İntihar, İslâm'ın haram kıldığı ve insanın kendi kendisini öldürmesi, başka birisini öldürmesinden daha büyük bir cinayet olup, büyük günahlardan birisidir.
İmanlı insanlar, böyle fâni ve geçici şeyleri, seçmeyerek elem ve keder sanarak onların altında ezilmezler.
Mü'min kaldığı dünyevî bir hâdisenin zorluğuna tahammül edemeyip böyle büyük bir günahı işlemeye teşebbüs etmemeli, dünyanın en büyük ve en kötü hâdisesi bile, âhiret mes'elesi yanında büyük sayılmaz, korkutucu olmaz. Dünya nasıl olsa fânidir, gelip geçicidir. Bu gün dayanılmaz zannederek intihara insanı zorlayan hâdiseler, bir müddet sonra aslında hiç o derece üzülmeye değmediği ortaya çıkabilir, zamanla unutulur, yerine yeni mes'eleler zuhur eder. Sabrın, musibetin geldiği ilk anda gösterilmesinin hikmeti de buradadır. "Bu da geçer yahu!.." diyerek sabır gösterirler, sabrın sevabını kazanmaya çalışır.
Böylece o musibetli hâli haklarında rahmete çevirirler. Seyredilen filmler, şarkı sözleri, bir takım gençleri, Avrupa'nın her türlü kötülüğüne özendiriyor. Müslüman anne ve babadan doğan çocuklarında böyle filmler ve şarkı sözleri subliminal oluşturmakta, İntihara teşvik etmektedir. Evlerde İslami derslerin olmaması sonucu ruhsal psikolojik duruma düşmesi asıl nedeni görülmektedir. Şeytanda bu dinlemeler etkilenmeler sonucu buradan, Devlete, ailesine, anne babasına eşine, işyerine, arkadaşlarına, kızması yaşamadaki sıkıntılara karşı katlanamaması, sonucu vesvesesiyle insanı işgal ederek o eylemi gerçekleştirmeyi yapacak olanı ikna eder.
İnsan vücûdu, emanettir. Verilen organlar ve yiyeceklerle ahreti kazanma için dünyada geçici bir bineğidir. Allah'ın binasıdır. O bina içine ruhu veren Yüce yaratıcımız, ölüm ayetleri ışığında, beden dünyada kalmak üzere ruhunu geri alacaktır. İnsanın kendi vücuduna cüzi iradeyle, iyi ve kötüyü yapacaklarıyla ve nefsinin arzularına uyup uymamasıyla sorumludur.
İntihar hakkında Peygamber Efendimiz (sav) de pek çok ikazlarda bulunmuş ve Müslümanları buna tevessül etmekten şiddetle men etmiştir: İntihar edenin uhrevî cezası, intihar şekline uygun olarak verilir. Kalbinde îmanın zerresi olan bir kimse, böyle büyük bir günaha ve kötü âkıbete razı olmaz, kendini öldürmeye teşebbüs etmez.
Hayber Gazvesi sırasında büyük fedakârlıklar gösteren Kuzman adındaki birisinin, sonunda cehenneme gideceği Hz. Peygamber (asv) tarafından haber verilmişti. Bunun üzerine Ashab-ı kiramdan Huzâî Eksüm, Kuzman'ı izlemiş ve O'nun, aldığı yaralara sabredemeyip, kılıcı üzerine yaslanarak intihar ettiğini görmüştür (Buhârî, Kader, 5; Müslim, iman, 179). Kuzman'ın ölüm şekli Allah Resulu (asv)'e iletilince şöyle buyurmuştur:
"İnsanlar arasında öyle kimseler vardır ki, dış görünüşe göre, cennet ehline yaraşır hayırlı işler yaparlar; halbuki kendileri cehennemliktir.
Öyle kimseler de vardırki, cehennemliklere ait kötü işler yaparlar, halbuki kendileri cennetliktir.
Can ve beden insana emanet olarak verilmiştir. İnsan bu emanetleri korumakla görevlidir. Aksi halde emanete hıyanetlik etmiş ve büyük bir vebal altına girmiş olur. Allah, her hangi bir cana kıymayı bütün insanlığın canına kıymak olarak ifade buyurduğu gibi (Maide, 5/32), “Kendinizi öldürmeyin” (Nisa, 4/29) ayetiyle insanın kendi canına kıymasını da kesinlikle yasaklamıştır: Bütün bu hayat geçici bir imtihan yeridir. Allah Teala Mülk suresinin ikinci Ayeti Kerimesinde "O, hanginizin daha güzel amel yapacağınızı denemek için ölümü de dirimi de takdir edip yaratandır." Buyurarak, buna göre hareket eden ve bir gün mutlaka vadesinin biteceğine inanan herkes, güzel işler yapmak suretiyle ebedi ve sonsuz olan Ahiret yurduna hazırlık yapar. İşte bu, büyük bir inanç, azim ve kararlılığı gerektirir. Böyle bir düşünce sahibi olan hiç bir kimse fani olan bir dünya için kavga etmez. Geçici olana kanıp ve aldanıp da hiç bitmeyecek olan bir ahretini göz ardı etmez.
Bu inanç, sıkıntı ve kederde olan insanlara da büyük bir rahatlama ve moral desteği sağlar.
“Muhakkak ki biz sizi korkuyla, açlıkla ve mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. O sabredenleri müjdele! Onlar ki, başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz." derler." (Bakara, 2/155-156) Her nefis ölümü tadacaktır.
Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. (ENBİYA/35)
İntihar edenler eğer o anda imansız gitmiş ise, diğer imansız gidenler gibi asla cennete giremez, çünkü cennet kâfirlere haramdır. Hüküm Allah’ındır ve Allah’ın hükmü mutlak âdildir. İmansız veya imanı zayıf olanlar intihar eder. Müslüman, intiharı düşünmez. Çünkü intihar, bir çare, bir kurtuluş değil, aksine tarifi imkansız azaplara kendini atmak demektir.
İntihar etmek, küfre yakın çok büyük günah olduğu için, ölürken dayanılmaz acılara maruz kalınır. Ölüm acısı, sanıldığı gibi bir an değildir. İntihar edince ahrette de daha büyük acılara girilir. Ahiret sıkıntıları dünya sıkıntıları gibi değildir. Çok ağırdır. Dünya sıkıntılarına dayanamayıp intihar eden, ölüm acısına ve ahiret sıkıntılarına nasıl dayanır? İntihar eden, dirilene kadar intihar acısını duyar. Kendini öldürmek, başkasını öldürmekten daha büyük günahtır.
Narkozlu hasta, ameliyat acısını duymadığı gibi, salih mümin de kurşun yağmuruna tutulsa, vücudu dilim dilim dilinse ölüm acısını duymaz. Hazret-i Yusuf’un güzelliği karşısında kendinden geçen kadınlar, ellerini kestikleri halde farkına varamadılar. Ölüm meleğinin güzel suretini gören mümine Allahü teâlâ acı duyurmaz.
Dinsizliğin ve inanç zayıflığının intihar üzerindeki etkisi büyüktür. Eskiden İstanbul’da yıllarca kalmış olan araştırmacı Fransız Dr. A. Bayer diyor ki: (Batı ülkelerinde insanların yalnız kalması, hayattan nefret etmeye, hatta intihara yol açmaktadır. Halbuki Müslüman Türkler arasında hiçbir zaman bu hâle rastlanmaz; medeni sayılan milletlerde çok sık görülen intiharı onlar bilmez. Müslümanlar, Allah’ın kendilerine bahşettiği varlığa tecavüzün, Allah’a karşı gelmek olduğuna inandıkları için, intiharı düşünmezler. Bunun için, intihar eden hiçbir İslam âlimi yoktur.)
İntihar etmek benim kaderimde, alınyazımda var ise, günahı bana ait olmaz demek yanlıştır. İnsanın cüzi iradesi ve de külli iradesi vardır cüzi irade kendi iradesiyle yapacağı işlerdir. Külli irade ise alınan oksijenle organların çalışması ölünceye kadar yenilen besinler, güneşin dünyanın gezegenlerin dönüşü mikro alemden makro aleme kadar planlanmış programlanmış külli iradedir. Kişi cüzi iradesiyle yapacağı tercihiyle ile sorumludur
Bir Müslüman intihar etmek için çok hap veya zehir içse, sonra pişman olup tövbe etse, Allah c.c. kalplere bakar hadisine göre af olabilir. (Allah tövbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.) [Bekara 37]
Ötenazi kelime olarak ölme hakkı demektir. Tedavisi mümkün olmadığı söylenen hastalıklarda, ilaç verip uyutarak veya başka şekilde, insanı veya hayvanı öldürmek demektir. Batılılar buna, acı çektirmeden öldürme diyorlar. Ölüm acısının dehşetini bilmedikleri için böyle yanlışlıklar yapıyorlar. Ölüm acısı, dünya acılarının hepsinden daha acıdır. Bir kâfir, uyku hapı içerek veya narkozla her tarafı uyuşturulduktan sonra da ölse, çok şiddetli olan ölüm acısını duyar.
Kişinin dünyada kaldığı her gün bir cennet müjdesidir. Yapacağı bir güzellik İnsanı başka boyuta koyabilir. O yüzden kişi ne durumda olursa olsun dünyada kalması onun lehinedir. Ahreti kazanmaya aday biri durumdadır. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Allahü teâlâya yemin ederim ki, ölüm meleğini görmek, bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir.) [Ebu Nuaym] Ölüm acısından bir damla, dağ üzerine konsa, dağ tamamen erirdi. Peygamber efendimiz, (Abdestli olarak ölen, ölüm acısı çekmez, çünkü abdest, imanlı olmanın alametidir) buyuruyor. Salih mümin, kurşun yağmuruna tutulsa, bu acıyı duymaz. Bir hadis-i şerifte, (Şehit, ölürken acı uymaz) buyuruluyor.
Cinayet de, yani insan öldürmek de, intihar gibi büyük günahtır. Belirlenen kilometre hızla giderken, arabasına devamlı bakım yapan, kaza yapıp da ölürse şehit olur. Belirlenen km dışında kaza yaparsa arabasına da bakımsızsa da katil olur.
Fatır suresinde; 6- Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmağa çağırır. Yasin suresi 60- "Ey Adem oğulları, ben size and vermedim mi ki: -Şeytana kulluk etmeyin, çünkü, o, sizin için apaçık bir düşmandır;"
Şeytan bizim düşmanımız olduğu bilinirken; Şeytan düşmanına kanmak, vesveseyle dediğini yapmak imana sığmaz. Böyle bir eylemi gerçekleştirenin karşına geçer bide keyfini ve sevincini artırmaya neden olur. Öyle ahlaklı olmalıyız ki, en büyük düşmanımız olan şeytan, yaptığı düşmanlıktan utansın!
İslâmiyet'in emrine uyan, dünyada da, ahrette de rahat eder. Sabrederek kazanmak varken, bir anlık öfkemize yenilip intihar gibi olaylara teşebbüs ederek hem bu dünyamızı, hem de ahretimizi kaybetmeyelim.
İslam alemine ve Anadolu okuyucularıma, Allah sağlık sıhhat afiyet huzur mutluluk versin.
Selam ve duayla…