İzmir’in işgâli ve onurlu bir ölüm

İrfan Paksoy

GİRİŞ…

Geçmiş iyi bilindiği takdirde bugünlere gelinirken ne denli büyük fedâkârlıkların yapıldığının farkına varılır, bugün daha iyi anlaşılır ve yarınlara yönelik çabalar ve öngörüler de o denli sağlıklı olur. Bu kısa girizgâhla ilgili olarak bugünkü makalemin konusu da İzmir’in Yunanlar tarafından işgâlinin (15.05.1919) arka planı ile bu işgâl esnasında, dönemin Yunanistan Başbakanı Venizlos’u yüceltmek ve Türkleri de aşağılamak için kendisine zorla söyletilmek istenilen “Zito (Yaşasın) Venizelos” ifadesini yirmi iki süngü darbesine rağmen söylemeyen, bu süngüler nedeniyle ağır yaralanan ve bir hafta sonra da şehit olan İzmir Askerlik Dairesi Başkanı Albay Süleyman Fethi Bey’e dair olacak.

LONDRA ANTLAŞMASI VE İTALYA’NIN SAVAŞA GİRMESİ…

1915 yılının ilk aylarında İtilaf Devletleri Ordularının kazandıkları başarılar, İtalya’yı, İtilaf Devletleri’ne yaklaştırmıştır. İtalya’nın bir kısım Avusturya toprakları ile Anadolu’nun güneyindeki (Antalya ve havalisindeki) isteklerinin, İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından 26 Nisan 1915 tarihinde Londra Antlaşması ile kabul edilmesinin ardından İtalya 25 Mayıs’ta Avusturya-Macaristan’a savaş ilan ederek İtilaf Devletleri tarafında müdâhil oldu.

LONDRA ANTLAŞMASI’NIN OSMANLI DEVLETİ’NE BAKAN YÖNÜ…

Bu anlaşmanın Osmanlı Devleti’ne bakan yönü Müttefiklerin zaferi ile bitmesi öngörülen savaşın sonunda Osmanlı’nın Asya’daki topraklarının paylaşılması söz konusu olduğunda İtalyanların Antalya vilayeti ve çevresindeki Akdeniz kıyılarında istedikleri toprakların bu ülkeye verilmesiydi.

İTALYA’NIN İLAVE TALEPLERİ…

Müttefikler safında savaşa katılan İtalya, Nisan ve Mayıs 1916 aylarında İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan (Sykes-Picot-26.04.2916 ve Petrograd-16.03.1916) antlaşmalar(ın)dan haberdar edilmemiş olmakla birlikte bunu sezmiş ve Müttefiklerine bildirmişti. İtalya bu süreçte Antalya, Mersin ve İzmir’in kendisine verilmesini mümkün kılan bir antlaşma yapılması için İngiltere ve Fransa nezdinde ısrarcı olmuş, bunun sonucu Londra Antlaşması’nın yerini almak üzere 19-21 Nisan 1917 tarihlerinde İngiltere, Fransa ve İtalya arasında St. Jean de Maurienne’da yapılan görüşmeler sonucunda 1916 yılında İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan (Sykes – Picot ve Petrograd) antlaşmalarını İtalya’nın kabul etmesi, Antalya, Konya, Aydın ve İzmir bölgelerinin İtalya’ya verilmesi, antlaşmanın yürürlüğe girmesi de İtalya’ya verilmesi kararlaştırılan yerlerin Rusya’nın onaylamasına bağlı tutulması teati edilmiştir. Bu antlaşma ile İtalya, savaştan sonra İzmir de dâhil olmak üzere Batı Anadolu’nun denetimini ele geçirmeyi umut ediyordu.

PARİS BARIŞ KONFERANSI’NDAKİ İHTİLAFLAR…

I. Dünya Savaşı’nda silahlı çatışmalara son veren 1918 güzündeki mütârekelerin ardından galip (İtilaf) devletler(i) tarafından mağlup (İttifak) devletler(in)e imzalatılacak barış antlaşmalarını görüşmek üzere 18 Ocak 1919-20 Ocak 1920 tarihlerinde faaliyet gösteren Paris Barış Konferansı’nda Osmanlı Devleti’nin paylaşımı konusunda Yunanlara verilecek topraklar konusunda da hayli anlaşmazlık yaşanmıştır.

SAINT JEAN DE MAURIENNE ANTLAŞMASI…

İngiltere ve Fransa, savaş döneminde Yunanları kendi saflarında savaşa sokabilmek için İzmir ve havâlisini bu devlete vermeyi vaat etmişlerdi. Oysa İngiltere ve Fransa, savaş döneminde yapılan gizli anlaşmalardan biri olan Saint Jean de Maurienne Antlaşması ile de bu toprakları daha önce İtalya’ya vermeye söz vermiş olmakla birlikte bu anlaşmanın geçerli olabilmesi için Rusya tarafından da onaylanması gerekiyordu.

İngiltere ve Fransa Anadolu’da üslenecek ve Doğu Akdeniz'i de kontrol edecek kuvvetli bir İtalya’nın çıkarlarına zarar vereceği düşüncesiyle St. Jean de Maurienne Antlaşmasını geçersiz saymak istemişlerdir. Anlaşma öncesinde Rusya da İzmir bölgesinin İtalya'ya verilmesine karşıdır. Rusya'nın ihtilâl sebebiyle anlaşmaya imza koymamış olması anlaşmanın geçersiz sayılması için bir gerekçe olabilirdi. Nihayet, 14 Ekim 1918'de bu anlaşmanın hükümsüz olduğu açıklanmıştır.

EKİM DEVRİMİ’NİN İTALYA’YA BAKAN YÖNÜ…

Ancak Rusya’da meydana gelen Ekim Devrimi (07.10.1917) nedeniyle iktidara gelen Bolşeviklerin savaş döneminde yapılan tüm gizli anlaşmaları dünya kamuoyu ile paylaşarak bunları tanımadıklarını belirtmesine sonucu St. Jean de Maurienne Antlaşması yürürlüğe girememiş olsa da İtalya yine de İzmir ve Batı Anadolu üzerinde hak iddia ediyordu.

BALFOUR VE SANNINO…

İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour da bu şartlarda 30 Ekim 1918 tarihinde St. Jean de Maurienne Antlaşmasının hükümsüz olduğunu belirtmiştir. İtalya Dışileri Bakanı Sidney Costantino Sonnino ise bu anlaşmada öngörülen hususların kesin ve ertelenemez mâhiyette olduğunu belirterek Balfour’un bahse konu açıklamasını protesto etmiştir.

VENİZELOS’UN ÇABALARI…

Yunanistan Başbakanı Venizelos da 3-4 Şubat 1919 tarihlerinde Paris Barış Konferansı’nda (18.01.1919-21.01.1920) Anadolu’nun batı kısmının (Batı Trakya’daki Dedeağaç’ta bir köy olan Makri’den Erdek’e kadar 812 000 Rum nüfusu ile birlikte Doğu Trakya, Ege adaları, İzmir ve havâlisi de dâhil olmak üzere) Yunanistan’a verilmesini talep etmiştir.

PARİS BARIŞ KONFERANSI’NDAKİ GELİŞMELER…

5 Şubat’ta Yunanlıların arazi isteklerini incelemek üzere Konferansta bir komisyon kurulmuş, bu komisyon 30 Mart’ta İzmir ve havalisinin Yunanistan’a verilmesini tavsiye etmiş, bu tavsiyeye göre oluşturulan karar, İtalya'nın şiddetli itirazlarına rağmen kabul edilmiş, 12 Mayıs’ta yapılan toplantıda Yunanlıların İzmir'e asker çıkaracakları, bunun Anadolu'daki toprakları işgâl ve paylaşmak anlamına gelmeyeceği, sadece halkı korumak olduğu İtalya'ya bildirilmiştir.

YUNANLARIN TERCİH EDİLMESİNİN SEBEBİ…

Bütün bu gelişmelerden anlaşılacağı gibi İngiltere ve Fransa, İtalya’nın Akdeniz'de kendileri için tehlikeli olabilecek yayılmasını engellemeyi mümkün kılacak vasıtanın Yunanistan olabileceğini düşünmüşlerdir. Esasen kazanılan zaferde kendisinin de payı olduğunu düşünen Yunanistan, gördüğü hizmetler ve fedâkârlıkların mükâfâtı olarak, Trakya ile birlikte İstanbul ve Marmara bölgesinin kendisine verilmesini istemiş olsa da ekte Paris'teki Barış Konseyi, bu yerlerde uluslararası bir yönetim kurmayı düşündüğünden buraların Yunanistan'a verilmesine taraftar görünmüyordu.

Venizelos, Paris’te, Lloyd George, Clemenceau ve Wilson'a (gerçeğin aksine) İzmir bölgesinde nüfus çoğunluğunu Rumların teşkil ettiğini, bu bölgede Türklerin Hristiyanlara korkunç zulümler yapmakta olduklarını kendi uslûbu ile ifade etmiş, Anadolu'da Hıristiyanları Türklerin zulmünden kurtarmanın yegâne çaresi olarak da İzmir'in işgâli için Yunanistan'a yetki verilmesini ısrarla istemiştir.

Lloyd George ve Clemanceau'ya göre Yunan isteklerinin kabulü ile hem fedakâr bir müttefik tatmin edilmiş, hem de Akdeniz'de muhtemel bir İtalyan tehlikesi önlenmiş olacaktı. Bu düşünce ile Yüksek Konsey, Yunanistan’a İzmir'i işgâl yetkisi vermiştir, İşgalin hukûki dayanağı da Mondros Mütârekesi'nin (İtilaf Devletlerinin kendi güvenliklerini tehlikede gördükleri herhangi bir yeri işgâl edebileceklerine ilişkin) 7. maddesi olacaktı.

ÖDÜLLENDİRİLEN YUNANİSTAN VE DIŞLANAN İTALYA…

Yunanların, tarihî gerçeklerden yoksun olan bu iddiaları, konferansın iki başat ülkesinden biri olan İngilizler tarafından da destekleniyordu. Zira Yunanistan’ın güçlü bir Doğu Akdeniz ülkesi olması hâlinde, İngiltere’nin Akdeniz’den geçen deniz yollarının, kendisine müzâhir bir devlet olan Yunanistan’ın koruyuculuğuna sahip olması, Doğu Akdeniz ve Batı Anadolu’ya İtalya gibi güçlü bir ülkenin yerleşmesinin ön alınarak bertaraf edilmesi İngiltere çıkarlarına hayli uygundu. İtilaf Devletlerinin iki başat devleti olan İngiltere ve Fransa’nın desteklediği Yunan isteklerine önceleri ABD de İtalya gibi karşı çıkmışsa da daha sonra Yunanların konferansta sundukları sahte belgelerinin etkisinde kalarak Yunanların yanında yer alması sonucu İtalya konferansta yalnız kalmış, bunun ardından İzmir ve çevresi ile İstanbul önlerine kadar Doğu Trakya’nın Yunanistan’a verilmesi kararlaştırılmıştır. Konferansta Yunanistan lehine verilen bu cömert karar, İtalya’nın eski müttefikleri olan İtilaf Devletleri ile arasında ciddî bir görüş ayrılığı meydana gelmesine sebep olmuş, İtalya savaş dönemindeki müttefikleri tarafından aldatıldığına inanmıştır.

UZLAŞILAN HUSUSLAR…

Paris Barış Konferansı sonucunda, Güney Akdeniz Bölgesi İtalyanlara bırakılmış, İzmir de dâhil olmak üzere Batı Anadolu Yunanlara bırakılmış, İngiltere ve Fransa tarafından Orta Doğu’da Osmanlı’dan ele geçirilen topraklar için manda (himâye) sistemi benimsenerek bu topraklar bu sisteme göre yönetilmek üzere bölümlere ayrılmış, bu çerçevede, Arapların yaşadıkları topraklar, bu coğrafyada Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmış ve zaferler kazanmış olan İngiltere ve Fransa’ya bırakılmış, buna göre Suriye ve Lübnan Fransız, Irak ve Filistin de İngiliz mandasına bırakılmış, Doğu Anadolu’da da ABD mandasında bir Ermeni Devleti kurulması benimsenmiştir.

NOTALAR…

İngiliz Yüksek Komiseri Kormiral Calthorpe 14 Mayıs 1919 günü sabat saat 09.00’da İzmir’de bulunan 17. Kolordu Komutanı Ali Nâdir Paşa'ya bir nota vererek İzmir istihkâmları (savunma yerleri) ile savunma tedbirlerini içeren arazinin, Mütâreke'nin 7. maddesine uygun olarak İtilâf Devletleri kuvvetleri tarafından işgâl edileceğini bildirmiştir. Bunun üzerine Harbiye Nâzın Şakir Paşa'yı arayan Ali Nâdir Paşa, Amiral Calthorpe'dan İzmir'in işgâl edileceğine ve durumun da Müttefiklerce Bâb-ı Âli'ye bildirilmiş olduğuna dair bir nota aldığını bildirmiştir. Harbiye Nâzırı da Ali Nâdir Paşa’ya Bâb-ı Âli'nin işgâl hakkında bilgisi olmadığını, ancak Amiralin teklifinin Mütâreke hükümlerine uygun olduğunu ve onaylanması gerektiği cevabını vermiştir. Ali Nâdir Paşa bu işgâlin Yunan işgâliyle sonuçlanacağı hakkında bazı söylentiler olduğu konusunda Şakir Paşa'nın dikkatini çekmişse de O "Bu gibi söylentilere önem vermeyiniz." demiştir.

Harbiye Nâzırı'nın cevabı üzerine Ali Nâdir Paşa, 14 Mayıs’ta İzmir’deki Türk birliklerine, istihkâmların işgâl edileceğini ve istihkâmlarda bulunan silahların teslim edileceğini bildirerek, işgâl sırasında kesinlikle karşı konulmamasını emretmiş, askerî silah depolarının yağmalanmaması için de tedbir almıştır. Aynı gün Koramiral Calthorpe tarafından Ali Nâdir Paşa'ya da ikinci bir nota verilerek, 15 Mayıs’ta İzmir'in Müttefikler adına Yunan kuvvetleri tarafından işgâl edileceği bildirilmiş, şehirde güvenlik amacıyla bütün askerlerin Kışlada bulundurulması, işgâlden sonra da Yunan Komutanının arzusuna göre hareket edilmesi, "limandaki kuvvetli İtilâf donanmasının işgâl esnasında sükûn ve âsâyişin temininde en etkili unsur olacağı" tehdidiyle istenmiştir. Bu durumu da Ali Nâdir Paşa, Harbiye Nezâreti'ne bildirmiş, bu notaya uygun olarak İzmir'deki birlik ve kurumlara bir tebligat yayınlayarak sükûn ve âsâyişin korunmasına çalışılmıştır. 17. Kolordu Komutanlığında yapılan müzâkerede, subayların ve erlerin Kışlada toplanarak işgâlin beklenmesine karar verilmiş, ayrıca Ali Nâdir Paşa bütün subayların ertesi sabah kışlada hazır bulunmalarını istemiştir. Koramiral Calthorpe, 14 Mayıs sabahı, Ali Nâdir Paşa’ya vermiş olduğu ilk nota ile aynı mahiyette bir notayı da İzmir Valisi İzzet Bey'e vermiştir. Bu notada da işgâlin Paris Konferansı kararı olduğu belirtilerek gereğinin yapılması önemle istenmiştir.

İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Vekili Amiral Richard Webb tarafından da 14 Mayıs’ta Damat Ferit Paşa’ya bir nota verilerek, Paris Konferansı kararına göre İzmir istihkâmlarının İtilâf kuvvetleri tarafından işgâl edileceği bildirilmiş, Osmanlı Hükümeti, bunun üzerine İtilâf Devletleri komiserlerine cevabî bir nota vererek, İzmir'in İtilâf Devletleri kuvvetleri tarafından işgâli hakkında Paris Barış Konferansı kararma muhalefet etmeyeceğini, ancak, Osmanlı Devleti'nin hiçbir parçasının ırk, tarih ve coğrafya açısından Yunanistan ile hiçbir ilgisinin olmadığı belirtilerek Yunanistan'ın işgâle katılmasını protesto etmiştir Bu bilgilerden anlaşıldığı gibi, Türk makamlarına önce İzmir'in İtilâf kuvvetleri tarafından işgâl edileceği, sonra da İtilâf Devletleri adına Yunan kuvvetleri tarafından işgâl edileceği bildirilmek suretiyle mesele bir oldu-bittiye getirilmiştir. Böylece Türk idarecilerinin savunma tedbirleri almaları önlenmek İstenmiştir.

İŞGÂL…

14 Mayıs 1919 günü İzmir çevresindeki istihkâmlar İtilâf Devletleri kuvvetlerince işgâl edilmiştir. Bu kuvvetler içerisinde Yunan birlikleri de yer almaktaydı. Aynı gün akşam Koramiral Calthorpe, Yunan İşgal Kuvvetleri Komutanı Albay Zafiriou ile Yunan Deniz Subayı Mavroidis'e azami itidal ve ölçülü hareket edilmesini tavsiye etmiş ve notalarla belirtildiği üzere 15 Mayıs 1919 sabahı Yunan işgâli fiilen başlamıştır.

VAKUR BİR DURUŞ VE ŞEREFLİ BİR ÖLÜM…

15 Mayıs’ta İzmir’de başlayan Yunan işgâli esnasında pervâsızca hareket eden Yunan kuvvetleri kentteki kimi subay ve askerleri de gözaltına alırlar. Gözaltına alınan kimi subay ve erlerle birlikte Asker Alma Daire Başkanı Albay Süleyman Fethi Bey de Konak Meydanına getirilir. Yunan birliğinin komutanı olan subay, ondan ellerini havaya kaldırıp (kendisini halkın gözü önünde aşağılamak ve dönemin Yunanistan’ın başbakanı Venizelos’u da yüceltmek için) “Zito Venizelos” diye bağırmasını ister. Ancak Albay Süleyman Fethi Bey bunu kesinlikle yapmaz. Bu istek birkaç kez de kararlı bir şekilde tekrar edilir. Yapmayınca da bu istek Albay Süleyman Fethi Bey, Yunan askeri tarafından her defasında süngülenerek yirmi iki kez tekrar edilir. Bu yirmi iki süngü darbesine rağmen ölmeyen ve ağır yaralanan Albay Süleyman Fethi Bey hastaneye kaldırılır. Hastanede tedavi altına alınsa da aldığı ağır yaralardan kurtarılmaması sonucu bir hafta sonra şehit olur. Merhum Albay Süleyman Fethi Bey’in (süngü izleri ve kan lekeleri de üzerinde olan) üniforması Harbiye Askerî Müzesinde teşhir edilmektedir. Ruhu şâd, mekânı cennet ola…

İŞGÂLİN ANADOLU’YA YANSIMASI…

Büyük acıların yaşandığı İzmir'in işgâli kaçınılmaz görülse bile, Yunan işgâli kararı karşısında iş başında bulunan devlet erkânının, mevcut şartları değerlendirerek kendi insiyatifleriyle yerinde karar veremedikleri, istemeseler de müessif olaylara sebebiyet verdikleri söylenebilir. Bu arada o günkü şartlarda hareket imkânının çok sınırlı olduğunu da belirtmek yerinde olur. Bu bağlamda Mondros Mütârekesi'nin bu tarzda uygulanması, daha sonra imzalanan Sevr Barış Antlaşmasının kabul ve uygulanabilirliğini ortadan kaldıran en önemli unsurlardan biri olmuştur. Özellikle Yunan işgâli ve Müttefiklerin kayıtsızlığını gören Türk Milleti, Mustafa Kemâl Paşa’nın ifade ettiği gibi "... gerçekten duygulanarak ve gerçeği görerek derin bir uçuruma sürüklendiğini idrak etmiş ve sonrasında da da hukukunu korumaya bizzat karar vermiştir".

İSTANBUL’DA YERLİ VE GAYRI MİLLÎ İCRAATLAR…

İzmir’in işgâli sonrasında Batı Anadolu’da Yunan işgâlleri artarak devam ederken bir yıl sonra (İstanbul’daki İngilizlerin himmetine sığınmış Saray ve Hükûmetin bilgisi dâhilinde) omurgasız Şeyhülislam Dürrizâde Mehmet Efendi tarafından da başta Mustafa Kemâl Paşa olmak üzere Millî Mücâdele’nin öne çıkan şahsiyetleri “katli vacip” olarak ilan edilir ve haklarında da idam kararı çıkarılır. İstanbul’daki bir başka omurgasız bürokrat olan Nemrut Mustafa Paşa başkanlığındaki kukla ve sözde mahkemede de Mustafa Kemâl Paşa ve bazı arkadaşlarının gıyâben idamlarına ve mallarının da haczine karar verilir. Bu sözde mahkeme 27 Mayıs 1920 tarihli kararıyla Fevzi (Çakmak) Paşa, 15 Haziran 1920 tarihinde de Miralay İsmet (İnönü) Bey’in de içlerinde bulunduğu nice Millî Mücadele mensupları hakkında idam kararı verir. Sözde ve âciz Padişah Vahidettin de bu uyduruk mahkeme kararlarının tamamını onaylar. Bahse konu aşağılık fetvâ ve sözde mahkeme kararlarını içeren yazılı duyuruların İngiliz uçakları ile Batı Anadolu’da halkın üzerine atılması ve halkın bu konularda bilgili kılınması için Damat Ferit Paşa, işgâl atındaki İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral John de Robeck’i ziyaret ederek ondan bizzat yardım talebinde bulunur.

DEVAM EDEN İŞGÂLLER…

Ege bölgesindeki Yunan işgâli elbette ki İzmir’le sınırlı kalmadı. Yunan kuvvetleri Batı Anadolu’daki Türk ahâlinin canı, malı ve ırzını da çiğneyerek Ağustos 1921 ayında ta Sakarya nehrinin doğusuna kadar ilerler.

SAKARYA…

Ancak 23 Ağustos 13 Eylül 1922 tarihlerinde gerçekleşen Sakarya Meydan Muhârebesi’nde Yunan Küçük Asya Ordusunun taarruz gücü kırılır ve Sakarya nehrinin batısına atılır. TBMM Ordusunun silah, mühimmat ve lojistik eksiklikleri nedeniyle yeteri derecede kudretli olmadığından bu eksiklerin tamamlanmasından sonra Yunan kuvvetlerinin Anadolu’dan atılmasına karar verilir.

GÖRKLÜ ZAFER…

Sakarya Zaferi’ni takip eden on bir ay zarfında bahse konu eksiklikler tamamlandıktan sonra 26 Ağustos 1922 tarihinde Afyon güneyinden başlatılan Büyük Taarruzu sonucu Yunan hatları yarılır ve taarruz başarılı bir şekilde gelişir, Afyon Cephesindeki Yunan kuvvetleri 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da ezici bir yenilgiye uğratılır, ardından başlatılan takip harekâtı sonucu 9 Eylül’de İzmir kurtarılır, 17 Eylül’de Anadolu’daki son Yunan kuvvetlerinin Edincik (Bandırma)’ten ayrılması sonucu Anadolu tamamen Yunanlardan temizlenir. Böylece bin bir yokluk ve imkânsızlığa rağmen Sivas’ta “Ya İstiklâl Ya Ölüm” parolasıyla başlatılan Şanlı Millî Mücâdele zaferle taçlandırılır ve emsâlsiz bir başarıyla sonuçlandırılır.

SONUÇ…

Şanlı Millî Mücâdele’ye destek verenler ve zaferle taçlandıranlar tarihe şanla ve şerefle, onu boğmaya çalışan İstanbul’daki yerli ve gayrı millî unsurlar da tarihe zilletle ve utançla kayıt düşerler.

Bu vesile ile Albay Süleyman Fethi Bey’in manevî şahsında, Gazi Mustafa Kemâl Paşa’nın dirayetli askerî ve siyasî liderliğinde yürütülen ve zaferle taçlanan Şanlı Millî Mücâdele’de canı, kanı, teri ve malı olanların da cümlesini de saygı ve rahmetle yâd ederim.

KAYNAKLAR

- Fromkin, David; Barışa Son Veren Barış – Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı (1914-1922), (Çev.: Mehmet Harmancı), Sabah Yayınları, İstanbul 1994.

- Gürün, Kâmuran; Savaşan Dünya ve Türkiye, 1. Baskı, Bilgi Yay., Ankara 1986.

- Jaeschke Gotthard; Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, (Çev.: Cemal Köprülü), TTK Bsmv. Ankara 1971

- Paksoy, İrfan, “Mütâreke’den Samsun’a Uzanan Yol”, Millî Devlet Gazetesi, 19.5.2020, https://www.millidevlet gazetesi. net/KoseYazisi/mutareke-den-samsun-a-uzanan-yol-241, Erişim Tarihi: 13.5.2023.

- Paksoy, Paksoy, “Cumhuriyete Giden Yol”, Millî Devlet Gazetesi, 19.10.2021, https:// www. millidevletgazetesi.net/Kose Yazisi/cumhuriyete-giden-yol-4536, Erişim Tarihi: 13.05.2023.

- Paksoy, İrfan; “100. Yılında Büyük Zafer”, 30.8.2022, https://www.millidevletgazetesi.net/ KoseYazisi/100-yilinda-buyuk-zafer-4702, Erişim Tarihi: 13.5.2023.

- Paksoy, İrfan; Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.

- Smith, Michael Llewellyn; Yunan Düşü, (Çev.: Halim İnal), Ayraç Yay., Ankara 2002.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.