Karın çok yağıp uzun süre yattığı dönemlerde, yiyecek bulamayıp aç kalan yaban hayvanları, av hayvanları zayıf düşerler.
Yiyecek bulabilmek amacıyla köylerin, şehirlerin yakınlarına, yol kenarlarına kadar inen bu hayvanları, köylüler avcılar tazılarla, av köpekleriyle daha kolay avlarlar.
Bu gibi ortamlar; Sahibinin yanında "tin tin" avlanmaya giden ve adına “Kiriz” denilen ırkı, cinsi belirsiz köpekler için büyük fırsattır. Şansları yaver gitmiş, fırsat ayaklarına gelmiştir.
Genlerinde, içgüdülerinde; Avla ilgili, avlanmayla ilgili hiç bir genetik özellik bulunmayan bu hayvanlar böylesi bulanık ortamlardan yararlanarak keklik, tavşan vb. gibi av hayvanlarını kolayca yakalayıp boğarlar...
Yıllar sonra sosyal medyada tesadüfen yolumuzun kesiştiği öğretmen arkadaşım A. Şahin'e, sen neden yüklenicilik (Müteahhitlik) yapmadın. Sizin memleketten maşallah çok müteahhit çıkıyor, senin onlardan neyin eksikti? diye sorduğumda; "Arkadaşım, onlar hep cahil! O konular, benim alanım, benim dalım dışında bana uymaz" demişti.
Köylerde, kasabalarda ilkokulu bitiren erkek çocuklarını daha sonraki okullara göndermeye güçleri yetmeyenler, bir mektupla tanıdık bir inşaat kalfasının yanına gönderirler.
O, inşaatlarda kalıpçılığı öğrenir, sıvacılığı öğrenir, boyacılığı öğrenir, inşaat demirciliğini öğrenir.
Bazıları, askerlik dönüşü ufak tefek binalar alır, yükleniciliğe (müteahhid) başlar.
Hele ağzı lâf yapabiliyorsa, fırıldak biriyse, kısa sürede devletten ihaleler alır, resmi binalar dikmeye başlar! Artık çevresi değişmiştir...
Önce lokantasını değiştirir. Aşevinden, şehre tepeden bakan Restorantlara sıçrar. İlk işi boynuna epeyce kalın altın bir zincir alıp takmak olur. Gömleğinin rengini değiştirir. Artık gömleği pembedir. Arabasını değiştirir, cipe biner. Köyden getirdiği karısı Fadime'yi gecekonduda bırakır, Ebru' ile, Büşra ile değiştirir.
Kırşehir yöresi bilhassa inşaat demircileri ile ünlüdür. Benim çevremde de çok inşaat ustaları, inşaat kalfaları vardır. Ömürleri yurtdışı, yurtiçi inşaatlarında geçen, binlerce usta kalfa yetiştiren bu kalfaların hiç biri, bilhassa eskiler; yükleniciliğe (Müteahhit) soyunmamışlar, onurluca emekli olup köşelerine çekilmişlerdir.
Selam olsun hepsine...
Ülkemizde yüklenici (Müteahhit) olmak için üniversite mezuniyet şartı aranmamaktadır.18 yaşını doldurmuş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüklerine baş vurup yeterlilik belgesi alarak yüklenici (müteahhit) olabilmektedirler.
Türkiye'de yüklenici (müteahhit) sayısının 330 bin, Almanya’da, 3 bin 800, tüm Avrupa genelinde ise; 20 ile 30 bin arasında olduğunu belgelerde görmekteyiz.
Özal ile birlikte, 1984 yılında “Yeminli Teknik Bürolarla” başlatılan imar ve yapı denetim konularını kapsayan yasa, 2003 yılında tamamen değiştirilmiş bu bürolar; Yapı Denetim Kurumları'na dönüştürülmüştür.
Devlet İhale Yasası ise; 2003 yılından bu yana 193 kez değiştirilmiş adeta ihaleler, ihaleyi alanın koşullarına uyduruluncaya kadar çalışılmıştır!
On binlerce can kaybından, sosyal kayıptan, mal kaybından, yıkılan binalardan, kaybolan milli gelirlerden elbette yükleniciler (Müteahhitler) sorumludur, suçludur. Ancak bu yıkımdan sadece yüklenicileri, yüklenici firmaları sorumlu tutmak yanlıştır, kurnazlıktır!
Para gelsin de nasıl, nereden gelirse gelsin mantığı ile; 1955 2022 yılları arasında 8 kez, “İmar Barışı” adı altında af çıkaran “hükümetler”
Yapı Denetim Kurumları; O kurumlarda çalışan, o binalara oturulabilir onayı veren; “mühendisler, teknik adamlar, belediyeler, belediyelerin o bölüm yetkililerinin” hepsi en az yüklenici kadar sorumludurlar!
Bir takım olaylar, oluşumlar sonucu mevcut ortamdan yararlanarak hak etmediği halde belli yerlere kolayca gelen insanların durumunu anlatmak için Kırşehir yöresinde;
"KAR YAĞDI KİRİZ AVI OLDU!" deyimi kullanılır. "Kar yağdı Kiriz Avı Oldu!" kurnazlığının ülkemizi getirdiği yer ortadadır. Saygılarımla...