Gariptir insanoğlu.
Söze gelir, göze gelir, gaza gelir, oraya gelir, buraya gelir...
Ama bir türlü emredilen doğru yola gelmez...
İnsanoğlu en çokta gaza geliyor.
Ağabey sen neymişsin diyene, adayım diye koşuyor.
Sende ne seçilmiş vekil olur diyene kanıyor.
Belediye başkan olacak güçtesin diyenler için aday oluyor.
Sen eğitimlisin encümen olmak sana yakışır diyenlere inanıyor.
Sende bu mahalleye adam gibi muhtar olur diyenlere kanıyor.
Ne garip millet olduk.
Türkiye genelinde her seçimde aynı insanlar aynı gaza geliyorlar.
Siyasi partilerin teşkilatlarında çıkmıyorlar.
Bende adayım diye kuyruğa giriyorlar.
Yahu şöyle bir kendisine bakan yok.
Falan oluyor da ben niye olmuyorum diyen, meydanlarda bek çok.
Doğru falanda bunun ne farkı var.
Daha dün oda onun gibi birisiydi, vekil olmuş da ne proje sunmuş.
Kendi kesesini doldurmuş.
Belediye başkanı olmuş da ne olmuş, seçildiği şehre Avrupai bir şehir mi inşa etmiş.
Seçilmiş encümen olmuşta şehrin mimarında bende varım mı demiş, bolca başkanın yemeğini yemiş, onun yalakalığını yapmış…
Muhtar olmuşta mahalleyi gülük gülistanlık mı etmiş.
Bunları gören parti teşkilatlarının kapısında bende adayım diyor.
Bunlar aday olmasına adayda, genel merkezin adayı önemli.
Sen aday olsan da, gaza gelsen de, genel merkezin atadığı varken sen neyin gazına geliyorsun.
Bir yerde başkan oldum, müdür oldum, makam da geldim demekle oy verilmiyor.
Oy alman için önce kendine bir bakacaksın, sonra dönüp seçmene soracaksın.
Param var, makamım var, demekle oy alınmıyor.
Ne parası bol onlalar, makamlarda istifa edip gelenler, boş kaldılar daha sonra kafalarını taşları vurdular.
Kimlerinin parası çarçur oldu, bolca kıymalı pideye ve masa başı kadeh tokuşturmalarda yendi, kimileri makamlarına geri dönemedi.
Bu seçimde aynısı olacak gibi.
İstifa edenler yerinde olacaklar, bir hafta kedine gelemeyecekler.
“Zamanın birinde kaymakam bey, köylere gider ziyarette bulunur, köylünün sorunlarını dinlermiş.
Köylüler kaymakam bey ziyaretimize geldi diye kuzular kesilir, hindiler kızartılırmış.
Giderken de tereyağı, peyniri, balı, pekmezi, fasulyesi, nohudu, bulguru da hediye edilirmiş.
Köylüler kaymakam bey, devlet diye yere yurda koymazlarmış.
Kaymakam beyde köylünün bu sevgisini kendi şahsına sanıyormuş.
Bir gün siyasi partililer kaymakam beye gelmişler, seni ilçe halkı ve köylüler çok seviyor, bizim partiden aday olur musun demişler.
Kaymakam bey düşünmüş, danışmış getirilen teklif aklına yatmış.
Seçilmiş olmak varken, kaymakamlık ne demiş.
Teklifi getiren partide aday olmuş, oy uğruna köyleri gezmeye çıkmış.
Köylüler kaymakam bey geldi diye, yine hazırlıklar yapmışlar, yemekler yenmiş, kahveler içilirken, kaymakam bey ziyaretimin sebebini siz değerli köylü dostlarıma anlatayım demiş.
Kıymetli köylülerim ben buraya kaymakam olarak geldim, fakat bundan sonra kaymakam değilim istifa ettim, falan partide adayım sizlerden oy istemeye geldim demiş.
Demiş demesine de köylü rahat bir şekilde oturma düzenlerini bozmuşlar, kimisi ayak ayaküstüne atmış, kimisi sandalyeyi biraz daha yaklaştırmış, samimi bir şekilde ee kaymakam efendi ne istemiştin” demişler.
Bu kıssa aslında adaylara çok şey anlatıyor.
Ağır olacaksınız, oturduğunuz yeri bileceksiniz, her taş atan koşmayacaksınız.
Siyasetin taşı eksik olmuyor, bugün seçim var diyenin taşına her zaman koşmayın.
Ne kadar çok koşarsanız o kadar itibarsızlaşırsınız.
Taş yerinde ağrır diyenleri dinleyin, bulunduğunuz yerde de olmayın…