Çocukluğundan bellidir; kadının nezaketi, naifliği. Erkek çocuğuna benzemez. O nezaket, o naiflik saygı duyulması gereken en önemli olgudur; aslında.
Elinin değdiği her yeri şenlendiren, yaşadığı ortama nefes veren kadındır, hâlbuki. Çocukken bile erkek çocuklarının birlikte oturmasıyla kızların bir arada oturması bile farklıdır. Erkek çocukları gücü resmederken, kızlar bir aradayken cıvıl, cıvıl olması hiçbir zaman gözden kaçmaz.
Hatta daha küçükken bile babalarının kalplerini erkek kardeşlerinden daha çabuk fethederler.
Kadın, Ağustos sıcağında esen meltem yeli gibi, çöl sıcağında yağan yağmur gibi, kutupların soğuğunda insanın içini ısıtan esen sam yeli gibidir.
Hayatın zorluklarına devamlı göğüs geren, yarınlara güneş gibi doğan, umut ışığı olan kadındır.
Zor zamanlarda ailesiyle el ele yürüyen, ailesini koruyan kollayan bir melektir, kadın. Çocuklarının başarısı için onlara yüreklendiren, başarılarıyla övünen, başarısızlıklarında ise onlara destek veren yol gösteren bir pusula gibidir.
Yağmur nasıl toprağa bereket ise kadında hayata, ailesine çevresine bereket getirir. Çünkü kadın anadır; anaçtır.
İster evladı olsun, isterse olmasın evlat hasretiyle yansın tutuşsun. Bütün çocuklara anadır; o. Teyzedir, haladır, yengedir o.
Söyle teyzeciğine, halan sana kurban olsun, anlat bakalım yengene seni kim ağlattı. Ben onlara kızayım. Gibi sözleri halamızdan, teyzemizden yengemizden duymuşuzdur. Zor anlarımızda bazen kolumuzdan tutar arkasına saklar bizi sahiplenir. Bizi her türlü tehlikeden korur. Gözümüzden tıpır tıpır yaş dökerken anlatırız olanları bir, bir. Sonra onların pışpışlamasıyla yeniden neşe gelir içimize gözümüzün yaşını silerken, uyma sen onlara, yine bir şey derlerse de koş bana gel. Gözünün yaşına kurban ederim onları derken, cebinden de bir şeker verir. Bu davranışları bize güç verir. Arkadaşlarımıza elimizdeki şekeri gösterip bak ( halam, teyzem, yengem) ne verdi diyerek böbürlene, böbürlene ballandıra, ballandıra anlatırız.
Himaye eden, onları doyuran hem de her yönüyle doyuran kadındır. Sevgi bekleyen çocuğa sevgiyle, eşini aşkıyla, saygı bekleyen çevresine saygıyla doyuran; ekmeğini aşını yapıp, yemeğiyle doyuran, huzurun kaynağıdır; kadın.
İşte bu güzelliklerin kaynağını söndüren, kıyılarda köşelerde, sokak ortasında kadınları öldüren, öldürürken de ‘‘Ya benimsin, ya da kara toprağın’’ diyen ucubeler var maalesef. Onlara insan diyemiyorum. Erkeklikte bu değil zaten.
Kadının gülen yüzünü soldurmaya kimsenin hakkı yok. Bakın bu konuda yüce peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa s.a.s efendimiz bir hadisinde ne diyor. Yüce peygamberimizin sözüne üç aylara girdiğimiz şu mübarek kandil gecesinde kulak verin.
‘‘Ey insanlar!
Kadınların haklarınızı korumanızı ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim.
Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız.
Onların iffet ve namuslarını Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır…’’
''Elleriniz kadına vurmak için değil, saçlarını okşamak için kalksın. Çünkü huzurun adıdır kadın.'' -Uğur böceği
Kızlarınızı okutun eğitim alsınlar. Kadın okumaz deyip sonra eşi rahatsızlanınca kadın doktor arayanları çok gördük.
Regaip kandilimiz mübarek olsun…