Irkçılıkla mücadelenin son yüzyıldaki sembol ismi Amerika Birleşik Devletlerinde “doğmuş” ve orada “öldürülmüş” Malcolm X’tir. Diğer ismiyle yani Müslüman olduktan sonraki bilinen ismiyle Malik El Şahbaz.
Yukarıdaki paragrafta tırnak işaretiyle gösterdiğimiz iki kelime var. “Doğmuş” ve “öldürülmüş.”
Irkçılıkla mücadelenin sembol ismi Malcolm X, ABD’de Hristiyan bir aileden doğmuş ve 20 yaşında girdiği hapishanede tanıştığı Müslümanlardan etkilenerek Müslümanlığı seçmiştir. İşte bu tercihinden dolayı “öldürülmüştür.” İnsanları ırkçılığa karşı uyardığı ve tek Yol’un Allah’ın yolu İslam olduğunu tebliğ ettiği için öldürülmüştür. Mekanı cennet olsun.
Evet, Malcolm X bir siyahidir. Yani doğuştan siyah bedenli olarak Dünya’ya gelmiştir. Bu onun “tercihi değildir.”
Esasında kimse ne ırkını, ne bedenini, ne de ana dilini seçemez. Bunlar herkes için Allah tarafından verilmiştir.
Yazımın buraya kadar olan kısmında bir kelimeyi daha doğrusu iki kelimeyi yine tırnak içerisinde gösterdim. “Tercihi değildir.”
Evet, kimse ne ırkını, ne soyunu, ne bedenini, ne anasını, ne babasını, ne de ana dilini seçemez. Ve tercihte bulunamaz. Ben şu dilden, şu milletten, şu bedenlere sahip, şu soydan, şu anadan, şu babadan olmak istiyorum diye kimse tercihte bulunamaz.
Zaten Dinimizde üstünlük ne soyda, ne ırkta, ne zenginlikte, ne parada, ne puldadır. Üstünlük takvadadır.
Üstünlüğün takvada olduğunu belirten ayet-i kerime’yi dikkatlerinize bir kez daha sunuyorum: “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. (En değerli, en üstün olanlar takva sahipleridir) Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat Suresi, 13)
Malcolm X önceden ırkçı idi. Siyahilerin yani ABD’deki zencilerin gördükleri zulme ve eşistsizliğe karşı çıkmak için tek çözüm olarak ırkçılığı seçmişti ve o da beyazlara karşı siyahların mücadelesi bağlamında ırkçı idi. Malcolm X, Müslüman olmadan önce ırkçı idi. Ne zaman ki İslam ile tanıştı, ırkların birbirlerine karşı üstünlüğü fikrinden vazgeçti ve insanlığın (iyiliğin, takvanın, doğruluğun, adaletin, ahlaklı olmanın) üstün bir değer olduğu fikrine inandı.
İnsanoğlu şöyle bir düşünse ve kendi seçmediği ve kendisine doğuştan verilen bir şeyin nasıl üstünlük vesilesi olacağını idrak etse, hemen bu saçma fikrinden vaz geçer.
Çalışmamışsın, çabalamamışsın, senin o şeye sahip olmanda senin hiçbir katkın yok, ırkınla, soyunla, yakışıklılığınla, şunla-bunla övünüyorsun. Ne kadar da saçma!
İnsan eğer övünecekse, yalnız çalışarak elde ettiği ve bileğinin gücü, aklının kuvveti ile elde ettikleri ile övünebilir. İnsan övünecekse yalnız ahlakı ve adaletli davranışlarıyla övünebilir. İnsan övünecekse takva üzere hayat yaşarsa övünebilir.
Ancak gel gör ki, takva üzere hayat yaşayanlar övünmez, ahlak ve adalet üzere davranış gösterenler övünmez, aklının ve bileğinin gücüyle bir şeyler elde edenler övünmez de, ırkına, yakışıklığına, bedenindeki bir özelliğine, kaşına-gözüne ve benzeri şeylere göre övünür insan.
Halbuki bunlar için kendisinin en ufak bir katkısı yoktur. Bunlar kendisine verilmiştir. Ey insanoğlu sana verilen bir değer ile sen nasıl övünebilirsin?
Övüneceksen insanlığınla övün. İnsanlık, ahlaktır. İnsanlık adaletli davranmaktır. İnsanlık merhamettir. İnsanlık sevgi ve şefkattir.
Eğer bu hasletleri ve bu özellikleri geliştirmiş ve bu minval üzere yaşıyorsan ve takva sahibi isen övün. Akıl, izan ve vicdan sahibi isen övün. Daha doğrusu, sana verilen aklı, izanı ve vicdanı kullanıyorsan övün.
Yazımın başında insanlık Kur’an’dan derken kastım budur.
Kur’an, insanlığı işte bunlara çağırıyor. Kur’an, insanlığı, takvaya, adalete, şefkate, akıla, izana, vicdana ve tüm insani değerlere sahip olmaya çağıyor.
Kur’an, bu güzelliklere ve bu kurtuluş yollarına çağırırken şeytan neye çağırıyor? Şeytan nereye götürüyor insanlığı?
Şeytan insanlığı ırkçılığa çağırıyor ve ırkçılık insanlığı felakete ve ateşe götürüyor.
Dünya’daki savaşların büyük kısmı ırkçılıktan çıkmıştır. Dünya’daki bazı savaşlar adaletsizliği önlemek için mecburen meydana getirilmişse de bunların sayısı azdır.
Şeytan ırkçıdır. Nasıl mı ırkçıdır?
“Allah buyurdu: “Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?” (İblîs), “Ben ondan daha üstünüm; çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın” dedi. Allah, “Öyle ise in oradan! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! Artık sen aşağılıklardansın!” buyurdu. (A’raf Suresi, 12-13)
Evet, Kur’an-ı Kerim’de açıkça bildirildiği ve çok bariz şekilde belirtildiği üzere, yaratılışıyla üstünlük taslayan ilk yaratık şeytandır.
Şeytan aklı temsil etmez. Şeytan izanı temsil etmez. Şeytan vicdanı temsil etmez. Şeytan adaletli temsil etmez. Nerede bir saçmalık, nerede bir ahlaksızlık, nerede bir akılsızlık, nerede bir vicdansızlık ve nerede bir üstünlük iddiası varsa şeytan oradadır.
Şeytan dost değildir, şeytan en büyük düşmandır.
“Ey insanlar! Allah’ın verdiği söz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın, o aldatma ustası da Allah hakkında sizi kandırmasın. Şüphe yok ki şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman bilin. Çünkü o kendisine uyacaklara yakıcı ateşin mahkûmlarından olsunlar diye çağrıda bulunur.” (Fatır Suresi, 5-6)
Her şey bu kadar net ve açıktır. Şeytan düşmandır. Şeytanı düşman bilmeyen akılı ve izanlı olamaz. Irkçılık şeytandır ve ırkçılar şeytanın dümenine düşmüş zavallılardır. Eğer yanlıştan dönmezlerse cehenneme kadar giderler. İnşallah yanlıştan dönerler.
Yazımın sonuna doğru ırkçılığın yasaklandığına ve üstünlüğün takvada olduğuna dair Sevgili Peygamberimizin Hadis-i Şerif’ine yer verelim: “Resûlullah (asm) buyurdu: “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur.” (Veda Hutbesi)
Evet, her şey bu kadar açıktır. Hem aklımıza ve hem de Kur’an’a göre, Hadis-i Şerif’lere göre açıktır. Gel dinin emirlerine uy ve riayet et Ey İnsan!
Ey İnsan eğer sen dini emirlere karşı bigâne isen, gel akını dinle! Aklımız da ırkçılığı yasaklar, çünkü mantıklı bir şey değildir. İnsan kendisinin emek verip de almadığı ve kendi tercihi ile elde etmediği ve kendisine verilen bir şey ile nasıl övünebilir? Bunu nasıl bir üstünlük sebebi görebilir? Bunu aklımız kabul etmez. Aklımızın kabul etmediğini, nefsimiz ve şeytan bize vesvese olarak söylüyorsa onları dinlememeli ve aklımızın, vicdanımızın ve izanımızın yolunda yürümeliyiz. Vesveseler dinlenmez. Aklın emrettikleri dinlenir.
Şunu da unutma akıl ve din birbirine eşittir. “Aklı olmayanın dini yoktur.” (Hadis-i Şerif) Din akıllara hitap eder. Vesselam.