Yeni yılla birlikte zamlı, kademeli elektrik faturaları gelmeye başladı.
Hani dendi ya bu sisteme "dar gelirli vatandaşı korumak" için geçildi.
Aslında yapılan okkalı zammı, o anı geçiştirmek için bir tür kafa karışıklığı yaratıldı ve zamlara yumuşak bir geçiş oldu.
O büyük gün geldiğindeyse bir anda gözler fal taşı gibi açıldı, beyinler ve algılar berraklaştı. Karmaşa kalktı ve bingo! Karşımızda kol gibi bir fatura...
Kimi nasıl koruyoruz? Doğrusu faturanın ödenecek bedel kısmına baktığında şakkadanak anlıyoruz.
“Kademeli tarife” gibi tumturaklı sözlerle vatandaşın algısına oynayıp kandırmak kolay; ancak cebinden çıkanla da kandırmazsın ya!
Ortalama 170 TL gelen bir faturanın 330 TL olarak kademeli artışını kimse süslü sözlerle geçiştiremez. Dedik ya “kol gibi” işte ortada fatura duruyor. Gönderdiğin vatandaş onu hissediyor.
Yani sözüm o ki, “vatandaşı koruyoruz” söylemi aslında gerçekliği yansıtmıyor. Bu da tumturaklı bir yalan.
Halaylar çekerek asgari ücretin 4.250 TL olmasını kutlayanların, faturalar karşısında nasıl bir tavır alacağını da merak ediyorum.
Zamlarla mücadele ediyoruz ya, insanın aklına haliyle tasarruf modelleri üretmek geliyor.
Mesela BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, "Tasarrufa dikkat ediyorum, ben kasaba 100 lira verip et almıyorum. Gidip kuzu kestiriyorum” demişti.
Bence şimdi de Destici’den “Elektrik faturanız çok geliyorsa tasarruf için elektrik santrali alın, HES santrali kurun” önerisi de gelmeli, vatandaşı aydınlatmalı.
Ben de bir öneri verecek olsam “Dünyanın en çok yakan ampulünü milletçe kullanıyoruz. Bu ampulü söndürelim yeter. Tasarruf işte budur” derdim.
Yoksa daha çok öpülürüz…