İstanbul Valisi Davut Gül'ü tebrik ediyor bir hassas konuya dikkat çekiyorum. Yazıma bilindik bir sözle başlayacağım.
“Reklamın iyisi kötüsü olmaz.”
Bazen bir konuda eleştirel bir tavırda bulunarak bir hususu ve bir grubu, bir kişiyi tenkit ettiğimizde ve gündemde tuttuğumuzda o kötü ve yanlış kişilerin reklamını yapmış olabiliriz.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi “batıl şeyleri tasvir, saf zihinleri idlâl eder” diye bir ihtarda bulunur. Evet, şurası bir gerçektir ki, yanlış, kötü şeyleri devamlı gündemde tutmak, saf zihinleri bozar. Özellikle çocukların ve gençlerin aklını karıştırır.
Kötüleri ve kötülükleri ismini belirtmeden ve kendilerini öne çıkartmadan eleştirmek gerekir. Ayrıntıya inerek ve adeta onları tasvir ederek anlatmak özelikle saf zihinlere zarar verir.
Bu gerçeğe rağmen kötüleri, kötülüğü adeta matah bir şey gibi devamlı surette gündemde tutmak, yazılı, görsel ve sosyal medyada haber yapmak, onlara bilmeden hizmet yapmaktır. Bu da maazallah, bilmeden kötülüğün yaygınlaşmasına ve çoğalmasına neden olmaktadır. Bu durumda özellikle saf zihinlerde ifsat meydana gelebilir.
Kötüler, kendilerinin isimlerin gündemde olmasından memnun olurlar. Onlar, kendilerinin reklamının yapılmasından hoşnut oluyorlar.
Onları memnun etmemek için kötülerden ve kötülükten hiç bahsetmemek lazım, onları tamamen gündemden düşürmek gerekir.
Çünkü o kötüler çok fazla kendilerini anlatılmasından ve kötülüklerin bahsedilmesinden nemalanıyorlar. Bu duruma düşmemek için, bu yanlışa girmemek için, yapılması gereken en güzel hareket gördüğümüz bir kötülüğü, karşılaştığımız bir kötüyü, başımızdan savmak, ondan kurtulmak, ama onunla ilgili hiçbir yerde, hiçbir şekilde ondan bahsetmemektir.
Kabadayı dediğimiz, mafya dediğimiz aşağılıkların ve alçak insanların gıdası, namlarının, ünlerinin yayılmasıdır. O nedenle onlar kendilerinden bahsedilmesinden hoşlanırlar.
Kötülüğü ve kötüleri ne kadar dışlarsanız, onları ne kadar yok sayarsanız, yok olurlar.
Lafı güncel bir soruna getireceğim.
Sosyal medyada şu anda kendilerini gündemde tutmaya çalışan bir ahlaksızlık hareketi ve kötülük oluşumu, marjinal gruplar, isimlerinin anılmasından memnun oluyorlar. O kişilerin isimlerini anmamak gerekir.
Sosyal medyayı oldukça sık kullanan bir Kardeşinizim ve o kötülük, marjinal bozukluk hareketlerini asla ağzıma almam ve isimlerini belirtmem. Çünkü o necisleri, o pisleri ismen anmak, reklamlarını yapmaktır.
Bu hassas duruma hep riayet ettim ve kötülerin reklamını yapmadım.
Yazımın bu noktasında, İstanbul Valimiz Sayın Davut Gül’ü yazımda belirttiğim hassasiyeti yansıtan Tweeter’da paylaştığı şu mesajından dolayı tebrik ediyorum.
Sayın Valimiz Davut Gül Tweeter’da, “Milli geleceğimiz, aile kurumunu milli ve manevi değerlerimizle yaşatmaya bağlıdır. Aile kurumunu zayıflatacak hiç bir etkinliğe müsade etmeyeceğiz. Propaganda yapmak maksadıyla eylem yapan 113 kişi gözaltına alındı. Eleştirmek için bile olsa lütfen eylemlerini paylaşmayınız” ihtarında bulunmuştur.
Gerçekten çok isabetli bir ikaz bu. Bu hatırlatmaya ve hassas konuya ben dikkat ediyorum. Ancak herkes dikkat etmiyor. O meşum, uğursuz, arsız ve ahlaksızların gruplarının, güya örgütlerin isimlerini ağızlarına alarak ve mesajlar paylaşarak reklamları yapılıyor.
O kişilerin isimlerini telaffuz etmek dahi yanlıştır ve sakıncalıdır.
Sayın Valimiz Davut Gül'ün belirttiği gibi o oluşum ve meşum (kötü, uğursuz) örgütlenme aile yapımızı ve toplumsal değerlerimizi alt üst etmeyi hedefleyen en zararlı bir harekettir. O harekete asla geçit verilmemeli ve isimleri dahi unutturulmalıdır.
Biz iyilik ve doğruluk üzerine ittifak etmeliyiz, kendi öz değerlerimizi devamlı gündemde tutmalı ve hatırlatmalı, kötülük ve yanlış işlere asla müsamaha etmemeliyiz.
Yüce Rabbim (cc) bize bunu emrediyor.
“Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inanmış olsalardı elbette onlar için hayırlı olurdu; içlerinden inananlar da var, fakat çoğu yoldan çıkmıştır.” (Al-i İmran Suresi, 110)
Sevgili Peygamberimiz Efendimiz (asm) şöyle buyurmaktadır.
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.”
Evet, bu Ayet-i Kerime ve bu Hadis-i Şerif bizim rehberimiz ve iyilikleri çoğaltma, kötülükleri engelleme noktasında mihenk noktamızdır.
Biz Müslümanız ve kötülüklere seyirci kalamayız.
Gücümüz yeterse hemen o kötülüğü engelleriz. Gücümüz yetmezse yine bir çözüm arayıp o kötülüğü ortadan kaldırmaya yol ararız. Yani boş durmayız. Bizi engelleyip de hareketimizi sınırlamışlarsa bile Müslüman olarak yapacağımız bir şey var. Kötülük karşısında çaresiz kaldığımızı hissettiğimizde o kötülüğü işleyenlere ve kötülüğe buğzederiz ve asla hoş görmeyiz.
Kötülüğü hoş gören ve hoş gördüğü gibi o kötülüğü teşvik eden Müslüman değildir.
Evet, biz Müslümanız, kötülüğü hoş görmeyiz ve engelleriz. Ve onların isimlerini dahi anmayız. Onların unutulması ve toplumdan isimlerinin silinmesi için elimizden geleni yaparız.
Yazımın sonunda tekrar belirtiyorum. Kötülük ve kötülerin ismini belirterek yapılan her eleştiri dahi onların reklamı olabilir.
Kötülük ve kötüler, özellikle sosyal medyada eleştirilmeleri ve isimlerinin belirtilmeleri ile dahi gündemde oluyorlar ve bu da onların reklamları oluyor.
Lütfen dikkat edelim.
Bu hassasiyeti ve önemli bir hususa dikkat çektiği ve bu yazının yazılmasına vesile olduğu için İstanbul Valimiz Davut Gül’e tekrar teşekkür ediyorum.