İnsan doğası gereği sosyal bir varlıktır. Her insan bir toplum içinde doğar, büyür ve gelişir. Bireyin doğduğu toplumun bir üyesi olması, belirli bir süreç içinde gerçekleşir. Yeni doğan bir çocuğun, içinde bulunduğu bir topumda yaşayabilmesi için bazı bilgiler öğrenmesi gerekir. Bu bilgiler, o topluma ait kuralları, alışkanlıkları değerleri ve inançları kapsar. Birey bu bilgileri öğrenmek ve öğrendiklerini benimsemek zorundadır. Bunu gerçekleştirmek içinde toplumdaki kişilerle, gruplarla etkileşimde bulunur, çeşitli ortamlara katılır. Böylece birey sosyal bir varlık haline gelir(Bayraktutan,2005).
Sosyalleşme, hayat boy devam eder ve derece derece gerçekleşir. Birey içinde doğduğu toplumun kültürel değerlerini, inanç ve davranış biçimlerini zaman geçtikçe öğrenir. Zamanla toplumsal yaşam içinde bir kimlik edinir. Bu kimliği ile topluma katkıda bulunur. Kısaca toplum bireyi sosyalleştirirken, bireyde içinde yaşadığı sosyal yaşamı etkiler.
Birey içinde yaşadığı toplum tarafından benimsenen ve kendisinin de öğrenmesi beklenen bu değerlerin bazı toplumsal araçların yardımıyla öğrenir. Alt bölgelerden biri olan “sosyal gruplar” aracılığı ile birey çeşitli davranış kalıpları geliştirir, katıldığı grubun inanç ve kurallarını benimser, gruptaki konumuna göre bir sosyal rol edinir ve bu role uygun davranır.
İçinden geçmekte oldumuz toplumsal yaşamın sosyalleşme araçları ve sosyalleşme biçimleri değişimden nasibini almıştır. Yaşadığımız çağ teknoloji, bilgisayar ve internet çağı. Günlük iletişim biçimlerimizi ve sosyalleşme ihtiyaçlarımızı çoğunlukla dijital yaşamın araçlarından sosyal medya aracılığı ile karşılamaktayız. Bugün ki gençler artık net nesline ait. Onlar internetin biçimlendirdiği kişiliklerin ve toplumsal yapının birer üyesidirler. (Ögel. 2017)
Bilgisayar ve internet kullanımının artması ile birlikte sosyal hayat ve soysal iletişim yeni bir biçim kazanmıştır. İnsanlar sosyalliği evlerindeki odalarında, bilgisayarlarının başında gerçekleştirmektedir. Konuya sadece sanal âlemin kavramlarıyla baktığımız zaman; sosyallik insanlık tarihinin en ileri düzeyine internet sayesinde ulaşmıştır. Bu açıdan bakar isek, internet bizi tahminlerimizin ve hayallerimizin ötesinde kişi ve sosyal gruplarla iletişim kurmamıza ve sosyalleşmemize yardımcı olan önemli bir araç. Bir de sanal dünyanın gerçekliğinde tamamen farklı yapıda işleyen, gerçek yaşam var. Gerçek yaşamın kendine has bir iletişim ve sosyalleşme biçimi var.
İnternet, yeni sosyal ilişkilerin oluşumuna yol açarken, diğer yandan da bireyin, gerçek dünya ile sosyal ilişkileri bozarak, bireyleri izole bir yaşamın içine sokmuştur. Birey bir yandan sanal dünya acılığı ile sosyalleşirken, diğer yandan da gerçek yaşamdan kopuk bir şekilde kendisini sosyal yalnızlığın içerisinde bulmuştur. Bu bireyin öznel yaşamı hem de sosyal yaşamı açısından sorun oluşturmaya başlamıştır. Kişi, sosyal medya platformlarında değer gören, sevilen, aranılan, istenilen bir bireyken, kapı komşusu onun varlığından bihabersiz bir şekilde yaşamını sürdürür olmuştur. Başka bir anlatımla, kişi kapı komşusunun varlığından habersiz bir şekilde yaşamını sürdürür olmuştur. Halbuki hastalandığımız ya da başımıza bir iş geldiğinde bize kapısını açacak olan da, bir tas çorba verebilecek olanda, gerçek yaşamda yanı başımız da bulunan komşumuzdur. Sanal dünya da yer alan arkadaşlarımızın bize bir tas çorba getirmesi mümkün değildir. Sadece haberi olur, geçmiş olsun dileklerini iletir. Ama o an için bizim ihtiyacımız olan gerçek şey yardımdır. (Ögel. 2017)