Ulusal bir gazetede bir kasetçinin hezeyanını okuduk. “Bir Fetö kumpasıyla karşı karşıya kaldık” diyor özetle. Kendisi daha önceki belediye başkanlığı ve genel seçimlerde bunların merkezlerinden çıkmayan oy isteyen biriydi. Kaset açığa çıkınca mı kötü oldular. O kötüden yıllarca oy verecek diye nemalanan adamların ayıplarıdır. “Sus da adam sansınlar, ne edepli biriymiş ki olaydan sonra meydana çıkmaya yüzünün kalmadığını bilerek hep arka planda kaldı” desinler demek de yok mu? Bir yanlış yaptığınız meydanda hiç olmazsa susunuz. Kaset olayları bir utancın aşikar edilmesi olayıdır. Özel hayat da değildir. Çünkü bunların bulunduğu işgal ettikler yerler özel aile evleri dükkanları değil her insanın gidip-geldiği parti merkezi yöneticiliğidir. Bu olaylar hem on bir kasetçi hem de Deniz Baykal kaseti gösterdi ki “bizim adam, davamızın adamı” laflarıyla partili yöneticilere güvenmeyeceksin. Karını, kızını, gelinini veya bir kadını tek başına buralara göndermeyeceksin. Sokaktaki seyyar satıcı değildir bunlar. Pazarda bas bas bağıran çığırtkan da değiller ki özel bir durum olsun.
Kumpasmış… Adanalı bu işlerin başı olan, vefat etmiş birisi, “ev benim, ben aldım bu işler için. Şüphelenip üç defa çilingir değiştirdik. Bazı şeylerden endişeleniyorduk ama yine de başarılı olamamışız demek ki” diyordu. Yani bu ev bu kötü amaç için alınmış, ortak kullanılmış, şüpheyle üç defa çilingir değiştirilmiş. Planlı ve ortak mutabakatla kullanılan bir batakhane. Bunun neresi kumpas. Sana ev aldıran, bu amaç için sırayla kullanıma açılan ve kadınların tedariki de yine bilinen bir yerde, bir güzellik merkezinden organize eden Fetö mu, bu iş nasıl kumpas olur? Hangi aşamada Fetö’nun dahli olabilir? Burs için gelen garibana göz koymak, aracını kullanımına veren adama hangi Fetö kumpas kurmuş olabilir? Kim kandırmış bunları da işi sıraya dökecek kadar ayarsızlaşmışlar. Hem de Rus kızına dava anlatan bu mahluk, iki işi bir arada götürmeyi 12 Eylül öncesinden kalan bir alışkanlığı olabilir. Çünkü o zaman da bu tür ahlaksızlıklara bulaşanlar ikaz edilirdi gerekirse siygaya çekilirdi. Onlar da “dava anlatıyorum” derlerdi. Acaba içeri girerken ve çıkışta tekme tokat dövülen arabasıyla kaçmak isterken aracının lastiklerinin şişlendiği yer Fetö’nun genel merkezinin önü müydü? Bir belediyenin tecavüzcü olduğu söylenen bu sebeple “kendine yer bul” denilen basın müdürünü de kovulması sebebiyle “bizden diyerek” bir başka belediyeye naklinde aracılık eden de kendisidir.
Fetö düşmanlığı ile Fetö kadar tehlikeli ve aşağılık bir olayın faillerini masum gösterme gayretlerini ulusal bir gazetede ilanını olumlu bulmuyorum. Belki de parayla yapılmış bir röpotajdır. Ismarlamadır. Okuyanların pek çoğu da bu kanaattedir tahminim. Fetö bahanesiyle aklanmaya çalışan bu etiketli insanları Fetö gibi lanetleyelim.