İran Cumhurbaşkanı Reisi ve heyetinin hayatını kaybettiği haberini aldığımda derin üzüntü duydum. Bu gelişmeyi basit bir "helikopter kazası" olarak görmediğimi de belirtmek isterim.
Helikopterin yaşı, düştüğü yerdeki olumsuz hava şartları sebebi ile gerçekleşmiş bir kaza ihtimalini akla getirse de, bunun "kaza süsü" verilerek gerçekleştirilmiş bir suikast olma ihtimalinin çok daha yüksek olduğu düşüncesindeyim.
Kazanın duyulmasının hemen arkasından, İsrailli yetkililer ilk akla kendilerinin geleceğini düşünmüş olmalılar ki, hemen "Bizim bir ilgimiz yok" açıklaması yapma ihtiyacı duydular.
Doğrusu benimde ilk aklıma gelen ne yalan söyleyeyim, İsrail.
Tabii ki, iyimser düşünürsek, bu tamamen kötü hava şartları sebebi ile gerçekleşmiş bir "kaza" diyebiliriz.
Düşen helikopterde İran Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı ölünce, maalesef iyimser bir tablo çizemiyorum. Kafamda bin türlü tilki dolaşıyor.
İsrail böyle bir suikast planlamış olsa bile, zaten bunu açıktan "Evet biz yaptık" demez.
Hemen bir hatırlatma yapayım.
1993'te Org. Eşref Bitlis ve 2009'da Muhsin Yazıcıoğlu benzer "Helikopter kazası" ile vefat etmişti.
Bu helikopterler düştü mü? Düşürüldü mü? Bu sorular hala cevap bulmuş değil.
Artık orasını da siz hesap edin.
İran Cumhurbaşkanı ve heyetini taşıyan helikoptere dönerken, 2 helikopter daha eşlik ediyor. Diğer 2 helikopter ne hikmetse, hiçbir sorun yaşamıyor.
Dolayısıyla İran Cumhurbaşkanı'nı taşıyan helikopterin düşmesine sıradan bir "helikopter kazası" dersek, kendimizi kandırmış oluruz.
Helikopter füze ile vurulmadığına göre, helikopteri düşürmek için içerden birilerinin bu kazada parmağı olabilir.
Aklıma gelen ilk iki ihtimali hemen söylüyorum.
Birinci ihtimal şu; helikopter havalanmadan önce uçuş sırasında düşmesine sebep olacak bir müdahalede bulunulmuş olabilir.
İkinci ihtimal ise; helikopter pilotunun da işin içinde olup helikopteri düşürmüş olması. Mürettebat içinden biri de olabilir tabii.
Eğer "Kara kutu" zarar görmemiş ise, inceleme sonucunda kazanın aydınlatılması için bazı bilgilere ulaşılabilir. Hiçbir zaman gerçek ortaya çıkmayabilir. Ki bu ihtimal daha olası.
İsrail veya Amerika, İran Cumhurbaşkanı'nı öldürmek istemiş ise, bundan iyi yol ve fırsat bulamazdı.
Çünkü, bu işte onların parmağı var ise, "Biz yapmadık" deyip işin içinden sıyrılmak çok kolay...
Diyelim ki, ne İsrail'in ne Amerika'nın, ne de üçüncü kişilerin bu helikopterin düşmesinde parmağı yok. Ben çok şüpheci yaklaşıyorum. O zaman, yetkililerin büyük bir ihmalkârlığı söz konusu.
İran'ın uzun yıllardır karşı karşıya kaldığı ambargo ve yaptırımlar sebebi ile, özellikle hava araçları teknolojisinde ve yedek parça konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığını biliyoruz.
Durum böyle olsa bile, İran Cumhurbaşkanı böyle eski bir helikopter ile seyahat ettirilmeliydi.
Kazanın gerçekleştiği gün, uçuş rotası dağlık ve uçuş güvenliğini riske sokacak kötü hava şartları hakim. Bunu bile bile uçuşa müsaade etmek hiç ama hiç akıl kârı değil.
Kara yolu ile dönülebilirdi. Dönülme imkanı yok ise, hava şartları düzelene kadar bölge de kalınması gerekiyordu.
Olağanüstü durumlar için, her zaman bir b planı olur. Ülkenin Cumhurbaşkanı'nın hayatı böyle kolay riske atılmamalıydı.
Görüyorum ki, İran Cumhurbaşkanı Reisi, göz göre göre ölüme uçurulmuş.