Ne günlere kaldık ya böyle!
Eskiden “kamu hizmeti” olarak görülen şeyler artık “pasta” olarak görülüyor.
Pasta olarak görüldüğünde de paylaşım öne çıkıyor.
Sezai Karakoç bir şiirinde diyor ya, “Bana bunu öğretmediniz Ey Sarıklı Ulu Hocalar!”
O şiirin 4 mısraı şöyledir:
“Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz.
Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz.
Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı.
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz.”
Biz de kamu hizmetinin bir pasta, yağmalanacak bir şey görüldüğü günlere geldik ve maalesef bunları gördük.
Gördük gördük de “Bana bunun böyle olabileceğini ve o günlerde insanların maddiyatçılıktan, menfaatçılıktan gözü dönmüş bir hale geleceğini bana söylemediniz Ey Sarıklı Ulu Hocalar!”
Geçen gün sosyal medyada şunları yazdım ve paylaştım.
Eskiden kamu görevleri işin erbapları ve ilgili meslek mensupları bakımından "bir kamu hizmeti" görülürdü. Bu bakışla "hizmet etmek esas alınırdı." Şimdi "pasta" olarak görülüyor. Pasta olarak görüldüğü için de ne kadar az kişi o işi yapmaya yetkili olursa "pasta bize kalır" mantığıyla hareket ediliyor.
Yeminli mali müşavirlik, iş güvenliği uzmanlığı, yapı denetçiliği, gayrimenkul danışmanlığı, bilirkişilik, arabuluculuk, uzlaştırmacılık, çevre görevlisi ve çevre danışmanlığı ve benzeri görevler bu kapsama ilk aklıma gelen görevlerdir.
Bu işi yapanlardan yaptığı işin "kamu hizmeti olduğu" bilincinde olanlar çok az.
Bu devlete 40 yıldır bir kamu görevlisi olarak hizmet ediyorum.
Bu süre zarfında şunu gördüm. Her geçen gün kamu hizmeti bilinci ve halka hizmet etmek fikri silinip gidiyor. Bunların yerini başka bilinç ve fikirler alıyor.
Bir hizmetin devlet tarafından değil de güya devletin kontrolünde güya işin uzmanları tarafından yapılması fikri önce ortaya atılıyor. Ardından birileri kendilerine emeklilik ya da emekliliğe yakın günlerde işten ayrıldığında yüksek maaş ve yüksek gelir elde edebilecek bir alan oluşturuyor. Ve o alana başkalarını sokmuyorlar. “İşte kamuda şu görevde şu kadar iş yapan kamu görevlisi şu hizmeti serbest firma olarak yapabilir.” Bu ve buna benzer bir kanun maddesi hükmünü kamu hizmeti adı altında bir yasaya yerleştirdin mi, gelsin ondan sonra cukkalar, gelsin paralar.
Yazımın buraya kadar olan kısmında belirtmedim, tabii bunu baştan söylemeliydik.
Kimsenin uzmanlığından ve bu uzmanlığa dayalı gelir elde etmesinden, bu uzmanlık, bilirkişilik olur, yeminli mali müşavirliği olur, iş güvenliği uzmanlığı olur, başka bir uzmanlık olur, kimsenin çalışıp da para kazanmasından bir rahatsızlığımız yok.
Bizim rahatsızlığımız 2 noktada özetlenebilir.
1-Kamu hizmeti olarak görülmesi gereken görevlerin sırf birilerine “pasta” gibi ikram edilmesi ve birilerinin de o pastayı yalnızca kendileri yiyecek şekilde yasal düzenleme yapıp kendilerine rant alanı oluşturmaları.
2- Yeminli mali müşavirlik, iş güvenliği uzmanlığı, yapı denetçiliği, gayrimenkul danışmanlığı, bilirkişilik, arabuluculuk, uzlaştırmacılık, çevre görevlisi ve çevre danışmanlığı ve benzeri görevleri yapanların yaptıkları işin bir kamu hizmeti olduğu bilincin taşımadan konuya ve “yaptıkları işe sırf para gözüyle bakmaları.”
Haa bu arada şunu da belirteyim, bu satırların yazarını yani şahsımı “kıskanç, kendisi o görevleri yapmadığı için böyle bir yazı kaleme almış” diye beni suçlayacaklara şunu da hemen söyleyeyim: “Ben uzlaştırmacı ve bilirkişi olarak fiilen çalışıyorum ve resmen görevliyim.” Yani konunun içinden geliyorum. Kaldı ki etrafımda bu saydığım görevleri, yani, yeminli mali müşavirlik, iş güvenliği uzmanlığı, yapı denetçiliği, gayrimenkul danışmanlığı, bilirkişilik, arabuluculuk, uzlaştırmacılık, çevre görevlisi ve çevre danışmanlığı yapan onlarca kişi var. Onları da yakından müşahede ediyorum.
Özetle konunun içindeyim ve yıllarım bu ülkeye bir devlet memuru olarak hizmet etmekle geçti.
Kamu sektörünü, devlet kurumlarını ve orada çalışanları, kapasitelerini, bakış açılarını çok iyi bilirim.
İster kamu görevinde bizzat olsun, isterse yukarıda saydığım görevlerde dolaylı olarak olsun kamuya hizmet bilinci, vatandaşa hizmet bilinci içinde olana her bir görevliye saygım var.
Bizim derdimiz “üzüm yemektir.” Bizim derdimiz “bağcıyı dövmek değildir.”
Zaten tüm kamu görevim ve başkanlık, denetçilik ve bilirkişilik ile uzlaştırmacılık ve benzeri görevlerde bulunurken her daim şu 5 başlık altındaki bakış açısına sahip oldum.
1-Sorunların üzerine kararlılıkla gitmek ve “Benden sonra tufan, günü kurtarmak, sorunları halının altına süpürmek vb. gibi anlayıştan uzak olmak.”
2-Tasarrrufa ve etkili yönetime önem vermek.
3-Yıkmak kolay, yapmak zor mantığıyla, ihya ve inşa temelli çalışmalarda bulunmak.
4-Emanet bilinciyle ve kamu yararı mantığıyla hareket etmek.
5-Makamlar ve mevkiler gelip geçicidir, aslolan “şu gök kubbede hoş bir sada bırakmaktır” anlayışıyla insani özellikleri esasa almak.
Haa bu arada şunu da söyleyeyim: Kamuda bu 5 özelliğe sahip insanlara hayat hakkı ve üst görevlerde hizmet sunma imkanı vermezler. Bize de zaten bu hak ve imkanı tanımıyorlar. Canları sağ olsun.
Yazımın sonunda şunu da hassaten belirteyim, bu yazıda, yeminli mali müşavirlik, iş güvenliği uzmanlığı, yapı denetçiliği, gayrimenkul danışmanlığı, bilirkişilik, arabuluculuk, uzlaştırmacılık, çevre görevlisi ve çevre danışmanlığı ve benzeri görevler kapsamında “kamu hizmeti mi, paylaşılacak pasta mı” diye sordum.
Siz de şöyle sorabilirsiniz, yalnız bu meslek mensupları değil, belediye başkanı, müdürü, amiri, memuru ve onlarca kamu görevlisi “Bulunduğu konumun hakkını verme derdinde değil de pastadan pay kapma derdinde değil mi?”
Evet, bu soruyu sormakta haklısınız. “Artık tuz kokmuş dedikleri bir dönemi yaşıyoruz. Yani usulsüzlük, çalma-çırpma almış başını gidiyor.” “Bal tutan parmağını yalar” anlayışı her yere hakim olmuş. Elbette bunları da düşündüğümüzde “kamu hizmeti mi, paylaşılacak pasta mı” sorusunun hacmi genişler.
Sözü uzatmayalım. Ben maksadımı ve derdimi anlattım. Anlayan anladı.
Kamu hizmetini “Bir pasta değil de bir görev ve hizmet vesilesi gören insanlara selam, saygı ve sevgilerimle.”
Allah doğruların yar ve yardımcısı olsun.
Vesselam.