Elif'e Feyza;
Bir bayram telaşı, gurbetten sılaya gidecek olmanın heyecanı sarmıştı ruhumu. Akşam uzandım yatağıma sesiz sessiz gözlerimi diktim tavana. Telefonum çaldı yeğenim Elif'e Feyza arıyordu, “Dayı ne zaman geleceksin köye” diye sordu.
Bayram arifesinde yeğenim deyince ısrarlı bir şekilde “Ne olur dayı bir gün önce gel, sana sürprizim var ama mutlaka gel” diyerek benim programımı değiştirdi. Sabah namazı hazırlandık yola çıktık. Eşim ısrarla köye gelmek istemediğini kendisini Adana’da annesine bırakmamı istedi. İstemeyeni zorla götürecek halimiz yoktu.
Eşimi Adana'ya bıraktım ben yoluma devam ettim. Saat 14.00 da köye ulaştım. Annemle kucaklaşıp hasret gidermiştik ki! Annemin telefonu çaldı, feryadı figan bir ses Elif'e Feyzam boğuldu diye bağırıyor boğazı düğümleniyordu. Arayan kız kardeşim Hacer’di. Annem telaştan ne yapacağını bilemeyecek kadar paniklerken ben olan biteni tam anlamadan bir refleksle bindim arabama köyün stabilize yolunda uçarcasına aşağıdaki vadiden geçen Körsulu Çayına doğru çılgınca arabanın kazına basıyordum.
Tahmini 8 kilometre sonra çayın kenarında çaresizlik içerisinde feryat eden kız kardeşim, ne yapacağını bilemeyen enişte, kendini feda edecek kadar çırpınan diğer bacım Emine ve küçücük Fatma’nın anlam veremediği donup kalmış hali. Bu manzarayı görünce hiç tereddüt etmeden daldım mas mavi gölün derinliklerine. Kayalıkların dibinde el yordamıyla aradım birinci dalışta bulamadım. Bu sırada kardeşim Ahmet'te ulaştı beline ip bağlayıp suya girdi. Biraz ilerleyince burada diye bağırdı. O noktaya dalıp melek yüzlü yeğenimi suyun üzerine çıkardık. Kıyıya getirip defalarca suni teneffüs yaptık. Hiç bir hayat belirtisi kalmamıştı. Hepimiz perişan ve çaresiz tüm köylü, akrabalar orada toplaştı. Ambulans geldi hastaneye doğru yol almaya başladık.
Teselli verecek birini arıyor insan o an. Adana'da bulunan eşimi aradım olanları anlattım. O kadar soğuk karşıladı ki şok oldum. Bu sırada eşimin kız kardeşinin hafta sonu düğünü vardı ben bu travmaları yaşarken o sen şimdi düğüne de gelmezsin diyordu. Cümle dahi kurmadan kapattım. Son bir ümit hastaneye ulaştık. Başınız sağ olsun diyordu doktor, yıkıldık. Verende rabbim alanda büyük bir teslimiyetle defin işlemlerine başladık. Bir gün sonra geniş bir katılımla Elif'e Feyzam’a veda etik. Herkes mezarı başından birer birer ayrıldı. Ben ayrılamadım. Gaipten bir ses “Dayı üzülme ben sende geri geleceğim” diyordu. Sarsıldım, ürperdim ve bir zaman sonra kendime gelip kız kardeşimin evine geçtim. Bu durumu onla paylaştım. Üzülme kızımız söz verdi geri gelecek dedim.
Eşim taziyeye dahi gelmedi bu durum beni çok derinden yaraladı. Bazı şeyler anlatılmaz sadece yaşanır. Kız kardeşime destek için 10 gün Kahramanmaraş’ta kaldım Ankara’ya döndüm. Bu tarihten itibaren ilginç bir olaylar olmaya başladı benim dışımda bir güç beni yönlendiriyordu. Filiz hanımla kız kardeşinin rahatsızlığı üzerine tanıştık. Hayat hikâyesini dinledim sonrasında ilginç durumlar serisi başladı. Rüyalarıma giriyor bana Filiz de emanetim olduğu söyleniyordu. Geceleri kan ter içinde uyanmaya başladım. Uyumaktan korkar oldu. Bir gün Filiz hanımla Gölbaşı’nda baş başa dertleşme yemeği için randevulaştık. Uzun sohbet sonrası benim gösteremediğim cesareti o göstererek benim resmimi telefonuna kapak yaptığını ve elinde olmayan sebeplerle bana bağlandığını söyledi.
Böylece bizim görüşmelerimiz başladı. Ben evli olduğumu bunu bilerek doğru karar vermesi gerektiğini söyledim. Kendisi de bu şartları kabul ettiğini bildirdi. Sıra bu durumu eşime anlatmaya gelmişti (eşimin 10 yıl önce geçirdiği ağır bir beyin ameliyatından dolayı mağduriyeti bulunmaktaydı) onun üzülmesini hiç mi hiç istemiyordum. Nasıl söyleyebilirdim ki. Bir gün sabah Enver biri var rüyamda sen evleniyorsun dedi. Sustum, sonra eşimi özel bir yere götürdüm. Detaylı bir şekilde anlatarak ikinci evliliği yapmak istediğimi söyledim çok kızdı, ama olmazda demedi. Bu sırada hiç kimseye dahi tavsiye etmeyeceğim bir durumla karşı karşıya kaldım. Geri çekilmek istediğimde beni boğuyorlar, nefes alamaz oluyorum ve ısrarla filizde emanetim olduğunu söylüyorlardı.
Çetrefilli bir sürecin akabinde Filiz hanımla evlendik. Eşim Filiz’i kabullendi. Beraber yemeğe ve pikniğe gider hale geldik. Eşim anlamadığım ve anlam vermediğim derecede hoşgörülü davranıyordu. hatta bir gün benden habersiz Filiz hanım eşime gelerek eğer sen istemezsen ben çeker giderim dediğinde gitme hep beraber yaşar gideriz dediğini duyunca şok oldum. Bu sırada bir dediğini iki etmiyor evde var olan her şeyin ikincisini aldırıyor yine ihtirazım olmuyordu. Bir gün iki oğlumu alıp evi terk ediyor ve hakkımda uzaklaştırma çıkarıyor, boşanma davası açıyor yetmiyor tüm eşyaları yükleyip gidiyor. Anlıyorum ki tüm iyi davranışın sebebi buymuş. Biz Filiz hanımla baş başa kaldık. Filiz’e benim sendeki emanetimi merak ediyorum dedim oda bir yavrumuz alabilir mi dedi? Oysa Filiz hanım kilolu hipertansiyon hastası yaş ilerlemiş ve doktorun dediğine göre çocuk intihar olduğunu söylemişti.
Bir gün bir telefon Enver müjde ben hamileyim. Bu müthiş bir duyguydu. Anlam vermediğim bir heyecan. Fakat tüm ailesi karşıydı. Asla bu çocuğu doğurma aldır diyorlardı bu sırada bana hakaretlerin bini bir para. Olanların tümüne direndik ve 32 haftalıkken bir nur doğdu. Elif Feyzam dünyaya gelerek umut oldu. O kadar rahatladım ki anlatamam. Ben sende geri geleceğim dayı diyen yeğenimin sözü geldi aklıma. Bu olanların hepsi bu güzelin gelmesi için hazırlamış özel bir senaryoydu sanki. Hoş geldin Elif Fezam, iyi ki geldin. Şuan Elif Feyzam 15 aylık ve evimizin neşe kaynağı. Sağlıklı ve mutlu bir ömür temennisiyle kalın sağlıcakla.
Not; Elif Feyza konuştuğunda çok şey anlatacağına inandığım için bu yazıyı kaleme almak istedim.