Filistin topraklarında Kudüs’te, Gazze’de, her zaman olduğu gibi yine kan, acı ve gözyaşı hâkim.
Aylardır Yahudi, Hristiyan devletlerinin saldırısına karşı Müslüman Gazze halkının onurlu mücadelesi devam ediyor.
Dünya devletlerini safına katan Yahudi İsrail kana doymuyor.
Kanla beslenen emperyalist Siyonist dünya Müslüman kıyımına devam ediyor.
Hiçbir suçu, günahı olmayan siviller, kana susamış siyasetçiler yüzünden ölüyor.
Olaya insani açıdan bakarsak büyük bir insanlık dramı yaşanıyor.
Hastanelerin, camilerin bombalanması hiçbir şekilde kabul edilemez.
Yahudi’yle, Hristiyanların bir olduğu dünyamızda Müslüman coğrafya yeniden aslına dönmeli.
Şeref bulduğu dinine yeninden sarılmalı.
Kur’an’ın içeriğine yani hükmüne uymalı.
Batı çıkralarına evet diyen iktidarlardan kurtulmalı.
Kâfirlerden dost olmayacağını bilmeli.
Bakın dünya kâfirleri bir oldu Yahudi’ye güç verdi.
İslam coğrafyasında kan, zulüm eksik olmuyor.
Yeniden İslam’ın Kur'an’ın hükümleri altında Türkü, Acemi, Arap'ı, Kürdü bir olmalı kardeş olmalı.
Meşhur kıssadır bilirsiniz.
Sarı öküz, beyaz öküz ve kara öküz.
Bunlar yan yana çok iyi üç arkadaşlarmış.
Hep birlikte dolaşırlarmış.
Bunları yemek için fırsat kollayan ormanlar kralı aslan ise bunları hiç ayrı bulamadığından yemeğe cesaret edemezmiş.
Ah dermiş şunlar birbirlerinden ayrılsalar da ayrı ayrı yesem bunları.
Fakat hiç birbirlerinden ayrılmazlarmış.
Bir gün aslanın aklına bunları ayırmak için şöyle bir fikir gelmiş.
Sarı öküzün yanına yaklaşıp sessizce demiş ki şu beyaz öküz çok dikkat çekiyor ben, siyah öküz ve sen ise hiç dikkat çekmiyoruz.
Avcılar bu beyaz öküz yüzünden hepimizi öldürecekler.
Siz bana müsaade edin ben beyaz öküzü ormana ayrı bir yere bırakıp geleyim der ve sarı ile siyah öküzü ikna eder.
Beyaz öküzü ormana götürmek bahanesi ile gruptan ayıran aslan onu ıssız bir yerde güzelce parçalayıp yemiş.
Aynı hikâyeyi acıkınca bu kez siyah öküz içinde uygulamış ve onu da ayrı yere götürüp yemiş.
Ve sarı öküz ile yan yana kalmışlar, biraz sonra ormanlar kralı aslan yine acıkmış ve ağzını şapırdatarak sarı öküze sulanmaya başlamış ve demiş ki sarı öküz…
Sarı öküz ben seni de yiyeceğim çok acıktım.
Sarı öküz büyük bir pişmanlık göstererek “Sen beni beyaz öküzü yediğin gün zaten yemiştin” demiş ve kaçınılmaz sona boyun eğmiş.
Bunları şunun için anlattım.
Bu hikâye, belki değişik şekillerde anlatılmaktadır.
Fark etmez, önemli olan verdiği evrensel, çarpıcı mesajdır.
Bunu halimize uyarlayalım.
İslam dünyasını Sünni Şii, Türk, Arap diye vs. diye ayırdılar.
Mezhepçiliği dine dönüştürüp savaştırdılar.
Bu bağlamda kimimize sen ak öküzsün, mesela Şii’sin dediler.
Kimimize sen kara öküzsün; Sünni’sin dediler.
Kimimize sen gri öküzsün; Türk’sün dediler.
Kimimize sen mavi öküzsün; Arap’sın dediler.
Böylelikle Emperyalistler, Arap’ı, Fars’ı, Türk’ü, Kürt’ü birbirlerine düşman ettiler.
Alevi’yi, Şii’yi Sünni’ye; Sünni’yi diğerlerine hasım ettiler.
Ona uğursuz, buna tehlikeli, ona aşırı, buna ırkçı, ona gerici, buna din düşmanı, ona diktatör, buna demokrasi düşmanı, ona gerici, buna bilmem neci dediler.
Bunun sonucu olarak bugün Türkiye, bazı Müslüman kardeşleriyle, komşularıyla düşman ettiler.
Amerikan emperyalizmi Müslüman kardeşliğinin fitilini hep ateşliyor.
Batı devletleri Müslüman coğrafyada akan kandan besleniyor.
O yüzden uyanık olma zamanı.
Birliği bozmama zamanı.
Ufalıp küçülmemek zamanı…