“Köroğlu” Operası Dünya Sahnelerinde (2. yazı) Köroğlu Türk kavimlerini birleştirdi

Eflatun Neimetzade

(21.09.2020, sayımızda)-

Projemizin en önemli amacı, yedi kardeş Türk Devletleri ve Türk (RF) Topluluklarından (Tataristan, Başkurdistan) davet olunan şan ve koro sanatçılarının Türkiye Türkçesi’nde söylemeleri idi (Bütün Türk Devletlerinden ve Türk Topluluklarindan ayrıca milli kostümlerin de getirilmesini özellikle talep ettik).

Çok geçmeden tüm sanatçılar Türkçe’yi, aksansız konuşmaya başladılar. Sahnede büyük sevinç yaşanıyordu. Tüm sanat topluluğu ana Türkçede konuşuyorlardı. Bundan büyük sevinç ne ola bilirdi? Türkçe konuştular, söylediler, kol-kola dolaştılar, tek dil, tek vücut oldular. Herkes Bişkek’te Türk olduğunu yeniden anlamış oldu. Böylece Büyük TURAN devletinin temeli adeta yeniden atılıyordu…

Gerçekten bu çok zor bir çalışmaydı.  Aktörler zorlanıyorlardı, yapamıyorlardı, diksiyon ve aksan hataları vardı. Fakat zamanla alışmaya başladılar ve başardılar, diyebilirim.  Kardeş Türk devletlerinden davet olunan sanat adamları bir ay sürecinde kaynaştılar, biz bir aile olduk ve hepimiz Türkçe konuşmaya başladık.  Kısaca ilk defa Türk Dünyasında dev bir Proje Türk devlet ve sanatçıları tarafından ana Türkçe`mizde organize ediliyordu. Bu elbette ki, tarihi bir olaydı.

                                                                                                    

Üzeyir Hacıbeyli’nin doğumunun 135 yılına ithafen

Böylece “Köroğlu” operası ilk lokomotif olarak kardeş Türk devletlerinden davet olunan sanatçıları bir araya getirmiş oldu ve dünya Türkleri seve-seve “Köroğlu” Operasının sergilenmesinde görev aldılar ve aynı dilde konuştular. Benden rica ettiler ki artık biz Türkçe biliyoruz ve konuşmalarımı Rusça değil, Türkçe yapıyım… Böylece Türk adet ve ananeleriyle zengin olan efsane kahramanı Köroğlu, kardeş Türkleri bir araya getirip yeniden birleştirmiş oldu.

Türk dünyasının deha bestekârı Üzeyir Hacıbeyli’nin “Köroğlu” operasındaki olay, sadece Azerbaycan etnosundaki Köroğlu ile sınırlıdır. Biz ise konuyu tüm Türk dünyasının ortak kültür hazinesi olarak sahneye aktarmış olduk ve kostümler kadim Türk kavimlerine aittir. Temsilde Kırgız, Kazak, Başkurt, Azerbaycan, Özbek, Türkmen, Tatar, Tıva, Saka, Altay, hatta XII. yy. kostümlerinden yararlanmışız. Genelde kostümleri  Abay Opera ve Balesi`nden ve ayrıca  sanatçılar talebimiz üzerine kendi Opera ve Balet Tiyatrolarından getirmiş oldular. Genel olarak IX-XII. yy. Türk kavimlerinin motiflerini, Türk adet ve ananelerini temsile taşıdık.

Genel Müzik Direktörü, dünya ünlü şef, Prof. Rauf Abdullayev o aralar gerçekten de rahatsız idi. Ben eski dostumun üzerine baskı yaptım:

-Rauf, beni iyi tanırsın. Leningrad Konservatuardaki arkadaşım Valeriy Georgiyev çoktan benimle çalımak istiyor ve bunu İstanbul`da buluştuğumuzda da bana bizzat iletmiştir. Ama benim seninle anlaşmam vardır. Hadi, biz kardeş idik? Hadi, daima birlikte operalar, Projeler gerçekleştireceğiz, diyordun? Rauf, bilmem, kırk ateşin olsa bile ivedilikle sağalacaksın, kalkacaksın ve en gec 20 Ağustos`ta Bişkek`te olacaksın, nokta… -Beni iyi tanıyordu ve pekişmiş dostluğumuzda bir-birimize sadakat ve saygı  vardır. Ciddi olduğumu da anladı. Ve hiç ne sormadı, sadece:

-Beni İstanbul`da lütfen karşılasınlar, elimde ağır notalar ve şef partisyonu olacaktır. Bunları tek başıma götüremem, ellerim de ağrıyor, dedi. Burada haklıydı, çünkü yıllardır  Temmuz ayında Yesentuki`de tedavi görüyordu. Bunu iyi biliyordum.

–Rauf, sen hiş endişe etme. Bunu ben hell edeceğim. Seni evden arayacaklar, kapınıza dek gelecekler, notaları ve bavulunu alacaklar ve birlikte İstanbul`a, oradan da Bişkek`e geleceksiniz. – Pekala, ben bekleyeceğim. Sana iyi yolçuluklar, ne yapıyım, eski dostumsun da. Bir de bu Üzeyir Bey`in “Köroğlu”sudur. Kendimi mutlaka toparlayacağım” dedi.

Hemen Ankara`yı, dostum Düsen Bey`i aradım, kendisine olayları anlattım: -Çok güzel demişsin, Rauf şerefimizdir, onu korumak da bizim görevimizdir. Şirketin Müdürü Rauf`u alacaktır, ben organize ederim, hiç endişe etme. Temsiline odaklan. Yakında geleceğim. Dün, Müdür Osmanov beni aradı, seni baya tarif etti: -Eflatun Bey fevkalade çalışıyor ve harika bir temsil olacaktır. Sanatşıları coşturuyor, her kes canla-başla onu dinliyor ve yüksek tempoda provalar akıyor, dedi. Seni kutluyorum, en kısa zamanda yanında olacağım, dedi.

RAUF ABDULLAYEV TAM ZAMANINDA PROVALARA KATILDI

Rauf, sağolsun, provaların sahne akışında, tam zamanında Bişkek`e geldi, bavulunu Otel`e bırakıp, hemen sahneye geldi. Elbette ki, provayı durdurdum. Kucaklaştik. Ve tüm ekibe Rauf`u takdim ettim. Sahnede bulunan bütün ekip Rauf`u ayakta alkışladılar. Rauf da her kese minnettar olduğunu iletti ve yanımda oturdu, şef partisyonunu önüne koydu ve onun o zarif, güzel ve nadir elleri sanki usta ressamın fırçası kimiydi ve havada renğler boyuyordu.  Provanın akışı ve temposu şefin gelişiyle anında değişmiş oldu. Hareketlerin hiziyla Rauf`un yüz ifadesi de geriliyor ve tez-tez değişiyordu. Gündüz provası bitti ve akşam ilk akış provasını ilan ettim. Sahnede “bravo mayestro Rauf”, “bravo Eflatun Hoca” bağırdılar ve hemen de sahneden uçtular… Asistanım Oğuz yaklaştı, Rauf`la görüştü, bana: -Hocam, ilk akış Provamız için bir isteyiniz var mı? –Evet, Oğuz, biz bir saat önceden sahnede olmalıyız. Birlikte geleceğiz. Sonra Müdür Osmanov yaklaştı, Rauf`la selamlaştı ve bizi yemeğe davet etti… Üçümüz arabaya atladık, yemeğe gittik…

Ankara Opera ve Balesi Baş Koreografı, usta koreograf Mehmet Balkan, Koro Şefi, TRT Ankara Korosu Şefi Elnara Kerimov’a ve Kırgızistan’ın tüm sanatçı ekibi ile iç içe çalışmalarımız iyi bir sonuca doğru ilerliyordu ve olayların akışını daha dinamik, dramatize ederek hızlı bir tempoda gerçekleştirmiş olduk. Uygar dünyamızın hızlı temposu temsilde etkisini hissediyordu. En önemlisi usta ressam, Savaş Camgöz`ün nefis dekoru sahneyi tanınmaz yapmıştı. Savaş reji yorumu üzerine enfes dekor yapmıştı. Monumental ve kadim Türk motifleriyle süslenmiş dekor benzersizdi ve operanın ruhunu tamamlıyordu…

Operanın ideası çok aktüeldir; dünyanın her köşesinde çeşitli halklar zulme, esarete, her türlü baskıya, despotizme karşı duruyorlar,  isyan ediyorlar. Köroğlu bir halk kahramanı olarak Türk dünyasının her köşesinde sade insanların, Türk kavimlerinin, dünya insanlarının da saadeti, özgürlüğü ve bağımsızlığı yolunda aralıksız savaş vermiştir. Sadece Türklerin değil, Gürcistan’da ve diğer etnik kavimlerin, toplulukların da özgürlükleri için savaşmıştır. Örneğin, Gürcistan’ın en yüce, el çatmaz dağların tepesinde Köroğlu Kalesi`nin bulunması bunun bariz örneğidir.

İlk akışına, Genel Müzik Direktörü, Rauf Bey`in de zamanında gelişinin olumlu etkisi oldu. Deneyimdi, usta şefin serpa arkasında durması tüm sahnedekilerin hareketlerine renk kattı ve yüksek disiplin temsilin genel ruhunu daha da pekiştirmiş oldu.

Temsilde ayrıca, aşkı uğruna, bütün halkların saadeti için büyük savaşlar vermiş bir halk kahramanının karakterini yaratmayı hedeflemiş bulunuyoruz. Köroğlu, aşkına ulaşmak için şair, ozan olarak kıyafetini değiştirmiş, meydanlarda dolaşmış, Hanların, Beylerin zulmünü gözleriyle görmüş, delikanlı gücüyle gaddar, acımasız Han ve Beylere karşı mübareze etmiştir. Zalim Beylerin, Hanların tüm varlıklarını ellerinden almış fakirlere, köy insanlarına paylamştır. Köroğlu, bir halk insanıydı, sade ve temiz ruha malikti. Bütün hayatını halkın refahı ve saadeti yolunda kurban vermiştir. Onun sahne karakterini yaratmak, bu günün insanlarına tanıtmak gibi şerefli bir görevi yerine yetirmeye tüm gücümüzle gayret ediyorduk. Bu mukaddes görevi bütün sanatçılar da başardılar, zafere ulaştık, ne mutlu bizlere.

“KÖROĞLU, BÜTÜN TÜRK DÜNYASINI BİRLEŞTİRDİ”

Köroğlu Bişkek Opera sahnesinde, adeta dünya Türklerini birleştirmiş oldu. Şunu da özellikle vurgulamak isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı Tanıtma Fonu’nun maddi desteğiyle  “Köroğlu” Operasının uzak Çin sınırları önünde, Kırgızistan Akademik Opera ve Bale Tiyatrosu’nda sergilenmesi zaten olağanüstü, tarihi bir hadisedir. Ve bize en büyük desteği T. C. Cumhurbaşkanı, Sayın, Recep Tayip Erdoğan sağladı. Kendisine tüm ekibim adına bir daha minnettarız. Bize könül aşkıyla, seve-seve destekte bulunan, şimdiki T. C. Dış İşleri Bakanı, Türk Dünyasının şerefli evladı, aziz dostum, Sayın, Mevlüt Çavuşoğlu`na derin minnettarlığımı iletiyorum. O yıllarda Başbakan Yardımcısı, Sayın Hayati Yazıcı`ya da tüm sanat ekibim adına teşekkürlerimi iletiyorum.

Bizzat Sayın Erdoğan`ın imzasıyla Projemize ayrılan maddi destek çok önemliydi, tarihi bir olay olarak takdir edilmelidir. O yıllarda dünyayı sarsan ekonomik rüzgâr yer kıtasında dolaşırken, Sayın Cumhurbaşkanımızın, kardeş Türk devletinin ortak kültür Projesine, opera sanatına vermiş olduğu değerin tarihi önemini de ayrıca vurgulamalıyız.

Kardeş Türk Devlet ve Topluluklarının sanatının, kültürünün gelişmesi, Opera sanatının dünyaya, Avrupa’ya tanıtımı bakımından da başka bir özelliği vardır. Türkiye devleti yardım elini uzatarak, Türk Devletleri Opera sanatçılarına Avrupa yolunu açtı. Böyle bir hadiseye ilk defa tesadüf ediliyordu. Bunu da TÜRKSOY`un Genel Sekreteri, Sayın Düsen Kaseinov`un yapmış olduğu olağanüstü organizasyonu sayesinde Türk Devlet ve Topluluklarından davet ettiğimiz yıldız şan sanatçılarının yüksek ve sevgi dolu gayretleri ve üstün yetenekleri sayesinde başarmış olduk. Tüm usta şan sanatçılarına, koro ve bale sanatçılarına, Bişkek Operasının tüm çalışanlarına sanat ekibim adına teşekkür ediyorum.

KÖROĞLU`NUN NERESİ ORTA ASYA TOPRAKLARINI ISITTI

İlk temsilde salon dolup taştı. İnsanlar sıra aralarında, yerde oturarak temsilimizi alkışlarla izlediler. Kırqız Opera Tiyatrosu sahnesinde iki temsil oynadık. Deha Üzeyir Hacıbeyli`nin bu muhteşem “Köroğlu” opera müziğinin elvan ve kalperi okşayan evrensel güzelliğiyle hafızaları okşayan ecazkar müziği, Çin sınırlarını aşarak Hindistan ve Japonya`da eks-seda topladı.

Azerbaycan klasik müziğimizin Türk Devlet ve Topluluklarından gelmiş yıldız şan ustalarının ortaklaşa işbirliği sayesinde gerçekleştirdikleri “Köroğlu” temsilinin başarısı hakkında dünya basınında peş-peşe kritikler yazılmaya başladı.

Kırqız Basını “Köroğlu” temsilini “Altın Çiçek” adlandırdı. İstanbul`dan gelmiş “VATAN” gazetesi yazarı. K. Sallı gazetenin iki sayfasını temsilimize ayırdı ve şöyle başlık attı: “KÖROĞLU” TEMSİLİ TÜRK DÜNYASINI BİRLEŞTİRDİ!

İşte kardeşin kardeşe el uzatarak yardım etmesi böyle oluyor. Türkiye Devletinin bizzat yardımları ve dikkatleri sayesinde Kırgızistan Akademik Opera ve Balet Tiyatrosu`nda “Uluslararası “Köroğlu” Operasının Sergilenmesi Projesi”ni gerçekleştirmiş olduk, böylece ilk defa tarihi bir olaya imza attık.

Toplam 340 kişinin iştirakiyle gerçekleştirdiğimiz olağanüstü güzellikteki bu harika temsili, 13 Eylül`de Almatı Opera sahnesinde üstün başarıyla gösterdik. Eylül`ün 15-de Ankara`lılar temsili ayakta alkışladılar. Ve  dünya bestekarı Üzeyir Hacıbeyli`nin doğum gününde, 18 Eylül`de Bakü Opera sahnesinde tarihi başarıya imza attık.

Böylece Orta Serg ve Asya ülkelerinin tarihinde ilk profesyonel opera olan “Köroğlu”, ilk defa olarak dünya sahnelerinde sergileniyordu…  

“Köroğlu” opera temsilinin final sahnesi. Bişkek Operası, 8 Eylül 2009.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.