İnsanlar psikolojik hapisteler

Zafer Çam

Dünyanın sonu gelmiş gibi hemen hemen her dakika sosyal medyada korona virüsüyle ilgili birçok iddia ve haber dolaşıyor.

Haberler ise insanların süreçle ilgili kaygılarının günden güne artmasına sebep oluyor.

Herkes herkesten ve her şeyden şüphelenir duruma geldi.

İnsanlar artık topluluk içinde hapşırmaktan, öksürmekten de korkar oldu.

Bir araya gelmekten, selam vermekten kaçıyor.

Sarılma, öpüşme, tokalaşma artık yok oldu.

İki metre mesafe arayla duruluyor, maskesiz gezilmiyor.

Virüsün kendisinden ziyade ‘korkusu' ciddi boyutlara ulaştı.

Adını duyan ürperiyor.

Her an ölüme gidecek gibi insanlar tedirgin oluyor.

Her taraf dezenfektan ediliyor.

Lavabolarda sabunların her cinsinde konuluyor.

Temizlik gündemde inmiyor, kolonya dezenfektan ediyor.

Korona virüs tedbirleri git gide artarken, bütün eğlence mekânlarının, ibadethanelerin, okulların kapanması bu duruma pek alışık olmayan vatandaşları adeta eve bağladı.

Büyük illerde sokağa çıkma yasağı devam ediyor.

Bu hafta yine Ankara’nın sokakları, caddeleri meydanları  boş kaldı..

Dünyayı etkisi altına alan korana korkusu...

Kâbe’yi kapattı, Umreyi yasakladı. Hac ibadeti ertelenecek gibi görünüyor.

Ülke genelin de tüm ibadethaneler, camiler, mescitler cemaatsiz.

Cuma namazı geçici olarak durduruldu.

Ramazan ayı geldi hiç heyecanı yok.

İftarın topu bile sesiz.

Ramazan pideleri tatsız...

İftar sofraları renksiz…

Kadayıfçı, börekçi, baklavacı işsiz...

Teravi namazı camilerde yok.

Minarelerde ezanlar cemaatsiz.

Spor alanları ve salonlar kapalı…

Futbol çılgınlığı yok.

Tüm dünyada spor etkinlikleri iptal...

Olimpiyat oyunları ertelendi.

Çocuklar evde sessiz.

Yaş altmış beş üzeri ev hapsinde.

Meyhaneler, kumarhaneler, pavyonlar zincirli.

Lokantalar kapalı.

Çay ocakları, kafeteryalar kilitli.

Meydanlar boş, caddeler sesiz.

Sokaklar insansız.

Bugün kırk gündür insanlar psikolojik hapisteler.

Düşüne biliyor musunuz camileri, meyhaneler, lokantaları alış veriş merkezleri, futbol müsabakalarını kim kapalı tuta bilirdi.

Bakın kırk gündür hayatımızda bunlar yok.

Bunlar olmayınca da hayat devam ediyormuş.

Apartmanın içerisinde komşuya dahi merhaba demeden yaşıyoruz.

Aynı binada yan yana oturanlar komşusunun kapısı açmaya korkar oldular.

Öyle tedirgin oldu ki insanlar aynı asansöre binmez, ortak alanları kullanmaktan çekiniyorlar.

İnsanoğlu her şey alışıyor değil mi?

Şehirlere, caddeler, sokaklara,  dağlara, sığmayan insanlar üç odalı bir mutfaklı iki metre balkonda hayat sürüyor.

Hayat böylede devam ediyormuş…