İsrail’i kına kına, gına geldi artık gına

Ahmet Sandal

Dünyada en çok kınanan İsrail'dir, desem yeridir.

İsrail nedir diye soracak olursak, Devlet değildir.

İsrail, bir terör oluşumudur.

Sakın bu sözümü basite almayın. Yakın tarihi incelerseniz, anlarsınız ki, İsrail bir terör oluşumudur.

1917'de Kudüs'ün ve Filistin bölgesinin İngilizlere teslim edilmesinden, o zamanki İngiliz Muhibbi Paşaların yönettiği Filistin'deki ordu kumandanlarının tek bir kurşun atmadan Kudüs ve Filistin’i İngilizlere hediye etmesinden sonra 31 yıl boyunca o bölgede bulunan Araplara şiddet, baskı ve sindirme eylemleri ve bilinçli terör faaliyetleri uygulanmıştır.

İsrail denilen meşum (kötü, uğursuz) oluşumun altında terör vardır.

O oluşum önce yer altında ve gizli gizli 31 yıl terör yöntemini uygulamıştır. Ardından 1948 yılında o oluşum BM (Birleşmiş Milletler) denilen siyonist destekçisi teşkilat tarafından tanınınca terör faaliyetleri yer altından yer üstüne çıkmıştır. 1917 ile 1948 arasında İngiliz güdümündeki İsrail’in gizli terör oluşumu, 1948 yılından sonra BM’nin gözetiminde resmi bir terör oluşumuna dönüşmüştür.

1948 yılından beri o resmi terör oluşumu İsrail, katliam üstüne katliam yapmış ve Filistin halkına zulmetmektedir.

Filistin’deki zulmün başlangıcı 1917, şiddetin dozunun arttığı yıl 1948’dir.

Evet, tekrar ediyorum. İsrail bir terör oluşumudur.

1917 ile 1948 arasındaki sinsi ve sistemli planlarına bakarsanız, İsrail terör oluşumunun resmiyet kazanmadan önce de terör faaliyetlerini net olarak göreceksiniz.

1917-1948 yılları arasında Filistin halkına yönelik her türlü entrika, her türlü hile ve işkence uygulanmıştır. Her türlü dezenformasyon araçları ve güdümlü, siyonist medya kullanılarak adeta kandırmaca meydana getirilmiştir.

Filistinli Araplar ya kandırılarak ya da zorla yerlerinden edilmiştir. Filistinli Müslümanlar ve Araplar İngilizlerin ve siyonistlerin tuzağına düşürülerek topraklarından kovulmuştur. 1917’de Araplar’ın Filistin’deki nüfusu ve sahip oldukları alan %80 iken, yavaş yavaş işgal hareketleri ile 31 yıl sonra bu oran tam tersine çevrilmiş ve Filistin işgal edilmiştir.

Filistin’de tarihi, insani ve tabii gerçeklere yüzde yüz aykırı bir sinsi ve güdümlü, siyonist hareketlerle sözde Devlet, özde terör oluşumu meydana getirilmiştir. Olup biten her şey yapaydır. (Zaten bu yazar Kardeşinizin İsrail’e karşı duruşunda yapaylığa itiraz ve yapay oluşumlara karşı reddedişim vardır. Tabi ve normal şekilde ve tarihsel olarak uzun ve haklı çabalardan sonra meydana getirilen Devletlere elbette itirazımız ve reddedişimiz olmaz)

Bu yapay oluşumu BM, İngilizlerin ve ABD'nin güdümünde tanımış olsa da, İsrail meşru değildir. Çünkü ne hak ve ne de hukuk tanımadan böyle bir oluşumu vicdanlar asla kabul etmez. Zaten yapaydır. Yapay her şey kısa zamanda ortadan kalkar.

Zaten Yahudiler’den insaf sahibi olanlar da o oluşumu doğru bulmuyor ve İsrail isimli o oluşumu lanetliyor. Yapay ve zorlama buluyorlar.

Biz de doğru bulmuyor, lanetliyoruz ve yapay buluyoruz.

1948'ten bu güne o terör oluşumu, o yapay oluşum yani İsrail, Dünyada en çok kınanan bir oluşumdur.

Dünyada İsrail isimli terör oluşumunu en çok kınayan Ülkelerin başında Müslüman Ülkeler geliyor. Belki de o Müslüman Ülkelerin en başında da biz varız.

Kınıyoruz da kınıyoruz, kınıyoruz da kınıyoruz.

Mescid-i Aksa'da, Müslümanların ilk kıblesi olan o mübarek yerde Müslümanlara yönelik baskı olduğu zaman kınıyoruz.

Yahudi yerleşimciler Filistinlilere zulmettiği zaman kınıyoruz.

Terör oluşumu İsrail Gazze’yi fütursuzca bombaladığında, sivilleri öldürdüğünde kınıyoruz.

Terör oluşumu İsrail Kudüs’te, Filistin’de orantısız güç kullandığında kınıyoruz.

Kınıyoruz da kınıyoruz, kınıyoruz da kınıyoruz.

Şimdi bu yazıyı yazarken İsrail terör oluşumunun binlerce terör faaliyetinden ikisi gözümün önüne geldi.

İsrail bundan 10 yıl kadar önce bir plaja bomba atarak oradaki bebekleri dahi katletmiştir. Bir bebeğin plajın kumsalında paramparça olmuş bedeni hâlâ gözümün önündedir.

İkincisi bundan 20 yıl kadar önce meydana getirilen Muhammed Durra olayıdır.

Muhammed Durra, 11-12 yaşlarında bir Filistinli çocuktur. İşgalci İsrail askerlerinin bir sokak çatışması sırasında açtığı sürekli ve kesintisiz ateş sonucu babasının kucağında şehit olmuştur. Öyle bir çatışma ki saatlerce sürmüş ve çatışma arasında kalan Muhammed Durra, babasının arkasına sığınmış, Babası sokaktaki bir duvar dibindeki varilin arkasına saklanmış ve siyonist teröristler tarafından sürekli rastgele açılan ateşte şehid olmuştur.

Daha hangisini sayayayım daha! Siyonist terör oluşumu İsrail'in şiddet, terör, katliam ve her türlü zulmüne dair haberleri Google arama motorunda milyonlarca kez mevcut.

Buna rağmen hepimizin tek yaptığı kınamak, kınamak ve kınamak. Kına, kına, kına. Yeter, yeter, yeter, gına geldi gına.

Kınıyoruz da kınıyoruz. Kınıyoruz da kınıyoruz.

Adamlar terörist. Teröristlerin kınandığı nerede görülmüş? Adamları kınadığınız zaman, inanın, o adamlar, belki kahkaha atarak gülüyorlardır.

Teröristler kınanmaktan anlamaz.

Bence artık kınamayı bıraksak da, terörist oluşum İsrail’e anladığı dilden cevap versek, daha isabetli olacaktır.

Evet, terörist oluşum İsrail’e güçlü ve etkili bir şekilde başka bir tedbirlerle karşılık vermeliyiz.

Uluslararası ilişkilerdeki, diplomasideki bağlantıları gerekirse sıfıra indirmek gerekir.

Ben bir Devlet otoritesi olsam, ilk işim İsrail’i Devlet olarak tanımaktan vazgeçerim. Adı batsın İsrail’in. Neyini tanıyacağım onun. Terörist tanınır ve muhatap alınır mı hiç?

Başka ne gibi tavırlar alabiliriz terörist oluşum İsrail için?

Ekonomik boykot uygularız. Onlardan ürün almayız ve onlara ürün satmayız.

Bunlar birer yaptırımdır. Kınamaktan daha tesirlidir.

En sonunda da askeri bakımdan İsrail’e tavır alabiliriz.

Terörist oluşum İsrail’in tepesine binmek için kuvvetli bir askeri strateji geliştirip vakti geldiğinde tepelerine binmek gerekir.

Tabi, o askeri harekatta İsrail gibi acımasız olmayacağız. Hak ve hakkaniyete uygun bir sefer yapıp sivillere ve masumlara hiçbir zarar vermeden yalnızca İsrail’in askeri yapısıyla savaş yapmak gerekir.

Savaş dedik de gidişat oraya. Tarih, coğrafya ve gidişat bizi bir büyük sefere zorluyor. (Biz derken kastım tüm İslam Ülkeleridir)

İsrail’in eceli bizim elimizle olacak. 2030 yılına kadar bu iş olup bitecek. Bu günden sonra ilk beş yıl mühim, bu durumda yıl 2028 eder. Olmadı iki yıl daha ekleyin 2030 yılı diye belirleyin.

Belirleyin derken bizim hedefimizi düşünmek bakımından öyle söyledim. Zaten bizim belirlememize gerek yok. Allah bu takvimi belirlemiş. İsrail’in ömrü 80 yıl ki, bu en fazladır. Daha da kısa olabilir.

Sözü uzatmayalım.

Allah'ın izniyle, şunu ifade etmek istiyorum: Terör oluşumu İsrail, 2030 yılında olmayacak.

Biz de bunu göreceğiz. İnşallah. Tüm Dünya da bunu görecek. Yaşayanlar bunu görecek.

Merak etmeyin, İsrail'in sonu yanında gelecek. Ancak biz boş durmayalım. Allah'ın izniyle tedbirleri alalım, güçlü bir ekonomik yapı kuralım. Ve güçlendirelim askeri yapımızı.

Tabi buradaki seslenişim yalnızca bize yani bizim Ülkemize değil. Bu seslenişim tüm İslam Ülkeleri içindir. Hepimiz İsrail’e karşı güçlenmeliyiz.

Yalnız İsrail’e karşı değil tüm zulme karşı güçlenmeliyiz.

Kına, kına kına. Yeter artık, gına geldi gına.

İnşallah kınamayacağız yakında. İsrail’in cezası neyse onu tam olarak vereceğiz. O haddi çoktan aştı. Az kaldı çok az.

Vesselam.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.