Merhaba güzel yurdumun güzel insanları;
Uzun yazılarla sıkmamak adına kısa pasajlar halinde üç yazımla sizleri baş başa bırakıyorum.
"Her yağmurda şemsiye açılmaz. Bazen ıslanmak gerekir."
Bırakın bir gün de yağmurda şemsiye açmayıverin. Islanın gitsin... O yağmurla birlikte bedeninizden negatif tüm olumsuzluklar da akıp gider belki nerden biliyorsunuz? Olaya bir de böyle bakın ve ıslanmaktan korkmayın. Ama ıslanırken de bir işe yaramayı sakın ihmal etmeyin olur mu?
Mesela içinizdeki çocuğu açığa çıkarabilirsiniz... Hele bir de ileride gördüğünüz su birikintisine hiç düşünmeden öylece sokuvereceksiniz ayaklarınızı, ohh dedim ya tıpkı çocuk gibi... Ama bunu bir kere değil mütemadiyen yapabilirseniz size geri dönüşü olacağını bilin isterim…
Ne var ki zaten tepetaklak olmuş dünyanın içinde sen de böyle arada bir ezberleri bozup da fırlamalık yapsan kıyamet mi kopar? Yap be kardeşim! Olmaz dediğimiz neler oluyor da kopmak ne kelime kıyametin kulağı bile duymuyor…
Hem üstün başın kirlensin varsın, boşver onu temizlersin, bunun hiç önemi yok. Şayet sen yağmurda ıslanarak içini temizlediğinden eminsen şayet dıştan gelecek bu tür çamurlar seni asla kirletmez... Bunu da aklının bir köşesine yaz derim ben...
Yağmurda hep beraber ıslanmak dileğiyle...
#ebstg#
(Ankara, 25 Eylül 2018)
EKONOMİK KRİZ SEN NEYMİŞSİN BE!
Kim ne derse desin ekonomik krizleri seviyorum be! Filmin THE END'didir o... Bitirici darbe, sonun başlangıcıdır. Abbas'ın gidiş biletinin kesilmesidir adeta...
Laf aramızda Ülkede olan bu ekonomik krizlerden en çok zararı gören, onunla hemhal olmuş bir kişi olarak bunları söylüyorsam vardır bir bildiğim sevgili dostlar.
Kötü ama iyi sonuç çıkaran bir film gibidir mübarek kendileri... Ekonomiye değil ama demokrasiye yardımcı bir yan rol oynayan figürandır diyeceğim ama yaptığı işleve ve çıkardığı sonuca bakınca da ona başrol vermekte herhangi bir beis görmüyorum doğrusu.
Mutfaktaki yangın, tüm Ülkeyi gördüğümüz üzere ancak bu şekilde sarıyor/sardı maalesef. Ancak böylelikle halkımız uyanıyor. Ekonomik kriz alev topunun ortasında kalınca kendine gelebiliyor. Hatta, rahmetli Süleyman Demirel “Tencerenin götürmediği iktidar yoktur” demiş…
Haksızlık, hırsızlık, arsızlık, iftiralar, yalanlar, satıp savmalar, küfürlü ve argo konuşmalar, ayrıştırmalar, ötekileştirmeler, içte ve dışta itibarsızlaştırmalar, Ülke değerlerinin yerle yeksan olması onları pek enterese etmez açıkçası. İlle de ekonomik kriz…
Şayet aç kalırsa, tenceresi kaynamazsa sen asıl o zaman korkmalısın Yurdum insanından... Biraz daha aç bırakırsan tencereye seni koyar pişirir ve afiyetle yer yeminle...
Ve yine aynı tez başarıyla yerine getirilmişti. Bu kısır döngü misali hep böyle olmuştur ki zaten...
Giden iktidarların nasıl sonlandığına bakılırsa, genellikle aynı şekilde gittikleri ortaya çıkmaktadır.
Hayırlara vesile olsun inşallah...
#ebstg#
(Ankara, 17 Nisan 2019)
LİMON MU, SİRKE Mİ?
"Arkadaşlar hayal kuracağım da sirkeyle mi olur? Limonla mı olur? Karar veremedim. Bir öneriniz var mı?" diye soran bir arkadaşıma verdiğim tarifimi paylaşıyorum sizlerle:
Size iyi bir hayalin nasıl kurulacağının tarifini vereyim arkadaşım. Şimdi beni iyi dinle:
Hiç bitmeyecek kadar umut, bayağı bi herkese yetecek kadar sevgi, şahane bir güven ortamı ve yeterince saygı, hoşgörü, anlayış, herkese, her şeye çokça gülümseme...
Bütün bunları karıştırdıktan sonra arzuya göre ister limon, ister sirke koyun hiç farketmez, ortaya mükemmel bir hayal illaki çıkacaktır. Canınız hem sirke, hem limon çekiyorsa her ikisini de kullanabilirsiniz.
Sonuç yine değişmeyecektir. Yeter ki yukarıda saydıklarımın hepsi de içeriğinde bulunsun...
Bu arada HAYAL ve UMUDUN iki kardeş olduğunu biliyor muydunuz? Hayaller gelecek güzel günlerin ön izlemesidir, Umut ise hayattaki gayemiz, yaşamak için olmazsa olmazımızdır...
Hayatınızda siz siz olun bu iki kardeşi hem birbirinden ayırmayın hem de yanınızdan asla ayırmayın…
Hepinize umutlarınızın ve hayallerinizin bitip tükenmeyeceği güzel günler diliyorum.
Kalın sağlıcakla...
#ebstg#
(Ankara, 19 Nisan 2019)