Çocukluğum tren hattına yakın bir yerde geçti
Evleri demiryolu hattına en fazla 300-400 m mesafeydi. Hasan’ın çocukluğu demiryolu hattı kenarında, kara tren denilen, bir bakmışsın Malatya, bir bakmışsın Adana istikametine giden lokomotif ve artlarına dizili onlarca vagonu izlemekle geçmişti.
Hasan, geçen trenleri yalnız izlemekle yetinmez, bazen rayların üzerine gazoz şişesi kapağı, demir para koyar ve hızlıca hattın dışına çıkarak, tonlarca ağırlığıyla trenin geçmesini beklerdi. Tabi yalnız başına değildi Hasan. Mahalle arkadaşları ile birlikte giderlerdi tren hattı taraflarına doğru.
Mahalle arkadaşları olarak çok da az değillerdi. Şeref, Sedat, Sinan, Sebahattin, Ahmet, Ökkeş, Yılmaz, Halil İbrahim, Zeki, Osman, Süleyman, Hacı, Mehmet, Vedat, Şaban, Cengiz, Tahir, Kamil, Metin, Yalçın, Duran, İzzet, Selahattin, Mustafa, Adem, Ramazan, Eyüp, Ayhan, ve daha birkaç kişi daha vardı. Hafta sonları ve yaz tatillerinde tren hattı kenarında oynarlardı. Tren hattının karşısına geçerek baraj tarafına geçtiklerinde bazen balık tutarlar, bazen de baraj gölünde yüzerlerdi.
Şeref, balık tutmada çok mahirdi. Herkes birkaç adet dahi balık tutamazken Şeref bir-iki kilo kadar balık tutardı. Hasan, Şeref’in balık tutmadaki maharetini çok gıpta ederdi. Bir de Sinan mahirdi balık tutmada. Süleyman da iyi futbol oynardı, lakabına “Pele” derlerdi.
Hasan ve Arkadaşları, raylara koydukları gazoz şişesi kapaklarını ya da demir paraları tren geçtikten sonra ararlardı. Çoğunlukla bulurlardı da. Tabi, bazen bulamadıkları da olurdu.
Koca tren minnacık gazoz kapağını, küçücük demir parayı alıp da metrelerce öteye savurabiliyordu. O durumda ara ki bulasın.
Hasan ve arkadaşları, tren hattında, istasyonun makas sistemi için kurulan yaylar üstünde oynamayı da çok severlerdi. Çocuklar oynardı, Memiş Emmi kovalardı.
TRENCİ MEMİŞ EMMİ ÇOCUKLARI KOVALARDI
Memiş Emmi, Trenci Memiş Emmi sanırım 15 yıl kadar önce emekli oldu. 1970’li yıllardan 2000’li yıllara kadar 30 yıl kadar Pazarcık İstasyonu’nda Makasçı olarak çalıştı.
Hasan ve Arkadaşlarını, 1975-1980 arasındaki dönemde, yani çocukluk yıllarında çok kovaladı Memiş Emmi.
Nasıl kovalamasın ki?
Hasan ve mahalle arkadaşları gün gelir tren hattına çıkar raylar üzerinde tek ayak üzere yürürler, gün gelir ray üzerine demir para, gazoz şişesi kapağı koyarlar, gün gelir makasları açıp kapamada kullanılan yaylar üzerinde yaylanırlardı. O tarihlerde demiryolu makasları elle, kol gücüyle açılır ve kapatılırdı.
Makasçılık çok hassasiyet ve büyük titizlik gerektiren bir görevdir. Asla ve asla ihmale gelmez. Bir makas yanlış açılıp yanlış kapatılsa, maazallah tren kazaları meydana gelebilir.
Çocukluk işte bazen de Hasan ve arkadaşları, yük vagonlarına taş atarak şeker pancarlarını düşürmeye çalışırlardı. Ancak, Hasan ve arkadaşları bütün yaramazlıklarına rağmen, yolcu trenlerine asla ve asla taş atmazlardı. Çünkü, yolcu trenlerindeki vagonlarda seyahat edenler yük değil, can taşıyan insanlardı. İnsanlara asla ve asla taş atılmazdı. Çünkü can kutsaldır, can değerlidir.
CAN KUTSALDIR/CAN DEĞERLİDİR
Tüm yaratılmış her şey birer emanettir ve korunması gereken değerlerdir. Özellikle de insan canı ve hayvanlar, ağaçlar ve bitkiler korunmalıdır. Hasan çocukluğundan itibaren Babası Marangoz Mehmet Usta’dan ve Annesi Meryem Hanım’dan hep bu minvalde öğütler almış ve kendisine o bilinç çocukluğunda yerleştirilmiştir.
TRENCİ MEMİŞ EMMİ HASAN’I TA EVLERİNE KADAR KOVALADI
O gün Hasan, Mustafa, Duran, Eyüp, Ayhan ve Cengiz tren hattına yine oyun oynamaya gitmişlerdi. Tren hattının kenarında, istasyona yakın bir yerde oynuyorlardı. Birden hep birlikte makas tellerinde, yere yakın bir şekilde sıra sıra dizilmiş makas telleri üzerine çıkarak, hoplamak suretiyle yaylanmaya başlamışlardı. Sevinçle demiryolu makas telleri üzerinde oynuyorlardı, ancak hem kendilerini, hem de tren güvenliğini tehlikeye atıyorlardı. Çocukluk işte. Çocuklar yeter ki, ilginç bir şey görsünler, yeter ki, oyuna elverişli zemin bulsunlar, hiç kaçırmazlar fırsatı.
Hasan ve arkadaşlarının tel üzerinde yaylanmalarını farkeden Makasçı Memiş Emmi hiç durur mu? Hemen tüm çocukları kovalamaya başladı.
Çocukların kimi sağa-kimi sola kaçmaya başladı. Memiş Emmi, hepsi de değişik cihetlere doğru dağılan çocukların tamamını yakalamasının mümkün olmadığını anladığından, kaçan çocuklar arasından yalnızca Hasan’ın peşine düştü.
Hasan kaçıyor, Memiş Emmi kovalıyordu. Kaç ha kaç! Kaç Babam kaç! Hasan’ın küçük bedeni, minik kalbi o koşturmacaya, o heyecana daha ne kadar dayanırdı, bilinmez.
Hasan kaçtıkça, Memiş Emmi kovalıyordu. Hasan neredeyse evlerine varmak üzereydi. Yaklaşık 1 kilometre kadar koşmuştu. Kan ter içerisinde, nefes nefese kendisini evlerinin avlusuna atmıştı Hasan.
Memiş Emmi de varmıştı Hasangilin evine. Evin duvarının dışından bağırmış bağırmış gitmişti Memiş Emmi. Hasan o olayı ve kaçma anını hiç mi hiç unutamaz.
HASAN FAKÜLTEYİ BİTİRMİŞ VE DEMİRYOLLARINDA MÜFETTİŞ OLMUŞTU
Hasan’ın o makas telleri üzerinde oynamasının ve Memiş Emmi’nin de onu kovalamasının ardından 7 yıl mı, 8 yıl mı geçti bilinmez. Hasan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirmiş ve 1987 yılında girdiği Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Müfettişlik Sınavını birincilikle kazanmıştı.
Kaymakamlık sınavından elenen ve torpili olmadığı için Kaymakam olamayan Hasan, yazılı sınavını birincilikle kazandığı TCDD Müfettişlik sınavının mülakatını da geçmeyi başarmış ve kamu görevine nihayet başlamıştı.
MAKASÇI MEMİŞ EMMİ İLE MÜFETTİŞ HASAN’IN ARADAN YILLAR GEÇTİKTEN SONRA KARŞILAŞMASI
TCDD’de Müfettişlik görevine başlayan Hasan’ı Teftiş Kurulu Başkanı Tekin Bey bir gün çağırdı ve Malatya’ya göreve göndereceğini söyledi. Hasan her göreve hazırdı. Zaten ondan önce de doğuda, batıda birçok göreve gitmişti. Diyarbakır’a, Van’a,
Edirne’ye, Sivas’a ve İzmir’e göreve gitmişti. Bu sefer görev yeri Malatya idi.
TCDD 5. Bölge Müdürlüğü Malatya’daydı o tarihlerde. Hâlen de oradadır. Hasan, Malatya’ya göreve gitmiş ve çalışmalarına başlamıştı. Görev konusu “seyrüsefer teftişi” idi. Yani, Malatya’dan Narlı’ya kadar olan hatta kontrol yapacak ve denetimlerde bulunacaktı. Bu hatta görev yaparken elbette Pazarcık İstasyonu’nda da denetim ve kontrolde bulunacaktı.
Hasan, Pazarcık İstasyonu’nda duran trenden elinde Müfettiş çantası olduğu hâlde indi ve doğrudan doğruya istasyon binasından içeri girdi. Bina içerisindeki büyük bir odada, İstasyon Şefi Cemal Bey, Hareket Memuru Mustafa Bey ve Makasçı Memiş Emmi bulunuyordu. Hasan, kendisini tanıtarak göreve ve denetime geldiğini söyledi.
İstasyon Şefi Cemal Bey, Hareket Memuru Mustafa Bey ve Makasçı Memiş hepsi de heyecanlanmışlardı. Memiş Emmi her zamanki gür sesiyle, “sen bizim Külhani Mehmet Usta’nın Oğlu değil misin?” diye soruverdi birden.
Elinde çantasıyla “evet, evet, ben Hasan” dedi. Memiş Emmi, Hasan’ın elinden çantasını alıp da masaya ya da dolap içine koymak için hamle yaptı. Hasan, “lütfen, Memiş Emmi zahmet etme, ben taşırım” dedi.
Ve laf döndü, dolaştı, Hasan’ın çocukluk günlerine geldi. Memiş Emmi, “vay be, bundan birkaç sene önce makas telleri üzerinde yaylandığı için kovaladığım küçük Hasan okumuş da Müfettiş olmuş ya” dedi. Memiş Emmi biraz mahcup ve ürkek duruyordu. Ardından bir de “zaten sen çok zekiydin. Okuyup da büyük adam olacağın belliydi” dedi. Bu söz gülüşmelere neden oldu. Hasan hiç tereddüt etmeden ortamı daha da yumuşattı. Saygı ve tevazu içerisinde şöyle konuştu: “Evet, Memiş Emmi, okuduk ve kısmet TCDD Müfettişi olmakmış, kısmet burada sizinle karşılaşmakmış” dedi. Hasan, Memiş Emmi’nin yanına kadar yürüyüp ellerinden tutarak şöyle dedi: “Memiş Emmi, bizleri o raylar arasında gördüğünde azarladığında, makas telleri üzerinde oynarken gördüğünde kovaladığında hep sen haklıydın, seni tebrik ediyorum, görevine bağlı bir memursun.”
Evet, şurası bir gerçekti ki, görevini hakkıyla yapan herkes desteklenmeli ve hakkı teslim edilmeliydi. Hasan de Memiş Emmi’ye hakkını vermiş ve bir TCDD Müfettişi olarak tebrik etmişti.
HASAN VE TCDD ARASINDA KADERİN BİR BAĞI VAR.
Hasan TCDD’de beş yıl çalışmıştır ve ondan sonra başka bir kamu kurumuna naklen geçiş yapmıştır. TCDD’deki görevinden ayrılalı 30 yıla yaklaşmış olsa da, oradaki dostlarıyla irtibatı ve muhabbeti aynen devam etmektedir. Hasan’ın TCDD ve demiryolu hakkında bilgileri halen taptazedir.
İnsanın memuriyetin ilk yıllarında öğrendiği bilgileri kolay kolay unutmuyor. Mesela, “iltisak hattı, kurp, müselles, nivelman, fiili karambol, nazari karambol”, daha birçok demiryolu terimini Hasan unutmuyor, hâlen hatırlıyordu.
Hasan, memleketi Kahramanmaraş’tan Hızlı Tren’in geçmesini çok arzuluyor, bunu temenni ediyor.
İnşallah, Kahramanmaraş’tan Hızlı Tren hattının geçtiğini görecek Hasan.
Hasan, 2000’li yıllardan bu yana TCDD’nin yeni demiryolu hattı yapmasından, Hızlı Trenleri sefere sokmasından ve TCDD’deki yatırımların artmasından büyük memnuniyet duymakta ve bu işleri gerçekleştiren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve çalışma arkadaşlarına teşekkürü bir borç bilmektedir.