Her türlü haramların yendiği, domuz etinin yenmediği ülke.
Birçok haramı helal gibi yerler, domuz etine haram derler.
Doğru, domuz eti haram da işine gelen diğerleri helal mi?
Çıkarlarına geldiğinde haramları saymayanlar, domuz eti geldiğinde neden sakınırlar?
Müslüman, Allah’a teslim olan, Kur’an'ın hükümlerine uyan, Hz. Muhammed gibi rol model olandır.
Dost doğru Kur’an hükümlerini yaşayandır.
Bugün Müslümanlarda ne tam Allah’a teslimiyet görüyoruz, ne de Kur’an hükümlerine tam uyanı.
Ne de Hz. Muhammed’in yaşadığı gibi yaşayanı.
Bugün nüfuz kimlik Müslümanları hayatlarının her alanına Kur’an-ı koyan Müslümanlardanım diyenlere zarar veriyor.
Müslüman emin olunan, ahlaklı ve güven duyulandır.
Ülkede şehirlerimiz öyle mi?
Türkiye nüfusun bilmem yüzde kaçı Müslüman deniyor.
Yüzde kaçı Müslüman olan bir ülkede Allah’ın kanunları, yasaları, hükümleri, iktidarı var mı?
Avrupa devletlerinden, şehirlerinden farkı var mı?
Haramlar konusunda inanmadığını söyleyenlerden ne farkları var?
Camilerin dışında İslam’ın ne örnekliği var?
Camilerde ezan da sembolik.
Ne camiler tam fonksiyonunu yapıyor, ne de okunan ezanlar.
Kılınan namazlar da gelenek halinden öteye geçmiyor.
İnsanların kıldığı namaz haramlardan, kötülüklerden alıkoymuyorsa vay o namaz kılanların haline diyor Kur’an.
Bugün adı Müslüman olanlar, Hz. Muhammedîn dininden uzak, atalarının dini yaşıyorlar.
Çok sevdiğim bir dostum şöyle demişti;
“Domuz eti yemekten korktuğumuz kadar, din gününde ve kul hakkı yemekten de korksaydık keşke.”
Şöyle bir bakıyorum etrafıma, hak, hukuk, ahlak, hırsızlık, taciz, tecavüz, yalan, iftira, kumar, içki, zina, faiz, gıybet, dedikodu, cinayet ve daha adını sayamayacağım bir sürü haram işleniyor.
Müslümanlar Allah'ın istediği gibi bir ahlaka bürünmesi gerekirken haramlarla yoğruluyorlar.
Adam kayırma da haksızlıktır, emanete riayet etmemek de haksızlıktır, rüşvet yemek de torpil de haksızlıktır.
Bizim bugün Kur'an'dan ve Hz. Muhammed’den öğrendiğimiz, sınırları ihlal eden her şey de o ahlak kavramının içerisine dâhil olmak durumundadır.
Adam, haramdır domuz eti yemez, fakat her haltı yer.
Domuz eti yememe hassasiyetinin aynısını kamunun malını yememede de göstermeli, yetimin malına el uzatmamada da göstermeli, kendisine bir emanet tevdi edildiği zaman o emaneti koruma noktasındaki hassasiyetinin boyutu da bir yerlere haksız adam yerleştirme noktasında da aynı noktada olmalıydı ki; ahlak dediğimiz şey gerçekten Allah'ın istediği gibi hayatlarımızda hakim olmuş olsun.
Bu ülkede soru çalarak hukukçu olan hukuk ve adalet ister.
Yalancı siyaset yalansız vatandaş ister(!)
Siyasetçi haramlarda yüzer harami olduğunu unutur(!)
Namaz kılar ama rüşvet alır, adam kayırır.
Oruç tutar ama kamu hakkını yer(!)
Namussuz erkek, namuslu hanım ister.
Domuz eti yemez ama kul hakkını yer(!)
Tembel müdür, müfettiş, çalışkan öğretmen ister.
Sahtekâr amir, dürüst memur ister(!)
Tembel öğretmen, çalışkan öğrenci ister.
Fabrikatör hileli mal üretir, fason mal basar, yüksek fiyat der(!)
Domuz etine haram der kendisi haramidir.
Esnaf üçüncü sınıf mal satar, birinci sınıf fiyat ister(!)
Ama domuz eti yemez, halkı kazıklar.
Ama mevzu bahis domuz eti olunca aman yarabbi, ağzımıza bile sürmeyiz.
Neden, çünkü günah.
Ya ülkede her türlü haramları yiyorsunuz zaten, domuz eti yemeyişiniz mi kurtaracak sizi?
İnancım gereği domuz eti yemem diyenler.
Kul hakkı yemeye gelince tabağın dibini sıyırıyor.
Her türlü haramı yer harami olduğunu unutur.
Devlet malı, kul hakkı yer.
Garibanın, mazlumun, yetimin hakkını yer.
Ama domuz eti yemez.
“İki domuz yolda karşılaşır, birisinin sırtında yorganı, çantası belli ki yolcu, diğeri sorar hayırdır yolculuk nereye. Her haltın yendiği yalnız domuz etinin yenmediği Türkiye” der.
Anlayana sözümüz.