Dünya ekonomisi korona virüsü sebebiyle birçok hasar aldı. Elbette bu nasipten ülkemize düşen payda var. Tabi ki yaşadığımız dünyanın bir parçasında da biz Türkler yaşıyoruz. Bunu söylerken sadece Türkiye Cumhuriyeti yani ülkemizin etkileşimlerinden bahsetmek istiyorum.
Bunların başında bazı işyerlerinin kapalı olması bazı sektörlerinde kısıtlı hizmetleri dolayısıyla ister istemez bazı sektörler çok daha etkin bir şekilde ekonomik sancılarını yaşıyor. Bunlardan birkaçını söylemek gerekirse lokantalar, kahvehaneler, okul kantinleri, servis şoförleri, eğlence sektörü ve diğerleri diye sıralayabiliriz.
İster istemez satış oranları düşen firmalar işçilerini çıkarmak zorunda kaldılar. Kapalı işyerinin personeli de olamaz zaten. Lokantalarda ise paket servis bile olsa ister istemez iş kapasitesini düşürdü onlarda elemanlarını çıkarmak zorunda kaldılar. Çıkan işçiler yarım maaş alıyor veya onu bile alamıyor.
Devletimiz bu işkollarında krediler teşvikler verse de bu işletmelerin derdine deva olacak ölçüde olmadığı bir gerçektir. Hele kredi verip borçların ötelenmesi sadece borcun tarihini ileriye alıyor ve üstüne birde faiz yükü binmiş oluyor. İş olmayınca ödeme yapılamıyor borçlar dağ gibi büyüyor. Çünkü kira, personel gideri ve diğer giderler sabit ödenmek zorunda olduğu borçlar var.
Bununla beraber ister istemez işletme ciroları düştüğü için kapanan işletmelerde oluyor. Buda ister istemez devlet gelirlerini de vergileri de etkiliyor. Domino etkisi dediğimiz bir etkidir bu. Bir tanesi düşerse ötekileri de arkasından yıkılması muhtemeldir. Kolay değil elbette bu yükün kaldırılması ancak ülkemizin özellikle tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı hale gelmesi bu işi daha da zora sokuyor.
Geçen ay Rusya 15 Marttan itibaren buğday ihracına 45 Euro vergi koyulması için adım attı. Buda bizim alacağımız buğdaylara ek maliyet getireceği ekmeğimizi en temel ihtiyacımızı daha pahalıya yiyeceğimizin göstergesidir.
Pekiyi buna sebep olan ne derseniz. Uzmanların dünyada bu yıl gerçekleşmesi muhtemel olması düşünülen kuraklık gösteriliyor. Rusya’da kendi ülkesindeki insanların bundan etkilenmemesi için ihracata vergi koyduğunu anlıyoruz. Kısacası kendi vatandaşı daha ucuz ekmek ve diğer ürünlerini yerken buğday sattıkları ülkeler bunun ceremesini çekeceklerdir. Yani benim halkım rahat etsin başka ülkelerde kendi gözünün önüne baksın diyorlar. Bunda da kendi açılarından haklılar. Herkes önce kendi evladını, kendi vatandaşını düşünür. Bundan doğal daha bir şey olamaz.
O zaman çiftçimizin kolları sıvayıp tarlalarımızı ekmesi buğday ihtiyacımızı başka ülkelerden almak zorunda kalamamak için harekete geçmemiz lazım. Sadece buğday olarak ta düşünmeyelim. Bunun bakliyat bütün tarım ürünlerinde ve hayvan yemi üretimde de bu atağı gerçekleştirmek zorundayız. Zaten bugün kış sebzelerinin ve meyvelerinin fiyatlarına bakınca durum anlaşılıyor. Bu arada şunun fiyatı bu, bunun fiyatı bu demeyeceğim. Herkes fiyatları üç aşağı beş yukarı biliyor. Önümüzdeki dönemde olası bir fiyat patlamasının önüne geçmek için köylümüzün ekmesi lazım. Bu arada çiftçi ait borçların faizsiz olarak ötelenerek ekime dikime yönlenmesi çok önemlidir. Aynı şekilde kümes hayvancılığı tavuk, yumurta ve büyükbaş hayvancılığı et ve süt üretimi yapan köylülerimizin de devlete ait borçlarının ötelenmesi şarttır. Faizlerinin de alınmaması gerekir. Lütfen köylünün borç faizlerini tarım ve hayvancılıkta silelim. Bu ve bunun gibi köylüyü tarlaya çekecek, üretime yönlendirecek adımların biran önce atılması gerekiyor.
Bununla beraber ödenmemiş desteklemelerin verilmesi çiftçiyi önümüzdeki dönemde ülkemizi bir darboğaza girmekten kurtaracak tek sektördür. Çünkü dünyadaki bütün sektörlerin kapısına kilit vurulsa bile insanoğlunun temel ihtiyacı olan yeme ve içme ihtiyacına kilit vurulması insanoğlunun bitmesi demektir. Elbette hiçbir sektöre kilit vurulmasın herkes çalışsın. Yüce Allah’ımızdan en büyük dileğim budur. Bu konuda dünya tehlikede, bizde tehlikedeyiz. Ancak bizim topraklarımız kendi yükümüzü kaldırabileceği gibi başka ülkelere ihracında başlangıcı olabilir. Neden olmasın. Daha düne kadar dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken şimdi yeniden zirveye neden oturmayalım. Şimdi ekip, dikmenin hayvancılığın tam zamanıdır. Özellikle bu dönemde tarım ve hayvancılığa azami önem gösterilmeli.
Sizden tek ricam, yerli tohuma dönün. İsrail tohumuna hayır, doğal gübre kullanın, ilaçlamaya hayır. Yem ithaline hayır kendi yemimizi kendimiz üretelim. Doğallıktan taviz vermeyelim. Topraklarımız zehirlenmesin. Su kaynaklarımız zehirlenmesin.
Sağlıcakla kalın, mutlu kalın.