Bir Atasözü vardır: “İyi komşu, iyi dost demektir”. Fakat tarihi gerçeklere baktığımızda İran hâkimiyeti, özellikle Rıza Şah Pehlevi zamanından başlayarak günümüze dek aralıksız olarak, İran nüfuzunun çoğunluğunu teşkil eden Azerbaycan Türklerine karşı devamlı tehditler türetiyor, oradaki kardeşlerimize haince, hünkârca davranışlarda bulunuyorlar. Örneğin, ufak bir yanlışlık, yanlış kelime kullandığında hemen mahkemelere çıkarılıyorlar, küçük olayları istedikleri tarzda büyütüyorlar, idama dek olayı götürüyorlar. Babam ve dedelerim Erdebil doğumlular. Erdebil, Tahran, Serap, İsfahan’da ve Erzurum’da akrabalarım yaşıyorlar. Çocukluk yıllarında Orta Okul muallimi babam, daima bizleri uyarıyordu: “Aman yanlışlar yapmayın, insanlara sevgi dolu, güler yüzlü olun, çoklu kitap okuyun. İran hakkında kesin kötü şeyler söylemeyin, çünkü orada yaşayan akrabalara divan tutacaklar…” diyordu.
İki defa Gürbulak sınır kapısından kendi arabamla giriş yaparak, ailemle birlikte yaz tatiline, İran topraklarından ana vatanım Azerbaycan’a gittim. Tebriz’de Otel’de kaldık ve özellikle Erdebil’de duraklama yaptım. Doğma baba yurdunun sıcak abu-havasını içime çektim. Sarab kentinde akrabalarımı buldum ve baya güzel-güzel konuştuk… Ama hepsinin yüzünde korku ifadesini sezmek mümkündü. Babaannem İncibeyim Hanımın doğduğu, Sarab’ın Miyane köyünü uzaktan seyrettim ve duygulandım. Babaannem hep yurdunun güzelliğinden söz ederdi. Savalan Dağının eteklerindeki bahçelerini anlatıyordu ve gözyaşı sel olup akıyordu… Çünkü yaşı yüzün üzerindeydi ve ana yuvasını görmeyeceğinden üzülüyordu… “Ama siz mutlaka Saraba, Miyane köyüne ve Erzurum’a gidin, dedelerimin topraklarını ziyaret edin: oralar çok güzeldir, yemyeşil toprakları, yüce dağları vardır Sarab’ın”, derdi… -Ey güzel yurdum, ey akrabalarım, dedemin evlatları, nerdesiniz? Sizleri çok özlüyorum, ama hiç zaman görmeyeceğim…-derdi ve gözyaşı akıtıyordu…
Öylece, nenem İncibeyim Hanım, 101 yaşında dünyasını değişmiş oldu… Nenemin vasiyetini ilk ben yerine yetirmişimdir. Ailemle Serap’ın girişinde arabamı durdurdum… Allahverdi adında biriyle karşılaştım: “Evet, İncibeyim Hanımın ismini duymuşum. Dayısı ve akrabaları Erzurum’dalar. Orada, Hasan Kalede oturuyorlardı. Miyane köyü bakın, yüksek Dağın koynundadır. Oraya At üzerinde gitmeniz gerekiyor. Araba yolu yoktur, Miyane köyün…” Allahverdi Bey’e teşekkür ettim. Eşim ve çocuklarımla babaannemin doğmuş olduğu Miyane köyünü seyir etmeye daldık… Her taraf gerçekten bir doğa harikasıydı. Güzel tabiatı, dağları, yemyeşil çimenleri ile süslenen doğayı seyretmek başka bir duyguydu…
GARABAĞ SAVAŞINDA İRAN, OLAY ÇIKARACAKTI…
Azerbaycan Ordusunun önünü kesen İran askerleri, Ermenilere zaman kazandırdı. Savaşı kazanarak Zengilan’a ilerleyen Azerbaycan birliklerinin karşısına, uluslar arası hukuka aykırı şekilde Garabağ’a giren İran Ordusu askerleri çıktı. Ordumuz tarafından ikaz edilmesine rağmen İran Ordusu geri çekilmedi. Yani İran, resmen ezeli topraklarımıza tecavüz etmiş oldu. Bu aslinde Uluslar arası suçtur. Neden bu zorlukları çıkarıyor İran??? Aslinde bu olay, savaşın signalini veriyordu. Azerbaycan devleti çok temkinli, titiz davrandı, bu durumu kamuoyuna açıkladı. Yalnız bundan sonra teşvişe kapılan İran Ordusu kendi topraklarına ittiler…
Değerli okurlarım, bir Müslüman devleti olan İran’ın bu durumu düşündürücüdür. Çünkü İran, hain, vandal, nasist devlet - Ermenistan’ı kucaklıyordu ve az kala alnından öpeceklerdi… Rusya’dan gönderilen bütün silahlar İran üzerinden Ermenistan’a gönderiliyordu.
Belli ki Müslüman İran Garabağ savaşı boyunca Ermenistan’a silah kapısı rolündeydi. Ayrıca sınırımızda askeri tatbikat düzenledi… İran, “Ermenistan’ı desteklemeliydik” sözleriyle adeta Azerbaycan’ı savaşa çekmeyi hedefliyordu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı, deneyimli siyaset ustası, Sayın, İlham Aliyev bu çelişkili olaya hemen tepki gösterdi. Bu tepkiye İran Cumhurbaşkanı değil de, İran Devrim Muhafızları Komutanı, Ali Fedavi “Umursamıyoruz…”, diye uygar diplomasi etiğine ve devletçilik kültürüne uymayan tarzda cevap verdi. Dünya Devletçilik kültüründe bir devletin Cumhurbaşkanının muhatabı elbette ki başka devletin Cumhurbaşkanı olacaktır. İran’da uygar devletçilik strukyuru yok gibidir.
Başka bir kanıt: İran, 11 Ağustos-11 Eylül arasında yaklaşık 60 TIR’ı yasadışı şekilde sınırlarımızı aşarak Garabağ’a hareket etmiştir. Sayın, İ. Aliyev açıkladı: “Daha önceleri, Cebrayıl, Zengilan ve Fuzuli reyon topraklarımız Ermenistan’ın işgali altında iken İran hiçbir tatbikat yapmamıştır. Fakat topraklarımızı esaretten, işgalden azat ettiğimizden sonra İran tatbikat yapıyordur? Bunu nasıl anlamalıyız?”
Başka bir kanıt: Hala 2020’de, İranlı Milletvekili Mahmud Ahmedi Bilas’ın, “Garabağ Savaşında diplomatik terbiyeyi bir kenara bırakıp Ermenistan’ı desteklememiz gerekliydi. Gelecekte Azerbaycan’dan topraklarımızı geri almalıyız”, ifadesi çok manidardır. Bilhassa Ermenistan Hıristiyanlarının ekmeğine yağ çekiyor tarzda bir açıklama. Bu şahsın Müslüman olduğuna şüphem vardır. Ayrıca, mukaddes Kuran’da hak ve adalet denilen kavramdan söz ediliyor. Bunu söyleyen adam da kesin Müslüman olamaz, çünkü hak ve adaleti değil de, tecavüzkârı, Vandalları, Müslüman düşmanını savunuyor bu zat!
İRAN’DAKİ MİLLETVEKİLLERİ UYGAR EĞİTİMDEN YOKSUNLAR
Başka bir milletvekili Bilaş ise “Azerbaycan’dan o topraklar geri alınmalı ve ABD’ in Türkiye’ye yaptırımları desteklenmeli,” diyor. Bu zevat ise açıkça Türk düşmanlığı yapıyor ve ülkesini felakete sürüklüyor, diye düşünüyorum. Hedefinde sadece Azerbaycan değil, kocaman Türkiye devletine yönelik tehdit fışkırıyor bu tırnak arası “Milletvekili” Bilas Efendi!
İran Meclisinin bir başka Milletvekili, Mohammad Reza Ahmadi, “Bakü yöneticileri Türkiye sayesinde elde ettikleri zaferi kendilerinden bilip vehme kapılıyor. Sizin küçük ülkenizin tarihi bizim en genç milletvekilimizden bile azdır”, der ve haddini aşan sözler kullanmıştır. Bu Milletvekilleri dünya edebiyatından sanat, felsefe ve sanat dünyasından yoksun kişilerdir, ne yazık ki. Bir dünya yazarı Lev Tolstoy’un “Hacı Murad” kitabını bile okumamışlar. Ya Dostoyevski, Jül Vern, Dikkens, Drayzer’in, Turgenyev’in, Puşkin’in adını bile duymadılar. Çünkü dünya yazarları romanlarında barışı, kardeşliği, dostluğu, sevgiyi terennüm ediyorlar. İran Milletvekillerinin konuşmalarında kardeşlik, sevgi, dostluk, barış ruhu bile yoktur. Bütün bu nimetlerden çok-çok yoksunlar. Sadece savaş, öldürmek ve kadınlarla eğlenmekten savayı bildikleri hiç ne yoktur.
Bir zaman İran topraklarında dedelerimin kan akrabaları Şah İsmayıl Hatai, 1501 yılından Azerbaycan Demokratik Türk Devletini kurmuş ve genç yaşlarında tahtta oturmuş bu ülkeyi yönetmiştir. Bu bir tarihtir. Ve o zaman Persler kabile halinde yaşıyorlardı ve Şah Hatai Perslerin hukuk ve topraklarına dokunmadı, onlara destek olmuştur. Batının hainleri, Müslüman düşmanları Perslerle işbirliği yaptılar ve sonunda Pehlevi iktidara getirilmiş oldu. Daha sonra Fransa’nın işbirliği sayesinde Şah Pehlevi devrildi ve ülkeyi terk etti. Yıllardır Fransa’da yaşayan Sayın, Humeneyi İran’ın başına getirildi. İran’da yaşayan Azerbaycan Türkleri de İmam Humeneyi’ni desteklediler. Daha sonra sırayla İran Cumhurbaşkanları seçilmişler. Bütün bu zaman zarfında dedemin topraklarında yaşayan Türkler yalnız barışın ve kardeşliğin taraftarı olmuşlar. Peki, şimdiki iktidar ve çevresindeki Milletvekilleri neden demokratik Azerbaycan devletinin yanında değil de, Türk düşmanı ve otuz yıl topraklarımızı işgal eden Ermeni faşistlerinin, Vandalların safında yer alıyorlar? Binalarımız yakılmış, yok edilmiştir. Görmediniz mi dağıtılmış evleri? Bu ne biçim Müslümancılıktır? Nerede kardeşlik ve mukaddes Kuran’a olan sadakat, inam, ey İran devletinin siyasileri? Böyle rezalet olur mu? İran Ordusu, Azerbaycan Ordusunun geçeceği yola beton barıyerler yerleştiriyor ve Azerbaycan Ordusunun yolunu kapatıyor? Neden? Nerede sizdeki Müslüman kanı? Adeta çatışmaya meydan okuyorsunuz. Ayrıca, bu durum Ermenistan Ordusunun toparlanmasına da ortam yarattı. Böylece Azerbaycan Ordusunun ilerlemesine mani oldunuz, siz ey İran devletinin siyasi liderleri? İran bunu neden yaptı derseniz? Aşırı Türk düşmanı olduklarından dolayı yaptılar ve Ermenistan’a ise her türlü desteği veriyorlar. Siz hakiki Müslüman olamazsınız, çünkü Müslüman olan şahıs dürüst ve gerçekçi olmalıdır…
Aynı gece, 17-18 Ekimde, tam bir yıl önce, Azerbaycan Devleti haklı olarak, İran Ordusunun topraklarımızın işgalinin kabul edilemez olduğuna dair Tahran’a sert bir Protesto verdi. Tahranın ihanetini kamuoyuna açıklamakla tehdit etti ve İran Ordusu alil-acele topraklarımızdan yok oldular… Bana göre İran kaşınıyor ve onların bu tutarsız yaklaşımı kendilerine büyük zarar verecektir. Çünkü İran bütün komşu devletleri ile iyi geçinmiyor ve kendileri kendi başlarına bela olacaklar… Barışçıl siyaset yürütmediklerinden dolayı İran bölgede tek başına kalacaktır. “Samimi” anladıkları “dostları” İran’a şefkat elini bile uzatmayacaklar. Yaşayıp olayları kenardan izleyeceğiz…
Devamı vardır…
Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Sayın, İlham ALİYEV.