İŞ YAŞAMI VE HAYATA DAİR

İsmail Akgün

Kahramanlara

Tarih boyunca ülkeler tehditlerle karşı karşıya kalmışlardır. Savaşmayan millet ya da ülke neredeyse yoktur. Bu nedenle devletler, gelecek tehditler için savunma ve taarruz yapmak üzere ordu kurarak ayakta kalmaya çalışmışlardır. Tarihte olduğu gibi, günümüzde de yaşadığımız coğrafya, tehdit riski bakımından azaltıcı veya çoğaltıcı ana faktörlerden biri olabilmektedir.  

Türk tarihi incelendiğinde; Türkler, yaşadıkları coğrafyalar ve esarete boyun eğmeyen yapıları nedeniyle sayısız saldırılara maruz kalmışlardır. Acımasız saldırılar karşısında doğan her çocuk, silah kullanma, savaş ve stratejisi hakkında çok yönlü yetiştirilmişlerdir. Tarihi kaynaklarda, Çinlilerle komşuluğun yılanla komşuluk gibi bir durum olduğu anlaşılmaktadır. Nüfuslarının çokluğunu, hegemonya için baskı aracı olarak kullanmışlardır. Türkler ise bu dezavantaj karşısında silah ve harp stratejilerini geliştirmiş; kahramanlıkları, cesaretleri ve özgürlüklerine düşkün olmaları nedeniyle karşı durmayı çoğu zaman başarabilmişlerdir.

Bu stratejilerin bir parçası olarak Türk tarihinde ilk düzenli ordu, Asya Hun İmparatoru (Büyük Hun İmparatoru) olan Mete Han diğer adıyla Oğuz Kağan tarafından M.Ö. 200 yılında kurulmuştur. Düzenli ordu sayesinde sayısız başarılar elde edilmiştir. M.S. 600 yıllarındaki “Kürşad ve 40 Çerisi Destanı” düzenli ordu olmamakla birlikte tarihte görülmemiş bir kahramanlık örneği olarak bilinmektedir. 1071 yılında Sultan Alparslan, 40.000 kişilik ordusuyla Bizans İmparatoru Romen Diyojen’in 200.000 kişilik ordusunu yenmiştir.  Fatih Sultan Mehmet, 1453 yılında Bizans’ın elinden başkentleri olan İstanbul’u alarak bir çağ kapatıp yeni bir çağ açmıştır. Kanuni Sultan Süleyman 1529 yılında ordusu ile Viyana’ya kadar gitmiştir.

Türk tarihindeki başarılar tesadüf değildir. Ancak, çok sayıda acı olaylar, yenilgiler ve içeridekilerin hıyanetleriyle de karşılaşmışlardır. Düşmanın birleşmesi ve içerdeki hainleri de devşirmeleri ile 3 kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu, 1918 Mondros Mütarekesi ile fiilen yok olmuştur. Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki inanmış fedakârlar, yokluk ve sefalet içinde Kurtuluş Savaşı ile küllerinden yeniden bir devlet kurmayı başarabilmişlerdir.

1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, tarihte olduğu gibi bugün de dört bir yanından çevrelenmektedir. Doğuda; tek millet iki devlet olan Azerbaycan’a, Güneyde; Irak ve Suriye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de bulunduğu Akdeniz’e, Batıda; Ege ve Trakya’da doğrudan saldırılar planlanmakta veya yapılmaktadır. Bu saldırılar tarihte olduğu gibi; ABD, Rusya, Fransa başta olmak üzere birçok emperyalist ülke ile onlara taşeronluk yapan; Ermenistan, Yunanistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi devletler, düşmanca ve sinsice planlar ile saldırılar yapmaktadırlar.

Şanlı Türk Ordusu, tüm bu saldırılara karşı dimdik durmuş, bununla da kalmayıp dost ve kardeş ülkeleri de koruyup kollamaya devam etmektedir. Azerbaycan,  Suriye, Irak, Katar, Afganistan, Somali, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Libya başta olmak üzere, gerekli olan her yerde dostluk ve ortak menfaatler için bu ülkelere danışmanlık ve de lojistik desteği verebilme imkân ve kabiliyetine erişmiştir. Ulaşılan bu imkân ve kabiliyetler, ortak irade ortaya koyabilen yüce Türk Milleti ve onların kahraman evlatları sayesindedir. Arif Nihat Asya “Fetih Marşı” ile şanlı orduya ne güzel seslenmektedir;

“Delikanlım! İşaret aldığın gün atandan!

Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan!

Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan…”

Ordu, hiyerarşi demektir. Sistemli ve disiplinli bir örgüt yapısı mutlak bir zorunluluktur. Ast-üst ilişkisi ve emir-komuta zinciri başarının anahtarlarındandır. Her zaman ve her iş’te olduğu gibi başarının ana unsuru insandır. Mutlu, huzurlu ve güven duygusu ile canlarını, gözlerini kırpmadan tehlikelere atabilmektedirler. Disiplin uygulamaları veya emir-komuta zinciri haksızlık için değil; bilakis verilen görevi en iyi şekilde başarmak içindir. Rütbesi ne olursa olsun onurları kırılmamalı, angaryada bulunulmamalı, maddi ve manevi istekleri dikkate alınmalıdır.

Ülkemiz, gelişen dünya şartlarına göre haklı olarak büyük ölçüde profesyonel (uzmanlaşmış) orduya geçmiştir. Profesyonel ordu ile birlikte sözleşmeli uzman er, uzman çavuş gibi kadrolar ihdas edilmiştir. Bu uygulamalarla birlikte terörle mücadele başta olmak üzere, iç ve dış güvenlik kalitesi artmış, etkin mücadele kapasitesi geliştirilmiştir.  Buna karşın, emir-komuta zincirinde yaşanan kimi keyfilikler, “kol kırılır yen içinde kalır” düşüncesi, askerlerin ailelerinden çok uzun süre ayrı kalmak zorunda kalmaları (bu süre dört aydan fazla olmamalıdır) gibi uygulamalar ile mobbing davranışlarının, askerin moral ve motivasyonunda önemli sorunlara yol açtığı bilinmektedir! Kahraman Mehmetçiklerimizin üzüntüsü, Başkomutan başta olmak üzere milletimizi de üzeceğinden, sorunların Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığınca dikkate alınacağı ve gerekli tüm tedbirlerin alınacağına kuşku yoktur.

Hep birlikte, insana yaraşır iş ortamlarında çalışarak daha güçlü bir ülke olabilmeyi temenni ediyorum. Milletçe, fedakârlığın en yücesi olan canlarını veren, Hüseyin Nihal Atsız’ın “Kahramanların Ölümü” şiirinin son dizelerinde; “Kahramanlar can verir. Yurdu yaşatmak için…” diye belirttiği yiğitlerimize en derin saygı ve sevgimizi sunuyoruz. Ünlü seyyah İbni Battuta; “derdi olanın vakti olmaz!” Bir Türk büyüğü, hedefi ve dertleri şu sözlerle; “Bir ülküdür bizimkisi, gözünü Kızılelma’ya çeviren, gönlünü Turan’a veren, Türklüğün gururunu İslam’ın ahlakıyla birleştiren…” ifade etmiştir. Başka bir sözünde, “Kaşgar, Karabağ, Keşmir, Kerkük, Kudüs, Kıbrıs, Kırım istikrar ve huzura kavuşmadan insanlık rahat nefes alamayacak, dünya güvenli olmayacaktır!”

Necip Fazıl Kısakürek’in “Şarkımız Bizim” şiirinin son iki dörtlüğü ile hiç bitmeyecek olan kahramanlar için yazılan yazımızı bitirelim.

Kurtulur dil, tarih, ahlak ve iman

Görürler nasılmış, neymiş kahraman

Yer ve gök su vermem dediği zaman

Her tarlayı sular arkımız bizim

Gideriz nur yolu izde gideriz

Taş bağırda, sular dizde gideriz

Bir gün akşam olur bizde gideriz

Kalır dudaklarda şarkımız bizim.