Karanlığa seslenenler!

Selami Mutlu

Üsküdar da geçmiş günlerde yapılan bir mitingde ‘’İslam birliğini tesis ederek Halifemizi seçmeliyiz’’diyenlerin demeçlerini bugün üstü örtülü şekliyle bazı siyasiler ve medya mensuplarınca seslendirilmeye başlandı. Ağızlarda gizlenerek geveleyip dillendirilen niyet ihanet şebekeleri tarafından seslendiriyor. Şu bilinmelidir ki, İslam Birliğini tesis etmeye çalışan ülkelerin aralarına almadıkları ve dışladıkları tek ülke Türkiye olmuştur. Ve bu birlik kendi içinde yaşadığı sürtüşmeler sonrası uzlaşamamış birliği sağlayamadan sona ermiştir.

Halifemizi seçmezsek, İslam dünyasından kan-gözyaşı-zulüm eksik olmayacak diyenler, şunu unutmasınlar ki kabile sosyolojisinin ve kültürünün hakim olduğu toplumlarda kurallar ve kurumlar gelişme göstermediği için Hukuk ve Demokrasi yerleşip halkın iradesiyle seçim yapılmadığı,  kuvvetler ayrılığının yerleşmediği,  bilimsel değerlere yer verilmediği için bu gibi toplumlarda ne birlik beraberlik sağlanabilir,  ne de uzlaşıya dayalı bir sonuç çıkar.

Tarih boyunca İslam dünyasının uğradığı işgaller, Emperyalist güçlerin İslam dünyasında ki emelleri, oynadığı oyunlar savaşlar saymakla bitmez. İstediğiniz kadar Hilafet çağrısı yapın, cihat çağrısında bulunun,yaşadığımız çağda hükmünüz sahip olduğunuz Bilim,Teknoloji,Sanayi,Tarım,Hukuk İnsan Hak ve Özgürlükleri,Ekonomik varlığınız,Demokrasiniz kadardır. Bunu sağlayamayan toplumlar bir varlık gösteremedikleri gibi Birlik ve beraberliği de sağlayamazlar. Az gelişmişlik sürecinde sürünerek, halkını da süründürerek yol alırlar.

İslam dünyasının geri kalması, Emperyalist güçlerin oyuncağı olması geçmiş yıllarda Hilafet rejiminin var olduğu yıllarda gelişme sağlamadı mı? Bu nedenlerle Osmanlı İmparatorluğu gerilemedi mi? Osmanlının kalan borçları Türkiye Cumhuriyetince ödenmedi mi? Geçmişte Osmanlı yıllarının ekonomik tarihinde var olan istatistiklere bir bakın bakalım,1912 yılında var olan varlık oranları aynen şöyle; Sanayinin %48 i Rumlarda-%30 u Ermenilerde-%10 nu diğer azınlıklarda-Sadece %12 si Türklerde. Matbaa bile 1912 yılından 150 yıl önce Gutenberg tarafından batı dünyasına girmiş, siz gavur icadıdır günahtır diye ülkeye bile sokmamışsınız. Batı toplumu dinde reformu, sanatta Rönesans ‘ı yapmasından asırlar geçti siz hala kalkıp hilafet çağrısı yapıyorsunuz! Çıkarın artık devekuşu gibi kuma soktuğunuz kafalarınızı kumdan aydınlığı uygarlığı görün biraz.

Hilafet dediğiniz kurumun seçimi bile dört halifeden sonra kaldırılmış, saltanat usulü oturtulmuştur. Buna karşı çıkılmasın diye de halifeliğin bir din kurumu, bir tanrı emri olduğu yalanı uydurulmuştur. Bu yalanın İslam tarihinde maskesini ilk düşüren ve gereğini 1922 de yapan lider Mustafa Kemal olmuştur. HİLAFET; İslam’ı Saltanat ve Allah’la aldatma aracı yapmanın bir kurumudur. Atatürk bunu tarihe gömmüştür! Artık çağımızda anlamını ve önemini yitirmiş bir kavramın ülke gündemine yerleştirilmeye çalışılması seslendirilmesi karşılık bulmamalıdır.

Bu anlayışa izin verilmemelidir. Kurtuluş savaşıyla sona erdirdiğimizi sandığımız bu ihanet şebekelerine itibar edilmemelidir. Siyasi söylem sahiplerinin demeçlerinde daha dikkatli olmaları, kendi ikballeri için ekmek istedikleri tarlalarda yeşerenlerin, radikal dinci terör örgütlerince devşirilebileceklerine zemin yaratmalarına neden olunmamalıdır. Dini kendilerine malzeme edinmiş ve bu yolla nemalanan şarlatanların söylemlerinden mermiye ve silaha dönüşebilecek yanlışlarla dolu beyanlarını ( Diyanet İşleri Başkanlığınca da kabul görmeyen) sapık din yorumlarını batıl inanç propagandası malzemelerini ellerinden alarak cezalandırılmak şarttır.  

Rasyonel düşünmeyen bilime demokrasiye hukuksal değerlere itibar etmeyen toplumlar, ne üretimde ne bilimsel dünyada ne sanayi ve teknolojide ilerleme kaydedemezler. Hilafet çağrısı yapacak kadar karanlık düşünceye sahip ortaçağ kalıntıları bu varlıklarıyla ve düşünce yapılarıyla ülkemizin ilerlemesine ve gelişmesine engel olamayacaklardır. Buna itibar edenlerin yol alırken çarpacakları duvar uygarlığın, çağdaşlığın, demokrasi ve hukukun duvarı olacaktır.

Mutlak itaat isteyen baskıcı yönetim özlemcilerinin hür düşünceyi ve tüzel kişiliklerin oluşup gelişmesini önlemeleri mümkün olamaz. Laiklik bu ülkenin fay hattıdır. Kırılmasına göz yumulur, karanlık yapılara yol açılırsa, ülkede ayrışmaya-kutuplaşmaya-bölünmeye yol açılmış olur. Buna izin verilmemelidir. Türkiye, bu karanlık odakların nemalanacağı oyun alanı olmamalıdır. İstiklal marşını yazan rahmetli yazarımız Mehmet Akif Ersoy’un sözlerini sizlerle paylaşmadan olmaz.’’Mısır’da 11 yıl kaldım. Fakat 11 saat daha kalsaydım artık çıldırırdım. Size halisane fikrimi söyleyeyim mi? İNSANLIK’TA TÜRKİYE’DE, MÜSLÜMANLIK’TA TÜRKİYE’DE. HÜRRİYETÇİLİKTE TÜRKİYE’DE. EĞER VARSA ALLAH BENİM ÖMRÜMDEN ALIP MUSTAFA KEMAL’E VERSİN.

Hilafet çağrısı yapanların kulağına küpe olsun!