Seçimler bitti rahat bir nefes aldık derken aralıksız bir zam yağmuruna tutulmaya başladık sormayın gitsin…
Görünen o ki üretemeyen bir ülke olmanın faturasını gelecek günlerde daha da ağır şartlarda ödeyebiliriz ve ödüyoruz da…
Elektriğe, akaryakıta, ulaşıma, gıda ve elektronik ürünlere yapılan zamlarla vatandaşlar inim inim inliyor, tir tir titriyor.
Vatandaş soruyor bu işin sorumlusu kim?
Yağmurun arkası kış, 'Winter is coming' yani Türkçesi “Kış geliyor”…
Şimdi resmi rakamlara bakacak olursak bu rakamlar insanları ziyadesiyle sıkıyor, güvenilirliği çoğu zaman tartışılıyor ve tartışmaya da açık zaten!
Onun için, resmi enflasyon, TÜİK, TEFE, TÜFE vs. girmeye hiç gerek yok. Onlar başlı başına komedi… Bu rakamlar açıklandığında insan kendini bir Kemal Sunal filmi izliyor zanneder.
Markete, çarşı-pazara bakın ne demek istediğimi anlarsınız.
Yine de bir rakam vereyim: Gıda enflasyonu yüzde 56...
Atlanan bir konuda gıdanın kalitesi... Zengini de fakiri de tüketiyor...
Ürünün birinci sınıfı olduğu gibi üçüncü sınıfı da var.
Yani A kalite, C kalite vs...
Bu kadar gıda fiyatları fırlamışken asgari ücretle çalışan 10 milyondan fazla insanımız ne yer, ne içer? Zenginlerde organik ve sağlıklı beslenme trend olurken. Fakir ölsün...
Yoksullukla pençeleşen milyonlar, A kalite, sağlıklı gıdaları tüketemez mesela, "fason" gıda ürünleriyle aç karnını güç bela doyurur. Daha doğrusu doyurmaya çalışır…
Homurdanmaları duyar gibiyim. (Onların tuzu kuru bu arada)
“Vatandaşa ucuza gıda hizmetine de karşı bunlar ‘hain’ siniz, ‘nankörsünüz’” diyenler etrafımızda yok değil.
Ne idüğü belirsiz yiyecekleri maddi yetersizlik yüzünden vatandaşa “gıda kodeksine uygundur” diyerek yediriyorlar. Halkın sağlığı kimin umurunda ki!
Zaten halkı sallayan ve umursayan yok. (Hoş halk da kendini artık umursamıyor hayatı akışına bırakmış durumda…)
Gıda fiyatları hileli ve kalitesiz ürünlere rağmen çok yüksek.
Peki gariban kaliteli ürünü bu fiyatlarda nasıl alacak tüketecek?
Konu çok uzun ve derin...
Anlayan anladı.
Geçmiş olsun...