Bugün geleceğimiz olan ama ortadan yok olan kayıp çocuklarımız hakkında bazı istatiksel bilgiler paylaşacağım. Konunun can sıkıcı olması bu konuya arkanızı dönme hakkını vermez hiçbirimize, o yüzden pazar pazar canımı sıkmayım diye kenara çekilmek yerine okuyup bu konu hakkında neler yapılabilir diye kafa yormak, gördüğünüz her hangi bir çocukla ilgili daha duyarlı olmak ve tehlike arz eden bir durum sezdiğinizde daha hassas olmanızın daha insancıl bir davranış sergilediğinizi gösterir.
Aksaray, Ardahan, Bartın, Bayburt ve Kars illerinde 2006-2010 tarihleri arasında hiç çocuk kayıp vakası bulunmadığı için diğer iller üzerinde yapılan bazı istatiksel bilgilere değineceğim. Bu iller dışındaki toplam 76 ilde yaşayan ve 2006- 2010 tarihleri arasında ailesi ya da yaşadığı Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumunda yaşayan çocukların kayıp vakaları incelendiğinde Emniyet Genel Müdürlüğü alanlarının yetkili olduğu alanlarda 18 yaş altı yani çocuk saydığımız toplam 29.383 çocuğa ait bir kohorttan (büyük bir insan grubunu takip eden titiz çalışma) sonucunda bulunan çocuklarımız olmuş ancak “hâlen aranan” diye adlandırılan (vaka) toplam 1.469 çocuk bulunamamıştır.
Edindiğim verilerden ilginç olanı bu çalışmalar yürütülürken bu çocukların bir kısmının ailesinin adreste bulunamamasıdır. Daha da ilginç ve şüpheli durumun ise bu ailelerin ve çocukların çalışmaya katılmayı reddediyor olmasıdır. Öğrenilmesi istenmeyen durum ne ise çocuğun veri vermekten sakınması bu konunun üzerine daha sıkı ve yoğun gidilmesi gerektiğini göstermektedir.
Ailelerden ve SHÇEK'ten kayıp ihbarı ile ailesinden kaybolan çocuklarda eve dönüşün daha çok, kurumdan olan kayıplarda geri dönüşün daha az olduğunu göstermektedir. Yani kurumdaki yaşam koşulları hakkında daha yaşanası ve daha olumlu şartların sağlanması gerektiği gibi bir kanıya ulaşılmaktadır.
Annenin çocuklarıyla evden kaçıp başka yere sığınması gibi durumlarda da çocuğun yasal olarak korunması çerçevesinde, kolluk görevlileri veya cumhuriyet savcısı tarafından bizzat görülerek, bilgisine başvurulmadığı durumlarda kayıtlardan düşüm işleminin gerçekleştirilememesi gibi durumlarla da karşılaşılmaktadır.
2006-2010 yılları arasında Emniyet Genel Müdürlüğüne kayıp ihbarı yapılan çocuk sayısı giderek artmıştır. Hiç kayıp çocuk olmamasını temenni etmek bir tarafa, aileden olan kayıpların ortalama bulunma oranı % 98, kurumdan izinsiz olan ayrılmalarda ortalama bulunma oranı % 85'in üzerinde olması biraz da olsa ümit verici. Ancak benim her eğitimde ve seminerde yaptığım benzetmeyi tekrar etme gereği duyuyorum; bizler kanserle değil kansere sebep olan etkenleri ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalıyız. Yani çocuklarımızın bir kısmının bulunmasına sevinmekle yetinmeden çocuklarımızın kaybolmasına engel olacak çözümler üretmeliyiz kanaatindeyim.
Yapılan istatiksel çalışmalarda bu tarihlerde kaybolan çocukların yaş ortalamasının 13/14 yaş aralığında olduğu dikkat çekmektedir.
Bu veriler seneler önceki verilerden sadece minik bir bölüm. Son sekiz senedir kayıp çocuklarla ilgili bir veri yok. Yani durumun çok daha kötüye gittiğini ve bunun açıklanmadığı savını düşünmemek mümkün değil maalesef.
Çocuklarımız kaybolmadığı bir ülke için, eğitim, ahlak, ekonomi , güvenlik ve benzeri bir çok konuda sosyokültürel konuda daha çok adım atmamız lazım.
Kayıplarımızın olmadığı bir ülke olmamız dileğiyle…