Kişisel gelişemediğimiz yayınlar çöplüğü oldu yazın dünyası. Hepsi farklı şeyler söylüyor.
Biri sil diyor. Diğeri silme, şans ver.
Bir başkası silme, üstünü karala gitsin. Sileyim mi, unutayım mı, karalayayım mı derken karışmış kafalarla işler daha çıkılmaz bir hâl alıyor.
Kendimize yetmeyen aklımızla, kendi yaralarımızı saramazken, kendi hayatımızla yüzleşemezken ne de çok akıl dağıtırız.
Başkalarının acılarına dayanabiliyoruz, çünkü o acıları biz yaşamıyoruz. Bizi en yaralayan olayı bile kısa bir süre içinde zihnimizden atıp kendi hayatlarımıza dönüyoruz.
Empati yüzyılın en büyük kandırmacası. Empati diye bir şey yoktur.
Herkesin hayatı kendine özgüdür. Herkes kendi yaşadığını bilir.
“Bütün mutlu aileler birbirine benzer ama her mutsuz ailenin kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.”
Tolstoy’un Anna Karenina adlı eserinin bu cümlesi, edebiyat tarihinin en iyi giriş cümlelerinden biri sayılır.
İngiliz şair Thomas Stearns Eliot, “Seçmiş olduğunuz ve karar verdiğiniz şeylerin bedelini siz ödersiniz, size akıl verenler değil.” derken çok da haksız sayılmaz.
Bize verilen akıllardan daha üstündür bizim aklımız. Hayatımızdaki birinci derece yanıkları sadece kendimiz sarabiliriz.
Bazen sadece hislerimize güvenmek ve kadere inanmak gerekir. Çünkü hayat herkesi kendi kaderinin başında nöbet tutturur.
Mark Twain “Bir deneyimden onun size vereceği bilgece dersi alıp o noktada durmasını bilmeliyiz. Yoksa yanmakta olan bir sobanın üstünde oturan kediye benzeriz. Böyle bir hataya düşen kedi, artık soğuk sobanın üstüne de oturmayacaktır” der.
Geçmişteki bir olayı unutamıyorsak bilinçaltımız o olayı bir yere oturtamayıp neticelendiremediği için döngüsel olarak devam ettirir. Bu durum literatüre “Zeigarnik Etkisi” olarak geçmiştir. Yani bir şeyi unutmak istiyorsak hiçbir şey yapmadan beklememiz işe yaramaz.
Hayata dair umutları yine de tüketmemek gerek.
Moskova Bisikletseverler Derneği, 67 yaşındayken 7 yaşındaki oğlu Vanichka’yı kaybeden Tolstoy’un yaşadığı derin üzüntüden çıkmasına yardımcı olmak için yazara bir bisiklet hediye eder. Tolstoy’un bisikleti kavramı buradan gelir ve hiçbir şey için geç değildir anlamına gelir.
Sadi Şirazi’nin dizelerinde de hayata dair önemli bir ipucunu yakalarız.
Kesme nevanı
İçine salsalar da keder
Kırılsa gönül medd ü cezr ile
Hepsi geçer hepsi geçer
Zayıflıklarımızla güçlü, kusurlarımızla güzel, hatalarımızla varız. Çünkü biz insanız.
Kırılan parçalarımızı her gün yeniden toplayıp her gün yeniden yaşamayı öğreniyoruz. İşte bunun adına hayat diyoruz.