki “hayatım iyi gidiyor nazar değmesin yine de ağlayalım.” Düşüncesine sahip birçok kişi var. Bizim bu dram sevdamız yüzünden mutsuz bir toplum yetişiyor. İşin kötü yanı dramın içinde hafif güldürücü öğelerde olur. Bizde o güldürücü kısmı hiç yok.
İnsanlar mutlu olduğunda gülmeli, sadece üzgün olduğu zaman ağlamalıdır. Gülmenin kıymetini bilmezsen asıl o zaman ağlarsın. Ne zaman yağmur yağsa yine ağlayan kesim başlayacak diye düşünürüm. Yağmur, gözyaşlarınız değildir. Yağmur temizliktir ve berekettir. Bereket olan bir şey kötü değildir. O yağmurun yağması için dua eden birçok çiftçi var. Onlar için çok güzel bir olay. Kendinize bunu yapmayın yağmur yağarken çıkın dışarı yürüyün, bir yere oturup çayınızı kahvenizi için kafanızı dinleyin. Bu hayatı bu kadar kasmayın. Her zaman gülmeniz dileğiyle…