Hoşgörü, bir kusurun, bir hatanın kusurları ile kabul edilmesi affedilmesi, hırçınlık, kavga ile gerilim edecek tavır ve tutumu görmezden gelme, ayıp ve kusurları örtme yanlış bir şeyin bağışlanması, yani maksimum toleranslı kendi görüşümüz ile çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabır gösterme, taraf tutmadan katlanma, faziletli ve erdemli davranışıdır. İslâm’da buna müsamaha denir. Ufak tefek hatalar büyütülerek kişinin yüzüne vurulmaz. Mahcup ve rencide edilmez, sabır ve anlayış gösterilerek düzelme, hatasından vazgeçme fırsatı verilir.
Bir konferans veya sohbet toplantısında belirli kariyer kat etmiş ilmiyle yükselmiş insanların konuşmacının yaptığı bir sözüne öfkelenip, gerilim etmek veya toplantıyı terk etmek hem inancımıza hem de geçmişten gelen örfümüze uymamaktadır. Terk etme sonunda verilen fotoğraf veya video düşmanlara, hainlere, ahret ziyan olacak kötü malzeme verilmekte, toplumda ayrışma yaparak, kin, nefret ile fitne ve fesat, gıybet ve dedikoduya neden olmaktadır.
Sevgili Peygamber efendimiz s.a.v. “Yakın akrabanı uyar.”(Şuara, 26/214 ayeti inince Safa Tepesi’nde yüksek bir kayanın üzerinden Safâ Tepesi’ne gelen Kureyş kabilesine seslendi. “–Ey Kureyş cemaati! Ben size, şu dağın eteğinde veya şu vâdide düşman atlıları var; hemen size saldıracak, mallarınızı gasp edecek desem, bana inanır mısınız?” Onlar da hiç düşünmeden: “–Evet inanırız! Çünkü şimdiye kadar Sen’i hep doğru olarak bulduk. Sen’in yalan söylediğini hiç işitmedik!” dediler. “–O hâlde ben şimdi size, önünüzde şiddetli bir azap günü bulunduğunu, Allâh’a inanmayanların o çetin azâba uğrayacaklarını haber veriyorum. Ben sizi o çetin azaptan sakındırmak için gönderildim. Ey Kureyşliler! Size karşı benim hâlim, düşmanı gören ve ailesine zarar vereceğinden korkarak hemen haber vermeye koşan bir adamın hâli gibidir. Ey Kureyş cemâati! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi de dirileceksiniz. Kabirden kalkıp Allâh’ın huzuruna varmanız, dünyadaki her hareketinizin hesabını vermeniz muhakkaktır. Neticede hayır ve ibadetlerinizin mükafatını, kötü işlerinizin de ceza ve şiddetli azâbını göreceksiniz! Mükâfât ebedî bir cennet; mücâzât da daimi bir cehennemdir.” (Buhârî, Tefsîr, 26;)
Yalnız amcası Ebû Leheb: “–Hay eli kuruyası! Bizi buraya bunun için mi çağırdın?” diyerek münasebetsiz ve yakışıksız toplum içinde küçük düşürücü rencide edici sözleri ile eşi de geçeceği yollara diken koyarak, Peygamber Efendimizi üzmüş, bu tavrı sonucu “Tebbet Sûresi” inmiştir. “Ebû Leheb’in iki eli kurusun! Kurudu da… Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi. O, alevli bir ateşte yanacak. Odun taşıyıcı olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu hâlde karısı da (ateşe girecek).” (Tebbet, 1-5) (Müslim, Îman 355)
Allah c.c. Cömert, tartışmayan, insanın gururunu incitmeyen, geniş yürekli af yolunu seçen insanları sever. Hiçbir şeye muhtaç olmadığı gibi hiç kimsenin harcamasına da ihtiyaç duymaz. Ayetlerde; Kim sabreder ve bağışlarsa, şüphesiz bu, azme değer işlerdendir. (Şura Suresi, 43) Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (64-14) Yaşamımız süresince ihtiyacımız olan en başta gelen hava, su, hücrelerin beslenmesi irademiz dışı organların çalışması ihtiyacını karşılıksız veren hatalara rağmen bağışlayan, biz Müslümanların faziletli, onurlu olmasını, sinirli durumda sabretmeyi kalplerde ki duygu fırtınasına karşı ruhun, nefis ve şeytana mağlup olmamasını ister.
Hadisler de: ‘‘Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz’’ , "Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine de olsa hakkı söyle.", “Şiddetli güreş tutan pehlivan güçlü değildir. Asıl güçlü olan öfkelendiği zaman nefsine hakim olup affedendir” buyurur.
Hoşgörü; kendiyle ve etrafıyla barışık olmayı, geçmişe takılmayı, elden çıkana üzülmeyi, gelecekten de tedirgin olmayı da yok eder. “Bir gün, avcının biri, bir serçeyi yakalar. Serçe ona der ki: “Benim bir lokma etimden ne olacak ki? Sen beni serbest bırak, ben de sana hayatta her zaman gerekli olacak, üç tane öğüt vereyim.” Avcının aklı yatar ve kuşu serbest bırakır. Kuş uçup yüksekçe bir dala konduktan sonra başlar: “Olmayacak şeye, kim söylerse söylesin, inanma,” Bu birinci öğüdüdür. İkinci Öğüt: “Geçmiş gitmiş şeyler için üzülme; bir şey senden gittikten sonra, onun özlemini çekme,” dedikten sonra, “Benim karnımda on dirhem inci vardı, beni bırakınca, inciden oldun” diye devam etti. Bunu duyan avcı başladı, “ah aptal kafam” diyerek dövünmeye. Kuş bunun üzerine, “Hani geçmiş gitmiş şeyler için üzülmeyecektin…” der. Avcı “haklısın” deyip, üçüncü öğüdü de vermesini ister. Lakin kuş, “Diğer öğütlerimi tuttun mu ki, üçüncüsünü de tutasın” diyerek uçup gider.
“Bir alışveriş esnasında istediği fiyata vermeyen İmam-ı Azam’a biri, bir tokat vurmuş. Bunun üzerine imam-ı Azam sinirlerine hakim olarak şöyle demiş: " Senin bu hareketine aynı ile mukabele edebilirdim ama etmeyeceğim. Seni halifeye şikayet edebilirdim, bunu da yapmayacağım. Seni Allah’a havale edip ahrette davacı olmayı ve hakkımı almayı dileyebilirdim fakat bunu da yapmayacağım. Sadece sorulursa Cennet’e sensiz girmek istediğimi söylerim.” Demiş. İmam-ı Azam’ın bu hassasiyeti karşısında adam duygulanmış ve ağlayarak eline kapanmış. İmam-ı Azam, “Ağlamana hiç gerek yok ben seni baştan zaten affetmiştim.” Diyerek karşısındakine, hem büyük bir edep ve hoşgörü dersi veriyor hem de onu vicdanen mahkum ederek imanlı davranışın gereğini gösteriyor.
“Bozgunculuğun varsa bozmayacak, kırdığın varsa onaracak, üzdüğün varsa güldürecek, öksüzü, yoksulu darda kalana yardım edecek, Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek için peygamberin ahlakı olan Kur’an ile Allah'ın davetine icabet edip ve O'nun her emrini yerine getirmedir. Yaşama sevinci…."
Müslüman, zorbacı, baskıcı mütecaviz ve zalim olamaz. Her konuda hoşgörülü olur. Devletimizin bekası sağlıklı toplum için şarttır. Kur'an duvara asılı veya harflerle okunan bir kitap değil, içindekileri yaşama koyarak dünya ve ahret hayatının şifreleridir. Sevdirecek aşk edecek ve sevindirecek, azı çok edecek, en önemlisi de, her konuda illa edep illa edep diyen, hoşgörülü, mütevazi olan insanlar, meleklerin duasına mazhar olur. Selam ve duayla…