Tarihten de bellidir ki, Ermenistan kukla devleti Azerbaycan Türklerinin bin yıllarca yaşadıkları topraklarda kurulmuştur. Bunun belgesini “Ceviz Kabuğu” programında (2007) dinleyicilere canlı yayında gösterdim ve kaynakçaları da ekranda sergiledim. Dede-baba topraklarımızın gerçek sahiplerini 1988-92 yıllarında doğma topraklarından kovdular, göç ettirdiler ve toplu halde öldürdüler. Tarihin en gaddar katliyamını yaptılar. Kim yaptı dersiniz? Ermenbiler elbette. Ama silahları onlara kendi ırkından olan Ruslar, yani Sovyet İmperyasının Hıristiyan askerleri verdiler. Böylece kadim İrevban Hanlığının son Türkleri yok edildiler, ezeli topraklarından sürüldüler, öldürüldüler....
TÜRKLER KENDI TOPRAKLARINDA VAHŞICE ÖLDÜRÜLDÜLER
Garabağ’ın en manzaralı, yeşil dağları, tepeleriyle çevrelenmiş Hocalı ilinde Ermeni çetelerince kelleşçe katliyam yapılmıştır. 1992 yılı, Subat ayının 26’da Hocalı İli, dünya harıtasından silinmiştir. Ermeni çetelerinin, Daşnaksütün partinin teröristleri 1913-15 yıllarında Kars’ta, Erzurum’da, Kahramanmaraş’ta yaptıklarından daha vahim bir trajediyi Hocalıda gerçekleştirdiler; çocuk, yaşlı, kadın, erkek bakmadan öldürdüler, derilerini diri diri soydular, kalplerini diri diri sinelerinden koparıp köpeklere attılar... Bütün bunları ermeni yazar Zori Balayan romanında anbean anlatır. Bu Taşnak yazarı Zori Balayan askeri gazetecş olarak gördüklerini anlatıyor kitapında. Kitaptan bir alıntı... “Ben odaya girdiğimde Akop dostum 12 yaşlı Türk çocuğunun ellerini yukarıya doğru duvara çiviliyordu. Ayaklarını da yere çiviledi. Bağırmasın diye yanında duvara çivili annesinin memelrini kesip çocuğun ağzına soktular. Sonra asker-doktor, çocuğun önce başının derisini soymaya başladı. Ben saatıma bakıyordum. Sonra sinesinden aşağıya derisini soymaya devam etti... Tam on iki dakika sonra çocuk kanakmadan öldü... Önce ellerini kesti ve köpeklere attı. Sonra çocuğun başını kesti ve askerler kesik başla futbol oynamaya koyuldular. Sonra annesinin ve çocuğun kalbini ve ciğerlerini de çıkarıp köpeklere attilar... Aynı gün daha üç çocuğu aynı yöntemle öldüğüne şahit oldum..”(Zori Balayan). Bu cümleleri okudukca bunu yapanların insan olmadığına şahit oluyor adam. Bunu yamyamlar yaparlar. Bir çocuğa böyle vahşilik nasıl yapılıyor? Zavallı çocuğun tek suçu Türk olmasıdır, başka ne ola bilir ki?
Fransız gazeteci Jean-Yves Jinet’in gördükleri karşısında söyledikleri, katliyamın boyutunu da gösteriyordu: “Pek çok savaş hikayesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalıdaki gibi vahşete umarım kimse tanık olmaz”.
Fransız canilerinin Cezayir’de Müslümanları garınca gibi yok etmeye kalktığını TV’deki belgeselde izledim, tüyleim ürpeşti, bakamadım. Naziler 6 milyon Yahudi’yi sobalarda yaktılar ve suçlular tek-tek yakalandı ve asıldılar. Hocalıdaki son Ermeni katliyamını dünya hâlâ da iyi tanıyamyor? Çünkü ölenler Müslüman Türklerdir. Grant Dink’in ölümünden sonra Ermeniler İstanbnul’da ayaklandılar ve “Hepimiz Ermeniyiz” sloğanıyla yürüyerek boy gösterdiler. Onlara tek sorum vardır, Z. Balayan’ın romanını okudular mı? O yavru Ermeni çocuğu olsaydı ne derlerdi ve yas ne yaparlardı? Merak ediyorum...?
Rus Ordusunun 366. Alayı’ın da desteği ile Ermenistan Silahlı Kuvvetleri tarafından ve başlarında Robert Kaçaryan’ın (Garabağ doğumlu, kolunda ve bileğinde Azerbaycan ekmeğinin kokusu vardır) olduğu Ermeni çeteleri, teröristleri tarafından o gece saldırısında 613 insan hayatını kayb etti: onların arasında 106 kadın, 63 çocuk, 70 yaşlı insan bulunuyordu.
ERMENİLER, RUSLARIN YARDIMLARIYLA HOCALIDA SOYKIRIM YAPTILAR
XX. yüzyıl, üç önemli hadise ile dünya tarihine yazılmıştır. Bunlardan bir tanesi Osmanlı İmparatorluğunun dağıtılması oldu; ikincisi II. Dünya savaşının Naziler tarafından başlatılması; üçüncüsü ise Sovyet İmparatorluğunun çöküşü idi. Her üç olay tarihin sayfalarına yazılmıştır ve gerçekten de XX. yüzyıl için yüz karartıcı asır olarak geçmişe gömüldü.
Şimdi bu üç olaya dikkatle nüfuz edelim. Osmanlı, dağıtıldı demişimdir. Çünkü tarihteki İmparatorluklar arasında en uzun ömürlü bir hanedan olmuştur ve Batılı devletler birleşerek Osmanlıya her yönden saldırmışlardır; Genelkurmay Başkanı Alman ırkından, Dış ve İç işleri Bakanları Ermeni, yani Hıristiyan ırkından olan bir hanedan gerçekten de çökecektir. Çünkü onun dâhilinde, uç görevlerde ikiyüzlü düşmanlar bulunuyordu. Nitekim Batılı güçlerle irtibat kurmuş, işbirliğiyle Osmanlıyı çökertmişlerdir. Bu hakta çok yazılmıştır, izaha ihtiyaç yoktur. Osmanlı hanedanına en büyük darbeyi Ermeniler saldırmışlar, hem içten, hem de dıştan. Eğer zamanında Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a çıkıp da, Osmanlının kin beslediği Türkmenleri ve Alevi cemaatini çevresine toplamış olmasaydı, birlik ve beraberlik ortamını yaratmış olmasaydı; Çanakkale’de zafere imza atmış olmasaydı, bu gün Anadolu dahil bütün Türkiye topraklarında İngilizler, Fransızlar, Almanlar, Yunanlar, Bulgarlar, kısacası Hıristiyanlar hakim olacaktı ve hepimiz onlara hizmet edecektik. Bunu böyle anlamalıyız. O zaman Ermeniler de kendilerini belki rahat his edeceklerdi, çünkü Batı devletleri zaten onları piyon olarak kullanıyordu, daha sonra ise Kafkas’lara yönelik yeni yeni senaryolar üreteceklerdi. Burada da Ermenileri süpürge olarak kullanmış olacaklardı. Tarihte zaten Ermeniler bu hain görevlerini seve-seve devamlı sürdürmüşlerdir.
ERMENİ GENERALLERİ HİTLERİN SAĞ KOLUYDU
II. Dünya Savaşında Naziler sonuçta çökertildi. Çünkü zülüm, işkence, etnik temizleme, tarihin hiçbir safhasında başarılı olmamıştır. Tanrı bunu sevmiyor, ondan bir kere. Artı, Dünya devletlerinin hiç biri topluca başka bir ırkın yok edilmesine razı olmazdı. Dünya diplomasisinde de bunun emsali yoktur. Fakat ilginç olanı şudur ki, Naziler arasında Ermeni generallerinin olduğunu tarihten biliyoruz. Hatta Hitlere daha yakın oldukları da belgelerde gözüküyordur. Yani Nazilerin işkence usullerini derinden örgenmiş bulunuyorlar ki, ileride Hocalı hadiselerinde bunları belgeleyeceğim. Ermeniler nerede güçlü iktidar, güç kullanımı var ise o takımın içine sızıyorlar. Bunu tarihin her kademesinde görüyoruz: Gah Rusların saffında olmuşlar; Gah Yunanların, gah Osmanlı hanedanını içinde yer almışlardır ve Nazilerin safında da yer almışlardır. Daha önceleri İngilizlerin, Fransızların ve Almanların maşası oldukları da başka bir gerçektir. Bütün bunlar belgeli şekilde kitaplarda yer alıyordur.
Şimdi ise Sovyet İmparatorluğunun çöküşüne bakalım. Çöktü çökmesine, Allahtan beş Türk devleti kurulmuştur ki, olumlu yanı bu oluyor. Fakat Ruslar kendi din kardeşlerini sırtında beslediklerini biliyoruz. Hâlâ 1918 yılında, İngilizler, Kafkas İslam Ordusunun Bakü’ye gelişiyle Bakü’den ayrıldıklarında 27 Bakü Komissarlarını (bakanlarını) da yanlarına esir olarak alıp götürmüşler. Bunlardan 26 Bakanı Türkmenistan çöllerinde, ıssız kum sahralarında kurşuna dizmişler. 27’cisi Ermeni Anastas Mikoyan olduğu anlaşılmıştır. İngilizlere büyük rüşvetler vermiş, böylece gemiyle Astrahan’a, oradan da Moskova’ya gitmiş, cellat Stalin’in yanına sığınmıştır. Daha sonralar Politbüro’ya dek yükselmiş, hatta Sovyet Cumhuriyetleri Ali Soveti Reyaset Heyeti Başkanı görevine dek yükselmiştir.
ASALA’NIN KURUCULARINDAN BAŞINDA MİKOYAN VARDIR
İşte bu zevat her beş yılda bir fitneler, fesatlar karıştırmış, önce Ermenistan adında kukla devlet kurdurmuştur. Daha sonra cellat Stalin’in de onayını alarak Azerbaycan’ın bin yıllarca dede-baba topraklarından parsel-parsel kopararak Türklerin topraklarında Ermenistan arazisini genişletmiştir. Ermeni ırkından olanları Kremline yerleştirmiş, bütün Sovyet Bakanlıklarında uç görevlere dek yükseltmiştir. Kısacası Ermenileri Moskova, Leningrad’ın üst kademelerinde, İç İçleri, Dış İşleri, Savunma, KGB gibi üst görevlerine atamıştır. Hatta Mikoyan, Türkiye’ye karşı Fransa’da ASALA terör grubuna da yardımlar yapmıştır.
Ama A. Mikoyan’ın en önemli görevi, topraklarımızın işgali ve Ermenilere peşkeş edilmesi ile tanınıyor. Bu zevatın ilişkileri sayesinde ölümünden sonra XXII. yüzyılda bile Azerbaycan’daki iktidar boşluğundan faydalanarak Garabağ’ı ve Azerbaycan topraklarının beşte birini işgal etmişlerdir. Bir milyondan fazla soydaşlarımız evlerinden topraklarından kovuldular ve öldürüldüler.
Doğru, devletimiz, Cumhurbaşkanımız, Sayın İlham Aliyev devamlı kaçkın ve göçkünlerin yaşamlarıyla yakından ilgileniyor, onlar için kasabalar, evleler inşa ediliyor, devletten maaş alıyorlar. Fakat yirmi beş yıldır topraklarımızın beşte biri işgal altında. Dünya bu acı katliamı görüyor ve susuyor. Tarihte en saf millet, hoşgörü ve sevgi dolu Türklere karşı kıyam ve sert tavır vardır. Bizler ne yaptık? Bunun idrak edemiyorum.
Devamı vardır