“İblis; ‘Rabbim, azgınlığımdan ötürü aleyhimde hüküm vermene mukabil, ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyip güzel göstereceğim ve onların hepsini mutlaka kışkırtıp saptıracağım.’ dedi.” (Hicr Suresi 39. Ayet)
Hazreti Âdem’e secde etmeyi reddedip, Yüce Yaratıcı’ya isyan ettiğinde böyle kibirlenmişti İblis. Ve sözünde durdu, duruyor.
Kâinat yaratılalı beri, her şeyin sahibi olan Allah’ın gönderdiği binlerce peygambere rağmen, insan topluluklarının sık sık azması, sapması, bencilleşmesi, fıtrata isyan etmesi gibi nice hadsizlik örnekleri yaşandı.
Ve bu hadsizlikler sonucunda Yüce Allah’ın gazabıyla nice sapkın topluluklar helak edildi. Nuh kavminden Lut kavmine… Âd kavminden Medyen halkına kadar, sayısını dahi bilemediğimiz, istikametini yitirmiş, fıtrata isyan etmiş nice kavimler, çeşitli afetlerle yok edildi.
Elbette bunlar, kibirli İblis’in sözde başarı hanesine yazılanlardı. Başarı sayabiliriz; çünkü İblis o toplulukları kışkırtıp saptırmıştı.
Buna karşılık, Yüce Yaratıcı’nın, “Benim ihlasa erdirilmiş o has kullarım ki, senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün yoktur. Senin nüfuzun ancak peşine takılan azgınlar üzerindedir.” (Hicr Suresi 42. Ayet) sözü, her türlü kötülüğün, azdırmanın, saptırmanın üzerinde olagelmiştir.
ESARET, ÖZGÜRLÜK DİYE PAZARLANIYOR
İblis’in azdırdığı topluluklar helak edilirken, fıtrata tâbi olan temiz topluluklar da her zaman ilahî buyruğun emrinde, İblis ve eniklerinin karşısında olagelmiştir.
Geçmişte yaşananlar bugün de tekrarlanıyor. İblis’in eniklerinin işi bu kez daha kolay. Bir kere, geleneksel medyanın büyük bölümü ve sosyal medyanın kahir ekseriyeti onların kontrolünde. Sermaye ve finans tamamen onların elinde toplanmış… Moda denilen gayya kuyusunu onlar şekillendiriyor; Âdem’in torunlarına istedikleri kıyafet, aksesuar ve makyajı dayatıyor, birçoğuna da kabul ettiriyor.
İblis, isyanında söylediği gibi; sapkınlığı, azgınlığı, her türlü haz ve tutkuyu insan nefsine şirin gösteriyor. Egoları şişiriyor, tahammül edilemez bir rekabete sokuyor, nefsi iradesini aşmış insan müsveddelerini…
Egosu şişirilmiş, çevresindeki herkesten daha üstün, daha ayrıcalıklı, daha ileri, daha müreffeh ve daha çok şeye sahip olma hırsıyla bilenmiş zavallı insancıklar, farkına bile varamadan kölesi haline getirildikleri tutkularının peşinden, adeta boyunlarından zincirle çekilirmişçesine koşturuyor. Maalesef bu tutsaklığı da ‘özgürlük’ sanıyor. Çünkü öyle pazarlıyor, İblis ve enikleri.
Dünyanın hiçbir yerinde boş durmuyor bu kötülük imalatçıları.
Eğitim alanına dalıyor; çocuklarımız daha 5-6 yaşından itibaren, etrafındaki arkadaşlarını bir rakip, adeta yenilmesi gereken bir düşman gibi görmeye başlıyor. ‘Daha kaliteli eğitim’ adı altında bir fetiş pazarlaması yapılıyor; aileler de, güya evlatlarının geleceğini kurmak adına, onların ruhlarının ve insanlıklarının katledilmesine çanak tutuyor. Üstelik bunu yaparken, aile bütçelerini de yerle bir etmekten kaçınmıyor.
GELİNEN SON NOKTA: LGBT VE EKLENTİLERİ
Sanat alanına dalıyor, İblis’in enikleri… Çıkıntılığı, toplumla zıtlaşmayı, yaratılışa isyanı adeta ‘sanatın gereği’ gibi pazarlıyor. İster Hollywood mahallesi olsun, isterse bizim sanat mahallesi olsun, İblis’in çizdiği yoldan ilerlemeyenler, derhal linç ediliyor; mahalleden kovuluyor.
Tıpkı kavminin Hazreti Lut’a söylediği; “Sen aşırı temizsin. Seni buradan kovarız…” tehdit sözlerini hayata geçiriyor, sanat sokağının azgınları.
Kadın-erkek ilişkileri alanına bodoslama giriyor İblis’in enikleri… Tesettürün kötülenmesiyle başlayan süreç, ‘kadın hakları’ kisvesi altında bir ‘erkek düşmanlığına’, oradan da kadın-erkek çatışmasına evrildi.
Ve nihayet, tüm dünya milletleri, bir ‘cinsiyetsizlik dayatmasıyla’ karşı karşıya getirildi. İşte LGBT ile başlayıp, daha arkasına hangi sapkınlığın ekleneceği belirsiz bir noktaya sürüklenmek isteniyor, Âdem’in evlatları.
Netanyahu gibi, İblis’in has eniklerinden birisi, eline bulaştırdığı 40 binden fazla masum insanın kanıyla gidip ABD Kongresi’nde konuşabiliyor. Yetmiyor, dakikalarca ayakta alkışlanıyor. Ve bu ahlâksız, çirkin, zalim tiyatro, salonu dolduran yüzlerce yüzsüze karşılık tek bir ‘insan’ tarafından protesto ediliyor.
Paris’teki olimpiyatların açılışı, İblis’in eniklerinin gövde gösterisine dönüştürülüyor. Küresel yerleşik düzenin ciğerlerine kadar nüfuz etmiş olan İblis ve yardımcıları, Âdem’in evlatlarını azdırmak, ahlâksızlığa özendirmek, yoldan çıkarmak ve saptırmak için hiçbir fırsatı ıskalamıyor.
HERKES KENDİ İMTİHANINDA
Neticede, tüm bu sapkın ve fıtrata aykırı kışkırtmalarla, İblis’in enikleri, Yüce Allah’ın gazabını artırarak, akıllarınca O’nu ‘kıyameti vaktinden önce koparmaya’ zorluyor. Oysa düşünmüyorlar ki; Allah dilemezse, sivrisinek bile kanadını çırpamaz.
Eğer Yaratıcı, bu azmış ve sapmış İblis eniklerine, sapkınlıklarında devam izni vermişse, bunun mutlaka, O’nun yaratış kanunlarına uygun sebepleri, hikmetleri vardır.
Elbette doğrusunu Allah bilir. Biz, yaşananlardan ve gözlediklerimizden anladığımızı söyleyelim:
Yaratılışa isyan edenler, azgınlıklarında dibe ulaşsın ve daha çok cezayı hak etsin… İman cephesinde saf tutanlar da şer karşısındaki imtihanlarını başarıyla versin…
Tanık olduğumuz haksızlıklar, çirkinlikler, zulümler, ahlâksızlıklar, namussuzluklar, hadsizlikler gerçekten tahammül sınırlarımızı zorluyor. Biz yine de umudu yitirmeyelim. Allah’ın kontrolü dışında hiçbir şey yürüyemez. Sadece safımızı doğru tutalım, kendi imtihanımızdan yüz akıyla çıkmaya gayret edelim. ‘Zafer’le değil, ‘sefer’le yükümlü olduğumuzu da unutmayalım.
Allah’tan başka galip yoktur.