Olmaya başlayanlar, davul zurnayla geldi. İkinci Karabağ Savaşı’nın üzerinden henüz 3 yıl geçmiş ve ateşkes mutabakatının mürekkebi bile kurumamışken, Ermenistan yönetimi ve diaspora Ermenileri, yeni ve temelsiz hayaller kurmaya başladı.
Zengezur Koridorunun açılmasına dair anlaşma, bilerek uyutulmak istendi. Bunda, ABD ve başta Fransa olmak üzere Avrupa Birliği’nin ayartıcı telkinleri etkili olduğu gibi, İran da stratejik olarak kendi aleyhine gördüğü Zengezur Koridorunun açılmasına takoz koymak için elinden geleni yaptı.
Ermenistan’da ABD ile ortak tatbikat yapma ‘başarısı’ (!), Erivan yönetimini iyice şımarttı. Ortadoğu ve Kafkaslardaki diğer tüm ‘kucağa oturmuş’ ülke, örgüt ve etnik yapıların düştüğü hataya kolayca düştü, Paşinyan ve diğer Ermeni yöneticiler. (Yakın tarihlerde yaşanan Gürcistan ve Ukrayna örneklerine rağmen…) Oysa ABD ve diğer Batı ülkelerinin, sadece İkinci Dünya Savaşı sonrasından bu yana, Kafkaslar ve Ortadoğu’da, Rusya ve Türkiye’ye karşı kullanıp da çöpe attığı ülke, örgüt ve etnik toplulukların çetelesi bile unutuldu.
Azıcık hafızası olan bir devlet, bunca çıplak gerçeği bu kadar kolay ıskalamaz, ıskalamamalı. Fakat söz konusu Ermenistan gibi köksüz ve tarihî derinliği olmayan bir ‘devlet’ (!) olunca, değil 100 yıl önceki tezgâha gelmek, 3 yıl önceki tezgâhın aynısına tekrar düşmek bile mukadder olabiliyor.
2020’de Fransa’nın dolduruşuna gelen Ermenistan, 45 günde sapasağlam bir dayak yiyip, üstelik de güvendiği dağlara karlar yağdığını görmüş olmasına rağmen, bu kez de Fransa’nın yanında ABD’yi de arkasına aldığı zehabına kapılarak, Karabağ’ın Ermenilerin kontrolüne bırakılmış olan bölgelerine 10 bin civarında terörist unsur yerleştirdi. Mevziler kazdırdı. Yetmedi, Azerbaycan kontrolündeki bölgelere sık sık taciz ateşi açarak, çok sayıda Türkün şehit olmasına yol açtı. Bu da yetmedi, Karabağ Ermenileri, fiilen ve uluslararası hukuka göre bağlı ve bir parçası oldukları Azerbaycan Devleti’ne karşı ‘egemenlik tesis etme’ hevesiyle, Cumhurbaşkanı seçmeye yeltendiler.
Tüm bu süreçlerde hem Azerbaycan, hem Türkiye, hem de Rusya, Ermenistan’a ciddi uyarılarda bulunarak, 3 yıl önceki savaş sonrası varılan mutabakata uymasını ve kaba deyimle ‘kaşınmamasını’ tavsiye etti.
İyi niyetli telkinler kâr etmedi. Ermenistan, yine bildiğimiz ‘ahmak devlet’ olduğunu bir kez daha kanıtladı.
BU DEFA YARIM BIRAKMAYALIM
Neticede Azerbaycan ve Türkiye’nin sabrı taştı. Azerbaycan, her egemen devletin yapması gerekeni yaparak, kendi hâkimiyeti altındaki Karabağ’da oluşturulan Ermeni çete-terör yapılanmasına karşı ‘anti-terör operasyonu’ başlattı.
İşin ilginç yanı, bu anti-terör operasyonunun başladığı saatler civarında, Dünya Lideri Başkan Erdoğan da BM kürsüsünden, küresel düzeni bugünkü adaletsiz ve çarpık yapıya sokan irikıyım ülkelere ayar veriyordu. Çağdaş sömürgecilik döneminin artık kapanması gerektiğini BM kürsüsünden haykırıyordu, Başkan Erdoğan. Hatta Ermenilere ve onları ‘mayın eşeği’ gibi kullanan ülkelere, hem akıl yolunu telkin ediyor, hem de ortaya çıkacak sonuçlar konusunda kibarca uyarıda bulunuyordu.
Neticede ip koptu, bardak taştı. Türkiye’nin aleni desteği yanında, Rusya’nın da zımnî desteğini arkasına alan Azerbaycan, Karabağ sorununu kökten çözmek üzere harekete geçti.
Ermenilerin, anlaşmalara aykırı şekilde Karabağ’a yaptıkları yığınak, askeri konvoy ve mevziler Azerbaycan ordusu tarafından imha edildi.
Ayrıca Karabağ’daki sivil Ermenilerin tahliyesi için Laçin başta olmak üzere, güvenli koridorlar açıldı. Bu tahliye, gönüllülüğe bırakılmamalı, Karabağ’daki sorun çıkarmış veya çıkarma potansiyeli olan tüm sivil, milis veya askerî Ermenilerin tamamı Ermenistan’a gönderilmelidir.
Gerekli temizlik yapılıp, Azerbaycan ordusu Karabağ’ın her şehir, kasaba ve köyünde kontrolü sağladıktan sonra, bu bölgenin ‘Özerk’ statüsü kaldırılarak, tamamen Azerbaycan’ın bir bölgesi olduğu dünyaya ilan edilmelidir.
Bu da yetmez. Zengezur Koridoru, karşı çıkan kim varsa, buna rağmen kanırta kanırta açılmalıdır. Hatta sadece koridorun açılacağı yol güzergâhı değil, bu yolun güneyinde kalan ve İran sınırına kadar uzanan bölge tamamen Azerbaycan egemenliğine alınarak, Azerbaycan ile Nahcivan arasındaki tarihî bağlantı yeniden tesis edilmelidir. Stalin yönetiminin, Türkiye ile Türk Dünyası arasına bıçak gibi soktuğu bu ‘emanet bölge’, yeniden aslî sahiplerine döndürülmelidir.
Bu süreçte içimizden ve dışımızdan bir yığın mızırdanma olacaktır. ABD’nin tavrı ne olur? AB ne der? İran nasıl karşılar? Bu gibi abuklamaların artık Türkiye ve Azerbaycan için kıymeti harbiyesi yoktur. Ermeni ahmakların, ABD ve AB’nin, hatta İran’ın, Türkiye ve Azerbaycan’a karşı harekete geçeceğine dair beklentisi, tarihten hiç ders almadıklarını net şekilde kanıtlıyor. Zira biz, Irak, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’de kimlerle savaşıyoruz? DEAŞ, PKK ve Hafter 'itleriyle' mi? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, bu terör yapılarını hangi Batılı devletlerin kurdurup, üzerimize saldırttığını bilmiyor mu?
3 yıl önceki savaş devam ederken, 15-20 yıldır tanışıp konuştuğum bir Ermeni akademisyen arkadaşım, ABD ve Avrupa ülkelerinin, bizim Ermenistan’ı alt etmemize izin vermeyeceğini söylemişti. Ben de kendisine, “Senin haberin yok galiba… Biz zaten senelerdir, bu güvendiğiniz ülkelerle savaş halindeyiz ve bu savaşı kaybetmiyoruz. Ermenistan, bizim Batıyla olan savaşımızda, sadece küçük bir cephedir ve size yazık olacak” demiştim.
Evet, Ermenilere yazık oluyor. Bunun da sorumlusu, bizzat kendi ahmaklıkları.