Çok önemli bir ölüm haberi, seçim gümbürtüsüne gitti! Türkiye’nin en kritik yıllarında, 22 yıldır sürdürdüğü Dünya Bankasındaki görevinden ayrılarak 13 Mart 2001 tarihinde Bülent Ecevit Hükümeti’nde Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak yer alan, siyaseten Türkiye’den çok Amerika’nın bel bağladığı, BM eski Genel Sekreteri Kemal Derviş, 74 yaşında vefat etti. Derviş, Türkiye açısından çok önemli biriydi. Mührünü vurdu ve gitti…
Anlatacağım konular “Siyaset SOS’lu Ekonomik Mevzular kitabımda genişçe yer alıyor ama özetle hatırlatmak istiyorum.
KEMAL DERVİŞ’İN KARISI CATHERINE
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığına getirilen Kemal Derviş, karısı Catherine'in Türkiye'ye gelişi ile muradına ermişti!
Derviş ve eşi farklı biriydi. “Mesih mi Derviş mi muradına ermiş mi” dedirten bir şey oldu. Olayın kahramanı medya yıldızı olan karısı Catherine idi.
Kocasının yanında, yüzünde tatlı bir tebessüm, gözünde parlayan ışıkla büyük sükse yapan Catherine'in, ekonominin hali pür melalini unutup kendisinin giyimi-kuşamı, güzelliği ve başka özellikleri ile ilgilenen gazetecilere, ‘benimle değil, halkla ilgilenin’ dedikten sonra, manşetlere çıkan ilk demeci ilginçti…
Cevabı yazının sonunda aktarayım…
MEMLEKET YANGIN YERİ…
18 Nisan 1999 genel seçimleriyle işbaşına gelen DSP, MHP ve ANAP'ın oluşturduğu koalisyon hükümeti hem biraraya gelen partilerin özelliğiyle toplumsal uzlaşma bakımından hem de ‘iki yılsonunda tek haneli enflasyon’ gibi çok iddialı hedefleriyle moral vermişti.
Ancak, kısa süre sonra yaşanan Marmara ve Düzce depremleri ile sarsılan Türkiye, bir yıl sonra da ekonomide meydana gelen depremle, Kasım krizi ile sallandı. ‘Yıkılmadık’ diye avunuyorduk ki, asıl indirici darbe Şubat 2001’de geldi.
Deprem ülkenin bir bölümünü enkaz haline getirirken, üç ay içinde yaşanan iki kriz 70 milyonun 69 milyonunu nakavt etti!
Nasıl mı? Şöyle:
Bir gecede Merkez Bankası'ndan 7 milyar dolar para çekilirken, yatırımlar duruyor, yabancı sermaye kaçıyor, bankalar batıyor; başta medya ve tekstil sektörü olmak üzere pek çok alanda işsizlik had safhaya ulaşıyordu. Mesleğimden örnek vermem gerekirse, bu dönemde basın sektöründe işsiz kalan ‘gazeteci’ vasıflı kişi sayısı 3 bini geçti...
Sadece insanlar değildi eriyen; Türk Lirası da güneş görmüş kar gibiydi.
(O dönemki para birimi ile) 700 bin TL civarındaki dolar, bir anda 1 milyon 300 bine fırlıyor; dolar zenginleri bir gecede birkaç köşe dönerken, döviz borcu olanlar iyice batağa saplanıyordu. Ekonomi durmuş, kriz koca ülkeyi vurmuştu...
BİR ÇIKAR YOL ARAYIŞI
Evet, Türkiye yeni bin yıla karanlık bir yoldan girmişti. Ülkenin üstündeki karabulutlar vatandaşın üzerine bir karabasan gibi çökmüş, umutsuzluk tavan yapmıştı. Borsa göçük, döviz uçuktu. Çünkü IMF dayatmalı program çuvallamış kriz üstüne kriz yaşanıyordu.
Türkiye, böyle bir ortamda, krizzedeliğin paniği ile aramaya başladığı “acil çıkış kapısı”nı Kemal Derviş adında bulunca (daha doğrusu buldurulunca), bu isme dair yorum ve değerlendirmeler dikkatle izlenir olmuştu.
AMERİKA, DERVİŞ’İN AYAKYOLU GİBİYDİ!
Derviş’in dikkat çeken bir yanı da çok sık Amerika’ya gidip geliyor olmasıydı. Yine bir ABD ziyaretindeydi. Oluşturulmaya çalışılan “Ulusal Program” ve bürokrasideki atamalar tartışma konusuydu.
Tüm bunlardan koalisyon da etkileniyordu. Her hal ve şartta aralarındaki birliği ve güveni vurgulamaktan çekinmeyen hükümet üyesi partiler arasındaki uyum, yani siyasi istikrar sarsıntı geçiriyordu.
Buna rağmen, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun vahameti ve bu vahametten kurtuluş için (en azından şimdilik) bir başka şansın bulunmadığı gerçeğini görerek Kemal Derviş’e herkesin yardımcı olması isteniyordu.
Devletin zirvesindeki talihsiz olaylar Türkiye’ye büyük sıkıntılar yaşatmıştı ve hâlâ yaşatıyordu.
Belki de bunun etkisiyle, “Kemal Derviş’in yoluna taş koymak ve ekonominin hassas dengeler üzerinde dönen çarkına çomak sokmak, Türkiye’ye zarar vermek dışında kime ne menfaat sağlayabilir ki?” diye soranlar vardı.
Bu anlayış, Derviş’in fikrini zikre dönüştürmesi için uygun bir ortam sunuyordu.
Gazetecilere, ‘benimle değil, halkla ilgilenin’ diye ayar veren Kemal Derviş, karısı Catherine, neler yapılabileceği konusunda kocasını şöyle savundu:
- Kemal, Mesih değil!
Evet, kurtarıcı olarak getirilen bakanımızın Mesihlikle de dervişlikle de ilgisi yoktu ama…
YARIN: Derviş Şeytan mı?