Dünya, Türkiye ve özellikle de bölgemiz bir ateş çemberinin içinde. İnsanoğlu virüs belasının batağından yeni çıkmış ama birbirini yeme, yok etme girişimlerinden, katliamlardan vazgeçmiyor. Örnek çok, en sonlarını hatırlatayım: Çeçenistan, Bosna, Karabağ ve Gazze…
NESİMİ’Yİ DİNLERKEN…
İmadeddin Nesimî ya da Seyyid Nesimî yüzyıllar önce, kafası kesilip derisi yüzülecek olsa bile, “Har içinde biten gonca güle minnet eylemem” diyerek, iblisin talim ettiği yola uğramadan, “bir acayip derde” düşmüş ama biz bugün onun kadar mert olamıyoruz… “Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına” diyen Nesimi, dünya varına zerrece tamah etmez, rızkı veren Hüda ise kula minnet eylemez…
Hani bizi duyacak olsa, “Oy Nesimi, can Nesimi” diye seslensek ve “ol gani mihman iken” ne yapmamız gerektiğini sorsak; tamam; “Ahmed-i Muhtar’ın şefaatini” hatta “Cümlenin rızkını veren ol gani Settar iken” gerçeğini hatırlatır ama “Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem” demekten de çekinmezdi.
DÜN NE DEDİYSE ONU DERDİ
Nesimi bugün yaşıyor olsa ne derdi derseniz, ‘dün ne diyorsa onu derdi’ derim. Mesela derdi ki:
Böyle kem zamanda cihana geldim
Herkes imanından süzüldü gitti
Talip olan edep erkândan şaştı
Onlar ikrarından çözüldü gitti
Kiminin yükü var haddinden kaba
Harman zamanı yok elinde yaba
Yalancı şıh talip mürit kör baba
Yarısı kuyruğu döküldü gitti
Seyyid Nesimi’yim meydanda serim
Doğruyu söylersem yüzerler derim
Bu dünyada olan hayırla şerrim
O da defterime yazıldı gitti
İYİ DE SEN DİYORSUN DERSENİZ
Size, ‘Kula minnet eylemen’ derdim. Önce bir tespit yapar;
Hırkalı siyasi taklacı gördün
Örgüt üyesinden baklacı gördün
Eşşek eti satan toklucu gördün
Hepsi hayatının pişmanı idi
Der; sonra kendi kendime söylenirdim:
Hırkalı hırkayı kuzudan aldın
Kelama ilhamı sızıdan aldın
Kaleme mürekkep yazıdan aldın
Daha ne istersin bunlar bi’servet
Tamam… İyi, hoş da;
Hırkalı aç iken doyandan oldun
El ile kendini soyandan oldun
Soyan arabalı yayandan oldun
Dur dedim durmadın sözde Dursun’sun