İmam hatipli olmak

Sefer Aşır Eraslan

Bir öze bağlı oluşun, bir geçmişi yaşatmanın yanında aynı zamanda geleceğe “zaman bende, mekan bana emanettir “bakışı ile bakanların yetiştiği yerdir İmam Hatip. Bizim Okul diye yazmıştım bir müddet evvel. Yine mutmain olmakta sıkıntıları olan bir arkadaşım, “neden İmam Hatipli diye yazmadın” diyor. Bizim Okul başka yerde yok da ondan. Bizim okul denildiğinde de başka mana çıkmaz da ondan.

İmam Hatip Okullarının kuruluş yıldönümü vesilesiyle düzenlenen törende Sayın Cumhurbaşkanı ayakta selamlıyordu gençleri. Bakınız şu manzaraya ki bir zaman okula alınmayan, kovulan insanlara şimdi devlet en üst seviyede selama duruyor. Aslında bu konuda yazmayı pek sevmiyorum. Çünkü imam hatipli olmanın revaçta olduğu, imam hatipli olmanın pirim yaptığı, imam hatipli olmakla parsayı kapanların meydanları doldurduğu bir zamanda bu mevzuda yazmanın benzer bir çağrışıma sebep olmasından endişe ederim, haya duyarım.

İmam Hatipli olmakla iftihar ederiz. Orta öğretim denetimlerinde bir müfettiş geldi okulumuza. İdareciydik. Önce bizimle bizim kişisel dosyalarımız üzerinde inceleme yaptıktan sonra konuşmaya başladı. Bana “Hocam siz İmam Hatip çıkışlısınız değil mi?” dedi. Cevabımız elbette “evet” oldu. Hem de dahası vardı. “Hem de iki yıl imamlık yaptım” dedim. Ses etmedi ama demek kafasının bir kenarına yazmış Seyfi Efendi. Teftiş tamamlandıktan sonra gideceklerken yine idarecilerle son toplantıyı yapıp gidecekken tek tek konuştu. “Hocam Sefer Bey siz İmam- Hatip çıkışlısınız değil mi” dedi. Ben de “yüksek sesle “evet hocam hem de iki yıllık imamlığım var” demiştim. “Niye kızıyorsunuz hocam, bunda ne var” dedi. “Evet bunda çok şey var. İlk geldiğinizde de aynı soruyu sordunuz aynı cevabı verdim, bildiğiniz halde neden hala en son mezun olduğum okulu değil de İmam Hatipli” oluşumuz soruyorsun” demiştim. Sivaslı olan bu adam gibi niceleri nice masuma gücü yettiği oranda haksızlık ettiler. Bana o yıl 89 puan vermişti. Daha fazla vermesi gerektiği halde buna mayası müsaade etmemiş, onun da gücü ancak bu kadarına yetmişti. Yine bir başka sınıf öğretmeninden müfettiş olan, başkasının eserine kendi isimlerini yazdırarak, hayali başarı belgeleriyle doldurarak müfettiş olan bir başkası güdük adam da aynı iç kuruntusuyla aynı sonucu çıkarmıştı.

Sayın Cumhurbaşkanı, “kimse zorla İmam-Hatipli yapılamaz” diyordu. Evet zorla İmam Hatipli yapılamaz, olmaz ama zorla İmam hatip’ten alınır kovulur veya ikna edilir. Yıl1968 İmam Hatip’te 68 kuşağını en bıçkın gençlerinden bir adam vardı derslerimize giren. Çiçekdağlı Mehmet Ali Temel. Tam bir davasının adamıydı. Beni de derslerim iyi olduğundan bir başka severdi. Türkçe, Tarih, Coğrafya, Yurttaşlık Bilgisi ve Beden Eğitimi derslerimize girerdi. Onun derslerinden hep10 tam not alırdım. O da bizi ayartmak için kendi derslerinden iftihara geçenleri ayrıca ilan ederdi. Ben de vardım elbette o listede. Bana ısrarla “bu okul sana göre değil gel seni Kale Ortaokuluna kaydettireyim” derdi. Lale Camii yakınlarında otururduk. O da çok kısa zaman önce yıkılan sarı badanalı bir evde otururdu. Babam rahmetliye “bu çocuğu buradan al Kale’ye verelim. Hem meslek dersleri iyi değil diğer dersleri süper” demiş. Kale Ortaokulu en değerli okul o zaman. Babam rahmetli de, “Ben onu Kur’an okuması için oraya gönderdim asla olmaz. Kale’de okuyan çok, bu da İmama-Hatip’te okusun “demiş.

İmam Hatipler arka bahçe olduktan sonra kalitenin azaldığı muhakkak. Sıkıntıların, düşmanlıkların, zulme varan ayrımcılıkların başlaması yine bu arka bahçe olduktan sonra başlar. Çünkü bu zamandan sonra yetişenlerin ekseriyeti “partizan” olarak yetişmiştir. Gül bahçesiyken yetişenler ile arka bahçede yetişenlerin arasında dağlar kadar fark vardır. Bir defa hayatın ilerideki safhalarından raydan çıkmamış, azıtmamış, yoldan çıkıp nankör olmamıştır eskiler. Arka bahçeye bazen bir fil girmiş tarumar edip çiğnemiş. Bazen bir zalim tanklarla yolunu kesip, önünü kesip hırpalamış, bazen gördüğü eziyetler karşısında ne hayattan kopmuş, ne davasından sapmış, ama oradan oraya savrulmuştur. En rahat zamanı bu zamandır. Bu zamanı kötüye kullananlar da az değildir. Ne arka bahçe olmaya, ne de has bahçe olmaya taliptir İmam- Hatipli. Sadece var oluşu gereği olan gül bahçesi olarak kalmaya razıdır. Yeter ki oyunlar oynanmasın üzerlerinde.

Milli değerlerine saygılı, milli kültürüne sahip nesiller elbette bazılarını rahatsız edecektir. Zaten düşmanın olması daha hesaplı davranmaya, daha çok çalışıp düşmana yem olmamaya sebep olacağından düşmanın varlığından mutlu olmalıdır. Kendisini zapt-u rapt altına almaya, tedbirli olmaya sevk eden bu varlık düşman da olsa iyi ki vardır.

Eski İmama Hatipler kalite sembolüydü. Hangi kolejde vardı üç tane yabancı dil(Arapça-Farsça-İngilizce), altı tane tarih dersi ve modern bilimler, tabii bilimler, dini ilimler. İmam-Hatipli olmak başkalıktır derken başkalaşıp ruhsuzlaşıp maddi bağımlısı madde avcısı, madde müptelası olmamalıdır.

Mehmet Akif, ”Gençlerde olması gereken bir marifet diğeri fazilet”der. Marifet matematik, fizik, kimya tabii bilimler, marifet ise din, iman ahlak kültürdür. İkisi de İmam Hatiplide vardır olmalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.