İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder, fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böyle haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi. (Yunus 12)
NOT: İyi insana yaraşan, gerek sıkıntılı hallerde, gerekse refah hallerinde daima Allah’ı anmak ve ona dua etmektir Sadece musibet anında Allah’ı anıp refah anında unutmak, inancı ve iradesi zayıf olan, nefsani ve adi isteklerin karşısında ezilen ve yenilen acizlerin tutumudur.
İnsanlardan kimi Allah’a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir.) O, dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, ziyanın ta kendisidir. (Hac 11)
NOT: Bu ayet, dine kalbi bir inançla değil de, kendisine dünyevi bir fayda sağlayacağı ümidi ile bağlananları kınamaktadır. Nitekim, tefsirlerde nakledildiğine göre bu ayet “Earib” denen bir kabile hakkında nazil olmuştur. Bunlar Medine’ye hicret etmişlerdi. İçlerinden biri, bedeni sıhhatli olduğu, atları güzel kulunlar verdiği, karısı sağlıklı çocuklar doğurduğu, malı mülkü artığı zaman “Ne iyi ettim de şu dine girdim! Bu sayede çok şeyler kazandım!” diyerek sevinirdi. Durum tersine dönüp bir ziyana uğradığında ise, “Başıma bir yığın kötülük geldi !” gibi sözlerle dinden çıkardı.
İnsanların başına bir sıkıntı gelince, Rablerine yönelerek O’na yalvarırlar. Sonra Allah, katından onlara bir rahmet (nimet bolluk) tattırınca, bakarsınız ki onlardan bir grup yine Rablerine ortak koşuyorlar. (Rum 33)
İnsana bir nimet verdiğimiz zaman (Bizden) yüz çevirir ve yan çizer. Fakat ona bir şey dokunduğu zaman da yalvarıp durur. (Fussilet 51)
İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince; önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. (Ey Muhammed de ki: küfrünle biraz eğlenedur; çünkü sen, muhakkak cehennem ehlindensin) (Zümer 8)
Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O’na has kılarak (ihlasla) Allah’a yalvarırlar. Fakat onları salimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki (Allah’a) ortak koşmaktadırlar. (Ankebut 65)
İnsan hayır istemekten usanmaz. Fakat kendisine dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir. (Fussilet 49)
NOT: İnsanın istediği hayır; mal, sıhhat, refah gibi dünyalık arzulardır. Şer ise; fakirlik, mihnet sıkıntıdır
Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz. (Yunus 22-23)
Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman da yalnız O'na yalvarırsınız. Sonra da sizden o zararı giderdiğinde, içinizden bir zümre, hemen Rablerine ortak koşarlar! (Nahl 53-54)
İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, "Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler
Bunu onlardan öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi.(zümer 49-50)
Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O'ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider. O sizi kurtarıp karaya çıkardığında, (yine eski halinize) dönersiniz. İnsanoğlu çok nankördür.(İsra 67)