Kurşun kalem

Mehtap Mert

6 yaşında, benden bir yaş büyük ablamın okula başlamasına özenmem vesilesiyle tanıştık ilk kurşun kalemimle. Ablama aldığı kalem ve defterlerden bana da aldı canım babam. Çocuk kalbime sığmayacak kadar büyük bir heyecan ve hevesle okula başlamadan önce öğrendim okuma-yazmayı.

Okullar açılırken velilerimize sunulan malzeme listesinde, yazı yazmak için “HB” kurşun kalem, resim dersi için “2HB” kurşun kalem yazardı. Sordum öğretmenime bitmek bilmeyen çocuk merakımla; “HB” ne demekti? Renk ve sertlik derecesi demişti öğretmenim. HB’nin yanındaki değer arttıkça sertlik derecesi de artar, renkte koyulaşır, diye eklemişti.

Düzine halinde alınan kalemlerimiz çabucak bitiverirdi. Tıpkı çabucak biten çocukluğumuz gibi. Kalemliğimizde bazı arkadaşlarımızın kalemliklerinde gördüğümüz havalı “Rotring” marka kalemlerimiz yoktu belki ama her akşam annemin uçlarını açarak özenle yerleştirdiği kurşun kalemimiz vardı. Yanlışlıkla sıra arkadaşımızla kalemlerimiz karışsa annemden yerdik zılgıtı. Bize ait olmayanı almamayı öğrendik kurşun kalemlerimiz sayesinde.

Dersten kaytarma vesilesiydi kurşun kalem. Dersten sıkılıp boş boş etrafa bakmaya başlayan gözler hemen birleşir, işaretler verilir, çöp kutusunun yanı başına gidilirdi elde kalem ve kalemtıraşla. Kalem ucu açmak bahane, bir dakikalık dersi kaynatmak şahaneydi.

Hâlâ çalışma masamın üstünde olmazsa olmazım kurşun kalem. El yazısı seviyorum ben. Yanlış yazdığım kelimeleri düzeltebilme olasılığını seviyorum. Elimde tuttuğum müddetçe çocukluğumu hatırlatmasını seviyorum. En çokta “ya biterse” kaygısı olmadan ucunu açmayı seviyorum.

Bugün karşılaştığım bir dize sebep oldu “kurşun kalem” tutkumu yazmaya.

“Yavaşça kalemin kulağına eğilip dedim ki,

Bir daha onun adını yazarsan,

Seni de kırarım.”

Cemal Süreya

Sağlıcakla kalın….