Armut mu, elma mı? Erik mi, kiraz mı? Karpuz mu, kavun mu?
Takva mı, fetva mı? Öz mü, şekil mi? Zarf mı, mazruf mu?
Kanun mu, vicdan mı? Hukuk mu, ahlak mı?
Armutlarla elmaları mı karıştırıyoruz? Eriği mi, kirazı mı çok seviyoruz? Karpuz mu, kavun mu daha çok içimizi ferahlatıyor.
Kavun ve karpuz yaz yiyecekleridir ve yiyenlere elbette ferahlık verir. Ancak hangisi daha çok ferahlatır?
“Yiyene ve yediğin vakte göre değişir” diyenler de var, “bu nasıl soru” diye garip garip bakanlar da var.
Tüm yiyecekler Yüce Rabbimin Bizlere bir ikramıdır. Şükür etmek gerektir. Öncelikle bu şuurda olmak gerektir.
Bu önemli noktayı böyle belirttikten sonra gelelim asıl meselemize. (Buraya kadar olan kısmı, dikkat çekmek için yazılmış bir girizgâh olarak görelim ve şimdi asıl mesele üzerinde kafa yoralım)
O meselimiz, “kanun mu, vicdan mı? Hukuk mu, ahlak mı” meselesidir.
Ya bismillah diyerek kendi bakış açımızla bu hususta sizlere şu görüş ve düşüncelerimi sunabilirim.
Öncelikle şu tespitimi sizlerle tartışmak istiyorum. Katılır ya da katılmazsınız.
“Bir toplumda kanundan korkan, ancak vicdanından korkmayanların sayısı artıyorsa, o toplumda huzursuzluk da artıyor demektir. Hiçbir kanun insan vicdanı kadar tesirli değildir.”
İşin püf noktası işte burada. “Hiçbir kanun, vicdan kadar tesirli değildir.”
Kanun yaparsın, birileri, ya boşluğunu bulur ya da hiç boşluğu yoksa, delip de geçer.
Romalı bir Filozofa ait olduğu iddia edilen söz şöyledir: “Kanunlar, örümcek ağlarına benzerler; küçük sinekler yakalanır, büyük sinekler ağı delip geçerler.” Bu sözün Marcus Aurelius isimli bir Filozof tarafından söylendiği belirtiliyor. Ancak bazı kaynaklara bu sözü söyleyenin başka birisi olduğu da iddia ediliyor. Kim söylerse söylesin, çok da önemli değil. Sözün kendisi çok güzle ve oldukça da hakikatli.
Olay budur.
Biz kanunlara önem vermeyelim. Biz vicdanlara önem verelim. Kanunlar delip de geçilmeye müsait hukuki metinlerdir. Vicdanlar sağlam yetiştirilirse, insanların yüreklerindeki insanlık duygusu, merhamet hisleri ve iyilik düşüncesi geliştirilirse, kanun yapmaya dahi lüzum kalmaz.
Son günlerde bir de “etik mi, hukuk mu” tartışması başlatıldı. Diğer bir söyleyişle, “ahlak mı, hukuk mu, daha önemlidir?”
Hemen söyleyeyim, “etik değerler yani ahlaki ilkeler hukuktan önce gelir.”
İnsanlar, “hukukta bana bu hususta izin verildi, ya da takdir yetkim var” diyerek, vicdanlarına, ahlaki ilkelere ters de olsa, bazı yanlış kararlar alabiliyorlar.
İşte Belediye Başkanlarının “akrabalarını, eş ve dostlarını işe almaları, Belediyenin şirketlerinden ayrıca özel maaş almaları, en yakınlarını dahi hiç çekinmeden yüksek mevkilere atamaları” ve benzeri yanlış işler “belki hukuk çerçevesinde normal görülse de, etik ve ahlak noktasında doğru görülemez.”
Bu noktada Yazar Alev Alatlı’nı şu sözü çok mühim bir gerçeğe işaret ediyor: "Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstündür. Çünkü her yasal hak helal değildir ve olamaz."