Hırslı ve sabırsız olarak yaratılan insan gerek doğru ve gerekse yanlış kendi istek ve düşüncelerinde gereğinden fazla hatada ısrarcı olma olan ‘İnatçılık’ İslâm ahlâkını taşıyan insana yakışmayan bir haldir.
İnatçılık hatada ısrar huyundan geçerek nefsini kontrol altına almalı, dini eğitim sürecinden geçerek bu özelliklerini dengelemeli ve böylece ruhsal psikolojik hatalıklara düşmekten korumalıdır. İnat, hatada ısrar olduğu gibi, hakta ısrar olarak geniş bir anlam içerir.
Hatada, inatçılığın sebepleri ; İlimde mağrur olma, tuttuğu (parti, takım, ırkçılık, etnik yapı, ideoloji, İslam dışı insanları sevme ve taraftarlığını anlatma) yaptığı yanlışlar, bağımlılıklar (alkol, sigara, esrar, televizyon, teganni, isyan ve subliminal olan şarkı sözleri, her türlü , oyun, malayanilik v.b.) kin, nefret, kibir, gurur, ucub, nefsin cimriliği, hırs, ,küsme, öfke, galip gelme, zulümle menfaat temin etme, ayet ve hadislere, ibadetlere karşı duyarsızlık, suçunda ısrar ve cahilliktir.
Ehli sünnet din alimlerinin bilgisinden yararlanmak yerine İslam’a zarar veren yazarlar ve ateist yazarların görüşü ile nefsin hastalığı olan inatlarına devam ederek hayatlarının faydasız işlerle tüketmesi sonucu insanlar tarafından ayıplanacağı ve utanacağı, ahrette Rabbımızın huzurunda ak etmeyen bu davranışını bildiği halde bu davranışından vazgeçmemesidir. Küfürde ısrar, hayra karşı gelmeyi engelleme sonunda haddi aşma saldırganlık, hırçınlık, olup, haklara tecavüzde bulunmak; Hakk'a karşı hep şüpheci olmak veya başkalarına şüphe oluşturmak ve şüphe duyurmak; Allah'ı bırakıp başka şeyleri ilâh edinmek gibi kötü özellikler cehenneme atılma nedenlerindendir. Hırs hiçbir insanı selamete ulaştırmamış, hırsına kapılan her insan felaketlere sürüklenmiş, hüsrana uğratmıştır.
İnadıyla başta zamanı olmak üzere, itibarını, saygınlığını ve daha birçok şeyi kaybeder. Kendi sözlerinin olması için ellerinden gelen her şeyi yaparlar, doğruya yaklaşmaması nedeniyle çevresindeki insanların kalplerini kırar, bulunduğu her ortamda huzursuzluğa sebep olur. Dünyasını kendisine zehir ettiği gibi Ahretini de perişan eder.
Allah (c.c.)’ın ayetlerini inadına inkar edenler, inatta ısrar edenlerin, zulme dayalı menfaati yaşama isteği inanan insanların yaşamına zararı olur.
Yüce kitabımızda ;"Eğer dönerlerse (Allah'ın emrine uymaktan ve Resul'ünün gösterdiği yoldan yüz çevirirlerse) bilsinler ki. Allah kâfirleri sevmez (onların ne tövbelerini kabul eder ve nede günahlarını bağışlar)" (3. 32)
İblis kendini büyük görüp Allah c.c.'in Büyüklüğünü emrini kabul etmediği için iblisin tövbesini kabul etmemiştir. Buna karşılık Hz. Adem a.s. ve eşine tövbe etmeyi ilham etmesi Araf suresi 23’de; ; Ey Rabb'imiz! Biz kendi kendimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen, hiç şüphesiz hüsrana uğrayanlardan olacağız" hemen, günahlarını itiraf etmeleri, pişmanlık duymaları ve kendilerini suçlamasından nedamet ve gözyaşı dökmeleri sonucu; tövbelerini kabul edildiğini ve (Zümer Sûresi. 53) "Allah\'in rahmetinden sakin ümit kesmeyiniz") Allah c.c.'nin rahmetinden ümit kesmemişlerdir.
Şeytan ne günahını itiraf etmiş, ne yaptığına pişman olmuş, ne kendini suçlamış ve ne de tövbe etmeye yönelmiş, üstelik de Allah c.c.'in rahmetinden ümit kesmiş, kendini beğenmiştir.
Her kim ki, tutumu şeytan gibi olursa tövbesi kabul edilmez. Buna karşılık günah isledikten sonraki hali Hz. Adem a.s. gibi olanların tövbelerini Allah c.c.) kabul eder. Nefsin arzuları olan her günahın affedilmesi umulur, ama kendini beğenmişliğe dayanan hiç bir günahın affedilmesi beklenemez. Hz. Adem a.s. kusuru nefsi arzularına dayanıyorken şeytanın günahı ise kendini beğenmişlikten ileri geliyordu.
Şeytan insan şeklinde gelerek bir gün Hz. Musa a.s. sorar: ‘’ Allah (c.c.'in kendisine elçi olarak seçtiği ve zaman zaman konuştuğu kimse sen misin?’’
Hz. Musa ‘’ Evet, fakat sen kimsin ve ne istiyorsun’’ diye sorar.
Şeytan kendini tanıtmadan Hz. Musa a.s. şu teklifte bulunur, ‘’Allah c.c.na bildir ki yaratıklarından biri senden tövbesinin kabul edilmesini diliyor.»
Bunun üzerine Allah c.c.'dan Hz. Musa a.s. su vahiy gelir: ‘’Ey Musa, ona de ki, senin hatırın için dileğini kabul ediyorum. Yalnız ona Hz. Adem a.s.'in kabrine secde etmesini söyle. Eğer secde ederse tövbesini kabul ederek günahlarını bağışlayacağım.’’
Hz. Musa a.s. vahyi şeytana bildirince o küplere biner, eski büyüklenme edasını yine takınarak söyle der:
‘’Ey Musa! Ben ona cennette iken secde etmemiştim de simdi ölüsüne mi secde edeceğim.’’ Diyerek inatçılığını sürdürür. Şeytan’ vesvesesinden kurtulmak istiyorsak. Allah c.c.' emirlerine sımsıkı sarılıp, ona sığınmalıyız.
Hakta ısrar ve inat vardır. Sahabe efendilerimizin müşrikler tarafında yaptıkları işkencelere karşı, tahkiki imanları ile mutede 3000 kişilik sahabenin 100.000 kişilik Roma ordusuna karşı yaptığı zaferde inatçılığa örneklerden biridir sabır, acıya katlanmak, bedene uygun düşmeyen hallere telâş göstermeksizin karşı koymaktır. Bunun karşıtı sabırsızlıktır. İnsan yaşadıkça birtakım acı olaylar karşısında kalır. İşte bunlara karşı sabretmek gerekir.
Sabrın başlangıcı her ne kadar acı ise de sonucu tatlıdır. Sabır, insana birçok faydalar sağlayıp, hayırlı sonuçlara ulaştırırken; inat felaketleri getirmekte, pişmanlık ve ayıplanmaya sürüklemektedir.
Şecaât, yiğitlik, kahramanlık, kalp metinliği, gerektiğinde tehlikelere atılabilme özelliği demektir. Hak yolunda mukaddesatı korumak için gösterilen yiğitlik ve bu alanda inatçı davranmak övülen bir davranış biçimidir.
Sa'y, çalışmak, bir maksadın elde edilmesi için gereken gücü içten gelerek Allah c.c.görüyor gibi harcamaktır. Karşıtı gevşeklik, miskinlik ve umursamazlıktır. Müslüman doğru bildiği yolda gücünün yettiğince gayret göstermek bir bakıma inatçı davranmak sûretiyle hayatını şekillendiren insandır.
Sebat, sözde durmak, verilen sözü yerine getirmek, bir işte, bir inançta veya bir düşüncede kararlı bulunmaktır. ‘Hak bilinen davada kararlı olanlar başarılı olurlar’ Hayırda ve hakka bağlı olan işlerde sebat etmek bir fazilettir. Faydasız olan boş şeylerde sebat göstermek ise aklın noksanlığına ve insafın yokluğuna delâlet edeceği için büyük bir kusurdur. Azim, bir işe kesinlikle niyet etmek, bir işi yapmaya kalbi bağlayarak yönelmektir. Karşıtı, ‘tereddüt ve terahi’ yani geciktirmedir. Haklı gayeler uğrunda azimli olmak İslâm ahlâkının göstergesidir.
Metanet, sağlamlık, dayanıklılık manasına gelir. Deyim olarak, insanın fikrinde sabit olması, tutumunda kuvvetli ve inancında köklü bulunması demektir. Bunun karşıtı, gevşeklik ve kuvvetsizliktir. Hak uğrunda metanet göstermek Müslüman karakterinin temel vasfıdır.
Peygamber (s.a.v.): “Size Cennet ehlini haber vereyim mi?” buyurdu. Sahabeler: Evet, dediler. Allah Resûlü, “ Zayıf olan ve halk tarafından zayıf görülen her mümindir. (Cennetliktir). Allah'a yemin etse, muhakkak ki Allah onu yemininde doğru çıkarır” buyurdu. Sonra da: “Size Cehennem ehlini haber vereyim mi?” buyurdu. Sahabeler: Evet, dediler. Allah Resûlü (s.a.v.): “Her katı yürekli, düşman ve kibirli kimsedir, buyurdu.” (Mücadelede ısrar edeni Allahü teâlâ sevmez.) (Buhari) (Haklı da olsa, münakaşayı terk etmeyen, hakiki imana kavuşamaz.) [İbni Ebiddünya] (Akıllı şu kimsedir ki, açıkta yapınca utanacağı işi gizli yerde de yapmaz) buyurdu.
Kuranda inat ile ilgili ayetlerde; İşte Âd kavmi buydu. Rablerinin âyetlerini bile bile inkâr ettiler ve peygamberlerine isyan ettiler. Başa geçen her zorbanın emrine uyup arkasından gittiler.( 11:59) (Peygamberler, düşmanlarına karşı) fetih istediler ve her zorba inatçı hüsrana uğradı. - Ardından da Cehennem vardır, orada kendisine irinli su içirilecektir. ( 14:15,16) (Allah iki meleğe buyurur ki"Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü!) Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verecek olabilen kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar (67:21) Firavun, kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu. (43/54)
“Bilgisizliğin en büyüğü, kendini beğenmektir.” İnat, (isabetli) görüşü çekip çıkarır. Hz. Ali r.a “Ey insan! “İnsanın yüreğine az olsun, çok olsun bir defa kibir girecek olursa, bu kibir ne miktar girerse, aklı da o miktar da azalır.” İmam Muhammed’ül Bakır “Büyük görünme, küçülürsün.” Said Nursi “Bilinmelidir ki; sebebi, nefsin azgın arzuları olan her günahın affedilmesi beklenebilir. Fakat sebebi kibir olan günahın affa beklenemez. Nitekim şeytanın başkaldırmasına sebep kibri olduğu için affedilmemiştir.” Gazâlî
Daha ne zamana kadar giydiğinle gururlanacak, eteğini yerde sürümeye devam edeceksin? Üzerinde kibir ve gurur ile dolaştığın yerler, bir müddet sonra taşını, toprağını üzerine bindirecek, seni altında çeşitli azap ile kıvrandıracak, senin ağırlığının birkaç katı ile bağrını ezecektir.” Zemahşerî
“Mal ve mülke olma mağrur, Deme var mı ben gibi! Bir muhalif yel eser, Savurur harman gibi. İmam Rabbani
Ecel gelip insan son anlarını yaşarken dünya ile şuur bağlantısı kesilecek, sekerat (ölüm sarhoşluğu) hali yaşanacaktır. Ölüm den sonra insanlar, diriliş borusu çalıncaya kadar kabir (berzah) âleminde kalacaklar, dirilişten sonra mahşerde toplanacaklar, dünyada göremedikleri bir kısım gerçekleri (gayb âlemine ait olayları, melekleri, şeytanları) açıkça görecek, Kur'an'ın söylediklerinin doğru olduğunu gözlemleyerek anlayacaklardır.
Sonra yanlarında bir "sürücü melek" (âdeta zaptiye, jandarma) bir de "tanık" (yazıcı melek veya amel defteri) ile teker teker ilâhî huzura alınacak, suçu başkalarına (meselâ şeytana) atmak suretiyle yapacağı savunmaya cevap verilecek, insanlar neyi hak ettiklerini anladıktan sonra cehenneme veya cennete gireceklerdir.
Cehenneme gireceklerin yüzlerine karşı hüküm okunurken hangi suçlardan ve günahlardan dolayı bu cezayı hak ettikleri ibret verici bîr üslûpla açıklanmaktadır: Küfür ve inkârda inat ve ısrar etmek, iyiliği engellemek, hak tanımamak, hakka tecâvüz etmek, insanların inançlarım sarsmak için faaliyet göstermek, hepsinden ağır olarak da tevhid inancından sapmak, Allah'a ortak koşmak.
Dünyada, yolcu gibi yaşa, öleceğini unutma.
Vaktin kıymetini bilip gece-gündüz ilim öğren! İlim, ibadet içindir. Kıyamette işten, ibadetten sorulur, çok ilim öğrendin mi diye sorulmaz. İş ve ibadet de ihlas elde etmek içindir. Bir kimsenin veli olduğu; tatlı dili, güzel ahlakı, güler yüzü, cömertliği, münakaşa etmemesi, özürleri kabul etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır.
Selam ve duayla…