Çin’de başlayıp dünyayı saran virüs salgını her alanda insanları sarsıyor. İster istemez, dünyada bunun olumsuz etkileri sürüyor. Bunun sonucunda özellikle kaos ortamlarında güvenli liman olarak görülen altın fiyatları inanılmaz derecede yükseliyor.
Bir yandan hastalığın yayılması hızla sürerken bir yandan da dünya ekonomisinde dolayısıyla bizim ekonomimize de negatif etkileri sürmektedir. Önemli olan nereye kadar bu durumun devam edeceğidir. Esas itibariyle aşı bulunana kadar bu durum devam edeceğe benziyor. Aslında bütün dünyada eşzamanlı olarak 15 gün sokağa çıkma yasağı ilan edilse sorun bütünüyle ortadan kalkacaktır. Ancak biliyorsunuz ki, birçok dünya ülkesi aklı başında olmayan liderler tarafından yönetiliyor. Amerika, Kuzey Kore, İngiltere, Almanya, Fransa, İsrail, İran, Arabistan, Mısır, Suriye, Çin ve daha nicelerini örnek olarak gösterebiliriz. Hal böyleyken hakikaten insanlığın işi çok zor gözüküyor.
Virüs ortaya çıkmadan bir yıl kadar öncesinde günde kişi başına 25 litre su tüketimi su kaynaklarını koruma ile ilgili planlar havada uçuşuyordu. Şimdi ise virüse karşı daha çok su ve sabunu bolca kullanıyoruz. Elbette su kaynaklarını verimli kullanmalıyız. Gerçek olan şu ki öncelikle su kaynaklarını yok etmekten ormanları talan etmekten başka düşüncesi olmayan materyalist emperyalist düşüncelere engel olmak gerekir. Emperyalizmin Napolyon’un ünlü sözündeki para tek hedefidir. Ve o hedefe ulaşmak için önüne çıkan her şeyi yıkmak, onun tek felsefesidir. Bu kötülükleri ben mi yaptım diyerek dönüp arkasına bakmaz bile. Emperyalizmin vicdanı yoktur.
Betonlaşan dünya, ormanların talanı, su kaynaklarının yok oluşu ve buzulların erimesiyle başlayan süreç maalesef hızla devam ediyor. Devamında dünyamızın kirlenmesiyle birlikte iklim değişiklikleri sonucunda denizlerimizde görülen zehirli balıklar, denizanaları, denizkestaneleri ve daha niceleri. Sıcak ülkelerde bulunan yılanlar, çıyanlar ve daha niceleri topraklarımıza geldi. Hatta geçen sene ben Kırşehir’de Böğ ( Sarı kız ) denen bir akrebe benzer canlıdan iki tane birden gördüm. Üstümüze zıpladı. Neyse ki öldürdük. Müthişte zararlı. İnternetten bakabilirsiniz. Arkasından yaklaşmayın yazıyor. Arkasını çok rahat görebiliyor. Dünyamızdaki bu menfi değişimlerin sonucunda ise hastalıklar, virüsler, doğal afetler kol geziyor.
İyi de çözüm ne? Çözüm çok kolay. Birinci ve en önemlisi şehirlerle doğayı barıştıracak, şehirlerin en az % 60’nı yeşil alana ayırmaktır. İdeali ise % 70 olmalı. Ulaşımı karayolundan daha çok metro deniz ve demiryoluna kaydırmalı. Güneş enerjisiyle çalışan araçlara acilen geçiş yapılmalı.
İkincisi ise yıllar içinde camın yerini alan plastikten filenin ve kesekâğıdının yerine alan naylonlardan vazgeçmektir. Buna benzer bütün zararlı şeylerden kesinlikle uzaklaşmalıyız. Sonuçta dünyamızı kirletmeyelim.
Üçüncü ise bizim çocukluğumuzda ülke nüfusumuzun % 60’nı köyler oluştururken şimdi köylerin oranı % 8’lere düşmüştür. Ayrıca köylerde kalanların yaş ortalamasının 55 olduğu gerçeğidir.
O zaman köye dönüşü sağlayacak cazip çözümlerle insanları köylere çekmeliyiz. Bu süreçte doğal üretimin desteklenmesi ürünlerin tamamen doğal insana zararsız olarak üretilmesi, saklanma koşullarının yine doğal yollarla olması gerekmektedir. Üreticiden tüketiciye kooperatif sistemiyle tek elden frigorifik araçlarla ulaştırılması şarttır. Kooperatiflerin yıllar öncesindeki yanlış uygulamalarına engel olacak düzeni getirmekte en önemlisi. Sağlıklı tohum ve sağlıklı ürün anlayışı çok önemli, hayvancılıkta da aynı şekilde doğala dönüş sağlanmalı.
Dördüncü ise sanayi sektöründe kullanılan her türlü hammaddenin elde edilişi, mamul hale dönüştürülmesi safhalarıdır. Bu işlemlerinin insan ve dünyanın sağlığına zarar vermeyecek madde ve yöntemlerle yapılması gerekmektedir.
Beşincisi ve de en önemlisi savaşlara harcanan paraların aç, hasta insanları beslemek ve dünyayı güzelleştirmek için insanlık adına harcanmalı. Savaşa kesinlikle hayır demeli.
Dünyamızın yok olmasını istiyorsak şu an gittiğimiz yolda devam edelim. Yok, yeter artık buraya kadar diyorsak, bize ve dünya liderlerine bu son uyarıyı dikkate almalıyız. Yanılmıyorsam kıyamete giden bu yoldan çıkmak için köprünün son çıkışındayız. Çünkü dünyamız her açıdan kırmızı alarm veriyor.
Ya bu yola devam edip dünyamızı kıyamete kendi elimizle götürüp yok edeceğiz. Ya da kötü gidişe dur deyip köprüden son çıkıştan çıkarak dünyamızı yeniden var edeceğiz.