Köpek havlar. Havlamayan köpek sahiplenilmez. Sahibi adına bol havlayan hep havlayan köpek aranır. Bazen bekçilik için bazen de çıkardığı ses için kapıya konulur. Elbette ezan okunurken havlayan köpek ile sebepsiz yere havlayan, uluyan köpek iyi sayılmaz. Bu köpeğin yaratılış maksadına uygun bir durumdur. Ancak köpek gibi olur olmaza karışan, laf eden dedikodu edenlere de bu söz söylenir. “Köpeklerin uluması bulutlara zarar vermez” hatta bir söz vardır “it itliğini piç piçliğini yapar” diye. İtlerin uluması gökteki yükseklerdeki buluta zarar vermez ama insanın canını sıkar.
Birkaç yıl evvel Malatya’dan bindiğim otobüsten Kırşehir Aşıkpaşa’da indim. Gece geç saatlerdi. Etrafta birkaç taksiciden başka kimse yoktu. Şehir merkezinden, aşağıdan yukarıya doğru bir de orta yaşlı adam geliyordu. Kırşehir’de okumadığım yaşamadığım için pek çoğunu tanımıyorum. Ben de elimde çantamla yukarıdan aşağıya doğru inerken etrafımı oralarda çöplüklerde yiyecek araya beş veya altı tane köpek saldırdı. Hiç bir sebep yokken. Onların çöplüğünün yakınından geçmedim, çöplükte aradıklarına mani olmadım. “Hadi git it oğlu it” demedim. Ancak it bu itliğini yapacak. Boş yere de olsa boşuna da olsa havlayacak. Çünkü onun vazifesi bu havlamak. Hızlı adımlarla aşağıdan gelen adama doğru yürüdüm. İki kişi olunca itler oturup beklemeye başladılar. Bir kaçı da ayakta hareket etmemi bekliyordu. Bu adam sordum: Bu itler her zaman havlarlar mı? Nerenin itidir bunlar? Adam anlatmaya başladı.
-Şu sinsice yaklaşan başı aşağıda olan it Mucur tarafından. Doğudan gelen bir otobüsten atılan kancık itten olma. Çok tehlikeli değildir ancak başka itleri harekete geçirmede bire birdir. Zaten diğer itler olmasa o saldıramaz. Başka itlerin olmadığı zamanlarda çöplükten dışarı çıkamaz. Onun mekanı çöplüktür.
-Şu it ise, yandaki it…Bu iti de Ortaköy’den gelen yük kamyonları atmışlar. Bir çavdar tarlasında bulmuşlar bunun anasını. O da öylesine soysuz ki kimden doğmuş nereden gelmiş bilen yok. Bu sebeple çok havlar. Diğer itleri de bu uyandırır harekete geçirir. Bu it olmasa diğerleri saldırmaya cesaret edemezler.
-En arkadaki karabaş ite gelince… O it senin köyüne yakın bir yerden. Onun aslı da Çiçekdağı tarafına dayanırmış. Sen tanımıyor musun? Yakınınızdaki bu itten bahseden olmadı. O it belki seni tanıyor da en öne çıkamıyor. Ama arkadan tahrik ediyor diğer itleri.
Tamam anlatma gerisini bütün itler çöplükten çıkıp beni görmüşler. Yalnız olduğum için de saldırıya geçmişler. O itlere bakarak şöyle söyledim
-Şu baştaki it… Senin sahibini malına zarar vermedim. Sahibine zarar vermedim. Hatta sahibinin karısına kızına bakmadım. Neden saldıryorsun. Ya şu ikinci it. . Senin de sahibinin köyünü bilmem yolunu bilmem karsını kızını, yükseğini düzünü bilmem. Hiç görmedim hiç gitmedim. Neden havlıyorsun?
-En son şu arkadaki karabaş it… Diğer itler belki sahibinden kaynaklanan kuyruk bir acısı var. Peki senin kuyruk acın nedir ki bana havlıyorsun. Yoksa sahibinin malına canına mı kast etim de saldırıyorsun. Senin nerenin iti olduğunu bile bilmiyorum. Neden saldırıyorsun, neden havlıyorsun. Diğer itlerdeki kuyruk acısı sende de mi var?
Adam yukarıya doğru giderken ona havlamayan itler ben aşağıya doğru hareketlenince tekrara havlamaya başladılar. Hepsine toptan küfrettim. Hızlı adımlarla uzaklaştım bu itlerin ortamından. Sizin varlığınıza da ortamınıza da lanet olsun! Bunlara bozkurt diyenler oluyormuş. Kurt havlamaz kurt ulur!
Arkamdan birkaçı havlamaya devam etse de ben onlardan uzaklaştım. Bu itleri Allah kimseye musallat etmesin” diye dualar ettim. Nasıl oldu da bu it sürüsüyle muhatap oldum bilemiyorum. Bir güzel söz vardır. “İte dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak daha iyidir” diye. Evet yorulsanız da itlerle muhatap olmamak için çalıyı dolaşmak gerekir.
Eceli gelmiş it cami duvarına…