Dünyanın iklimini biz değiştirdik. Hor kullandık doğanın verdiği nimetleri. İsraf ve savurgan davrandık kirlettik doğayı. Piknik yaparken bırakıp gittik atıklarımızı. Denizlerimizi çöp tenekesi sandık. .Allah ne verdiyse salladık denize. Araba lastiğinden tutun da inşaat atığına kadar yığdık denizlerin içine. Denizlerimiz de Nehirlerimiz de ne balık bıraktık ne de karada yaşayan canlı varlık. Bunlar hep bizim doğaya karşı tutarsızlığımızdan vurdumduymazlığımızdan neme lazımcılığımızdan kaynaklandı.
Üstüne üstlük Devletin denetim organlarının yetersizliği ve bu konuda duyarsız davranmaları sonucunda olan oldu. Doğa intikamını almaya başladı. Evet, dünyanın iklimini biz değiştirdik. Aç gözlülüğümüz değiştirdi. Orman içlerine evler, oteller yaparak ağaçları keserek, doğanın dengesini bozarak yaptık bunu. Hiç disipline olmayan kural tanımaz ve geleceğimizi düşünmeden yaptığımız davranışlarımızın sonucudur bu gün yaşananlar.
Gezegenimizin tüm evrimi boyunca kayda geçmiş olan en yüksek karbondioksit oranlarına günümüzde ulaşmış bulunuyoruz. Gezegenimizde yaşayan tüm insanların düzensiz ve sorumsuz faaliyetleri sonucunda var olan iklim değişikliklerini yaşıyoruz. Şayet bu yüzyılın sonuna kadar iklim değişimine neden olan sorunlara el atılmaz kalıcı çözümler üretilmez ve kuralları konmazsa gelecek yılların sıcaklık artışları 3 ile 12 santigrat arasında olacağı bilim kurumlarınca belirlenmektedir.
TEMA vakfının belirlemelerine göre iklim değişikliği risklerinin en belirgin sonucu kentsel alanlarda yoğunlaşıyor. Son günlerde İstanbul’da yaşanan felaket de bunun örneğidir. Bunun en başta gelen sonuçları da artan sıcaklık oranları ani hava değişimleri ile gelen sel felaketleri, suların kirlenmesi, deniz seviyesinin yükselmesi sonucunda sularda ki asit oranının artışı ile ortaya çıkan kirlenme ve bunun tetiklenmesi ile meydana gelen gıda ve tarım alanlarında ki şartların bozulması geliyor.
Bütün bu olumsuz gelişmelere dur denmediği ve tedbirler alınmadığı takdirde insanlık yaşamının zora gireceği yetkililer tarafından dile getirilmektedir. Sadece yaşam tarzımızda değil, ani iklim değişimleri sonucunda tarım alanlarında kentlerde meydana gelen ekonomik kayıplarda söz konusu olacak. Şehirlerimizde yanlış ve çarpık yapılaşma sonucu ortaya çıkan, şehir düzenlemelerinin atar damarlarını oluşturan kanalizasyon ve benzeri alt yapıların tahribata uğraması, zor da olsa işleyen trafiğin yaratacağı olumsuzluk sonucu ekonomik kayıpları da beraberinde getirecektir.
Dünyamızda ki bu olumsuz iklim değişimlerine dur demek yine bizim elimizde. Hep birlikte karar odağı oluşturarak yaşanan bu olumsuz iklim değişimine karşı ortak tavır almamız gereklidir. Çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakmak istiyorsak, çevremizde ve tüm dünyada doğal dengeyi koruyacak tedbirleri almamız gerekir. Alacağımız tedbirler arasında öncelikle enerji kaynaklarımızı ve buna bağlı teknolojimizi güneş enerjisine, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlendirmek zorundayız. Fosil yakıt kaynaklarımızı en aza indirgeyerek azaltmalı, israf edilen ve kirletilen su kaynaklarını, Tarım Orman yataklarını ıslah ederek geliştirmeliyiz.
Bunları sağlayacak irade ve siyasi güç vardır. Siyasi lokomotifin bir an önce harekete geçmesi gerekir. İradenin seyirci kalması ve her gerçekleşen felaketi fıtrata bağlaması kabul edilemez. Bilimsel verilerin ışığında kolektif bir çalışmayla Üniversitelerin, Kurum ve kuruluşların, Odaların ortak dayanışma ve planlamaları ile yol alınmalıdır. Bir yandan kentlerimizin alt yapı sorunlarını güçlendirirken yeni yeşil alanlar oluşturarak bunu koruyan ve denetleyen organizasyonları kurmalıyız. İklim değişikliklerine neden olan sera gazlarından yayılan Emisyon oranlarını düşürmeliyiz.
Siyasi gelecek sağlamak uğruna ithal edilerek yardıma muhtaç diye dağıtılan kömür ve benzeri katı yakıtlara pirim vermeyen bir anlayışla, kentlerde ki konut gelişimini ıslah ederek fosil yakıt tüketiminden uzaklaşmamız gerekir. Kentlerimizi kuşatan gecekondu kuşağının oluşumuna göz yumulmamalıdır. Sağlıklı uydu kent bölgeleri oluşturularak bu bölgelerde kirliliğe neden olan fosil yakıtların önüne geçilebilir.
Maden cevheri arayacağım, taş ocağı işleteceğim diye orman içlerinde ki yapılaşmalara ve yarattığı tahribata izin verilmemelidir. Bütün bu olumsuz ve vurdumduymaz gelişimlere dur denmedikçe aşırı iklim değişiklikleri normalimiz olmaya devam edecektir. Küresel nüfus artışı ve göç dalgaları iklim değişikliklerini tetiklemektedir. Ortaya çıkan nüfus yoğunluğu buna bağlı olarak artış gösteren araç sayısı ve hayvan sayısında ki artışlarının çıkardığı gazlar sonucunda meydana gelerek oluşan sera gazları iklim değişikliklerinin nedenlerindendir.
Çözüm bu bozulmayı yaratan insanın kendisi olduğuna göre, bu olumsuzluğu giderecek olan da yine insanın kendisidir.