Siyasiler zaten kopmuştu da bürokrasiyle iş camiası da takıldı arkalarına. Toplumla aralarına kalın bir paravan koydular, öte tarafla hiç ilgileri kalmadı. Kendi taraflarındaki Türkiye’de yaşıyorlar uzun zamandır, Cumhuriyet sınırlarını içeren Türkiye’de değil. Paravanın ötesini ne dinliyor ne de duymak istiyorlar.
Kovid-19 salgını ile bir ülkenin nasıl birkaç haftada altüst olacağını yaşadık, ertesi ramazan ayında tokun tok ağırladığı lüks iftarlar devam etti.
Salgının yükselttiği fiyatlar da lüks iftarları etkilemedi.
Dünyada benzeri olmayan, 11 ilimizde 14 milyon insanımızı en kötü haliyle etkileyen 6 Şubat 2023 Depremi’ni yaşadık ama ertesinde, hiç beklemiyorduk, ramazanın ruhuna aykırı lüks iftarlardan kimse taviz vermedi.
Bu yıl da enflasyon sopası indi milletin beline, lüks mekan ve otellerde verilen iftarlarını aksatmadı siyasilerimiz, bürokrat ve iş camiamız.
NE RAMAZAN NE ORUÇLA BAĞDAŞIR SAVURGANLIK
Bu iftarların, davet edeniyle edilen siyasi, bürokrat ve iş insanından ibaret 15-20 kişilik masadan başka kimseye faydası dokunmaz; varsa aralarında işlerini halleder o masa. Etrafı dolduran 200-300 kişi figürandır. Hiç biri de aç kalmış ya da kalacak adam değildir. İşlevi olmayan bir öğünlük yemeklerini yer, dağılırlar.
15-20 kişilik daveti gösterişe çevirme savurganlığı alışkanlık haline gelmiş ki memleketin üst üste yediği ekonomik ve afet darbeleri, hiç etkilemedi bu israfı.
Tam aksi yönü işaret etmiyor mu ramazan ayı ve oruç? Biz başka bir kitap mı okuyoruz?
Birikimsiz, liyakatsiz, görgüsüz siyasi, bürokrat ve iş insanı birleşiminin bakiyesidir bu iftar manzaraları. Ne insanlık ne dinle açıklanabilir bir manzara.
Belediyeler, iftar çadırları ve yardımlarıyla basıncı düşürüyordu. Ancak bu yıl, onların da boyunu aştı hızla artan talep. Ankara’nın Kızılay metro durağında ilk kez şahitlik ediyoruz; kıvrıla kıvrıla, her yaştan kumanya bekleyen uzun ama upuzun bir kuyruğa.
VURDUMDUYMAZLIKTA YARIŞIYORLAR
Ne siyasi ne bürokrat ne de iş camiasında bir rahatsızlık emaresi var, paravanın öbür yanındaki Türkiye’de, idraksizlikleriyle parlıyorlar.
Kamuda tasarruf, derhal en acil ve etkin önlemlerle uygulamaya geçmeli. Memur duyarsızlığı, devlet yıkacak bir şımarıklığa dönüştü.
İş camiası, doludizgin bir yere koşuyor ama arkasına bakmıyor kim geliyor kim geride kaldı diye. Görmezden geldikleri Türkiye, çok ağır asılacak koştuklarını sandıkları paçalarına.
Balık baştan koktuğu için kokuşmanın yolunu açan siyasiler, siyaset koridorlarının yaşamdan kopuk dünyasından başını dışarı uzatmalı. Günü kurtarma, ayak kaydırma, boş laf salatası günleri geçeli çok oldu. İktidarı, muhalefeti fark etmiyor, aynı vurdumduymazlık içindeler.
KOPUŞUN FARKINDA BİLE DEĞİLLER
Tsunami öncesi denizin çekiliş günlerindeyiz salgından beri. Ne kadar çekilirse o kadar şiddetli vuracak gelecek dalga. Adam, rütbe, makam, zenginlik ayırmayacak vurduğu zaman.
Öncüler, iftar sofralarında da mezarlarını kazıyor koptukça toplumdan. Bilgisizlik ve duyarsızlıklarını, bir de o sofralardan tescilliyorlar ne kadar uzaklaştığı, koptuklarının farkında olmadan.