Hazreti Ali (k.v.) buyururlar ki: Rasûlullah (sav) şöyle buyurdular: “Ümmetim on beş hasleti işledikleri zaman onların üzerlerine bela iner. Onlar nelerdir yâ Rasûlallah denilince şöyle buyurdu: Ganimetin (mal’ın, hatırlıların elinde) elden ele dolaştığı, emanet ganimet sayıldığı, zekât ibadet olmaktan çıkıp yük ve zarar sayıldığı, adamın (şeriata muhalif şeylerde) karısına itaat edip annesini incittiği ve arkadaşına iyilik yapıp, babasına eza cefa yaptığı zaman, Camilerde gürültüler çoğaldığı, halkın rezilleri başa geçtiği, kişilere, şerrinden korkulduğu için ikram edildiği, içkinin içildiği, ipek giyildiği, şarkıcı ve makyajcı kadınlar ve çalgıcılar revaç bulduğu, bu ümmetin sonradan gelenler öncekilere la‘net ettiği zaman, işte o zaman kızıl rüzgarı veya yer batmalarını ve (yer yüzünden) silinip gitmeleri bekleyiniz.[1]
Mü'min nasıl olur?
Hazreti Ali Efendimiz iyi bir mü’mini şöyle tarif ediyor:
"Mü'min, yiğit olur, er olur. Yani onun güleçliği yüzünde, hüznü özündedir. Her nesneyi hoş görür ve affeder. Oldukça mütevazidir, kendisini herkesten aşağı tutar. Kimseyi çekiştirmez, kimseye kötü söz söylemez. Gözü, bağrı yaşlıdır. Hayırı, yapıyor desinler diye yapmaz. Riya, gösteriş ve süm'a nedir bilmez. Kimseye şerri ve zararı dokunmaz. Gülmesi tebessümdür, susması tallümdür (öğretmedir). Kimseyi mahcup etmek kastı ile soru sormaz. Sordukları, anlamak ve öğrenmek için, öğrendikleri de yapmak içindir. Kimseye bir iftirada bulunmaz. Bilmediği işe karışmaz."[2]
Acınacak kimselere acıması samimi olup, yapmacık değildir. İlmi çoktur. Vakarlı ve ağır başlıdır. Eli açıktır, hayıra "hayır" demez. Kimseye kibir ve gurur taslamaz. Hiçbir şeyde koltuk kabartmaz. Hükümlerinde ve verdiği karlarında zulümden ve haksızlıktan iz bulunmaz. Söylediği sözü yapar ve vadini ifa eder. Kendisi yumuşak huylu, üstü başı pak, alnı açık ve aktır. Susması söylemesinden çok ve söylemesinde asla külfet yoktur. Kızdığı zaman bile haktan ayrılmaz. Bir hakkını isterken bile hiç kimseye kıyasıya iş yapmaz. Sevdiklerinin dertleriyle dertlenir. Dostlarından gördüklerine katlanır. Gönlü her an pak ve temiz, saflık ve paklıkta sanki bir kenzdir. Kendisine eza edene bile katı söz söylemez ve onun yüzünden altın işini bakır eylemez. Kendi üzerine vazife olmayan işe ne elini, ne de dilini sokmaz. Hiç kimsenin felaketine oh demez. Güleç yüzlü ve temiz özlüdür. Sözünde özü ve özünde sözü okunur. Ve böylelikle içi dışı nur olur. Böyle olan bir mü'min, mü'minin ve muttakinin ta kendisidir, ahiret sultanlığı ve cennet hakanlığı da bunundur.
[1] Tirmizi/ Fiten 38
[2] Hatiplik ve Hutbeler. Ord. Prof. M. Ş. Yaltkaya Diyanet İşleri Başkanı 1964